Anasayfa » Avrupa Birliği » S-400’ün İlk Grubu Türkiye’ye Teslim Edildi

S-400’ün İlk Grubu Türkiye’ye Teslim Edildi

Türkiye’yi Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini almaktan vazgeçirmek için baskısını, tehdit ve santajını artıran ABD’nin, Ankara’ya gönderdiği mektubun tam metni kısa bir süre önce basına yansıdı. ABD Savunma Bakanı Vekili Patrick Shanahan’ın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a gönderdiği mektupta, Türkiye’nin S-400 almaktan vazgeçmemesi halinde F-35 programından tamamen çıkarılacağı vurgulanmakla beraber, ikili ilişkilerde yaşanacak gerilimin Türkiye üzerindeki olası ekonomik etkilerinin sıralanması dikkat çekti. Mektupta, “Bu yolda devamınız istihdamda, milli gelirde ve uluslararası ticarette kayıplara neden olacaktır. Başkan Trump’ın hâlihazırda 20 milyar dolar olan ikili ticaret hacmini 75 milyar dolara yükseltme kararlılığı da, ABD’nin CAATSA yaptırımları ilanıyla tehlikeye düşebilecektir” ifadelerine yer verildi. Mektubun tam metin şöyle, “Sayın Bay Bakan, Sizi Nisan’da Pentagon’da ağırlamak ve 28 Mayıs’ta beni telefonla aramış olmanız memnuniyet vericiydi. Görüşmelerimize kıymet veriyor ve 6 Nisan 2019 tarihli mektubunuz için teşekkür ediyorum. ABD, ABDTürkiye diyaloguna ve stratejik ortaklığına büyük değer vermektedir. Ne var ki, Türkiye’nin S-400 sistemleri üzerine eğitim almak için Rusya’ya personel gönderdiğini öğrenmekle hayal kırıklığına uğradık. 28 Mayıs’taki telefon konuşmamızda da tartıştığımız üzere, eğer Türkiye S-400 tedarik ederse, ülkelerimiz Türkiye’nin F-35 programını sürdürmemesi üzerine bir plan geliştirmek zorundadır. Değerli ilişkimizi sürdürmeyi gözetmekle birlikte, Türkiye S-400 teslimatını kabul ettiği takdirde F-35 almayacaktır. S-400 tutumunuzu değiştirme seçeneğiniz halen bulunmaktadır. Haziran 2019 Brüksel toplantımız öncesinde, ABD’nin Türkiye’nin 31 Temmuz itibarıyla F-35 programına katılımını askıya almak üzere [planladığı] eylemlerinin bir özetini [mektuba] ekledim. Bu takvim, eğitim gören Türk F-35 öğrencilerinin, tamamı olmasa bile çoğunun, derslerini 31 Temmuz’da ABD’den ayrılmadan önce tamamlamalarına imkân tanıyacaktır. Milli Savunma Bakanlığını da Türk personele Birleşik Devletler’de yeni F-35 eğitim programı başlatmasını önermediğimizi, yakın gelecekte [mevcutların] geri çekilmesini beklediğimizi bildirdik. Türkiye’nin F-35  programının idari faaliyetlerine katılımına, usulüne uygun şekilde son vermeyi sağlamak amacıyla, 12 Haziran 2019’da yapılacak yıllık F-35 İcra Kurulu Başkanları Yuvarlak Masa toplantısına Türkiye’nin katılımını öngörmemekteyiz ve programın yönetişim belgelerinin güncellenmesi de Türkiye’nin katılımı dışında ilerleyecektir. F-35’lere dair bütün eylemler Türkiye’de S-400 mevcudiyetinin riskleri üzerine temellendirilmiştir ve Rusya’ya ilişkin Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlarla Karşıkoyma Yasası (CAATSA) yaptırımlarından ayrıdır. Kongre’de her iki parti [Cumhuriyetçi ve Demokrat] tarafından S-400 edinmesi halinde Türkiye’ye CAATSA yaptırımları uygulanması konusunda güçlü irade mevcuttur. F-35 gibi platformların güvenliğini tehdit etmesine ek olarak, Türkiye’nin S-400 tedariki ulusunuzun Birleşik Devletlerle ve NATO bünyesinde işbirliğini geliştirme ve koruma imkânlarını aksatacak, Türkiye’nin Rusya’ya stratejik ve ekonomik aşırı-bağımlılığına yol açacak ve Türkiye’nin savunma sanayi ve iddialı ekonomik kalkınma hedeflerini baltalayacaktır. Bu yolda devam[ınız] istihdamda, milli gelirde ve uluslararası ticarette kayıplara neden olacaktır. Başkan Trump’ın hâlihazırda 20 milyar dolar olan ikili ticaret hacmini 75 milyar dolara yükseltme kararlılığı da, ABD’nin CAATSA yaptırımları ilanıyla tehlikeye düşebilecektir. Sizi temin etmek isterim ki, bu konuyu derin güvenlik işbirliğimizin diğer boyutlarını koruyacak saygılı bir şekilde ele alıyoruz. Cevabınızı ve yol haritamızı belirledikçe görüşmelerimizin devamını beklerim.” ABD Başkanı Jhonson’un 1964 yılında Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahelesini önlemek amacıyla gönderdiği ve günümüzde de etkileri devam eden ülkelerimiz arasındaki ilişkilerde yarattığı olumsuz etkilerin tam anlamıyla düzeltilemediği “Jhonson Mektubu” gibi gibi müttefikliklik ilişkileriyle hiçbir şekilde bağdaşmayan sert ve diplomasi teamüllerini aşan durumunu çağrıştıran ABD Savunma Bakanı Vekili Patrick Shanahan’ın mektubu Türkiye-ABD ilişkilerinde tahrip edici yeni bir süreç başlatmıştır. ABD’nin Stratejik ortak tanımlamasını yaptığı bir süreçte sert ifadeler, santaj ve tehditler içere gözdağı verircesine ifadeler içeren ABD mektubuna rağmen güçlü iradesi ve ulusal çıkarlarını korumak kararlılığı ile egemen bir devlet olarak gereğini yaparak S-400 sevkiyatını başlatmış ve birinci grup sevkiyatı tamamlamıştır. Milli Savunma Bakanlığı (MSB), S-400 Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi’nin birinci grup malzemelerinin intikalinin tamamlandığını açıklamıştır. Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada 25 Temmuz 2019 tarihinde, “S-400 Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi”nin birinci grup malzemelerinin Ankara’daki Mürted Hava Meydan Komutanlığı’na intikalinin tamamlandığı bildirilmiştir. MSB’dan açıklamada, “S-400 Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi’nin birinci grup malzemelerinin Mürted Hava Meydan Komutanlığı/ Ankara’ya intikali 25 Temmuz 2019 tarihinde tamamlanmıştır” ifadesine yer verildi. Türkiye, Rus yapımı S-400 hava savunma sisteminin teslimatının başladığını temmuz ayı başında resmi bir açıklamayla ilan etmişti. Açıklama, Türkiye- ABD ilişkilerinin yeni bir sürece girdiğine vurgu yapıyor. Washington’ın nasıl bir yaptırım paketini devreye sokacağı merak edilen önemli konulardan biri. Teslimata ilişkin açıklama önce Milli Savunma Bakanlığı’ndan daha sonra da Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Savunma Sanayii Başkanlığı’ndan yapıldı. Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında “uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi” olarak tanımlanan S-400’e ait birinci grup malzemenin Ankara yakınlarında yer alan Mürted Hava Meydanı’na getirildiği açıklandı. Savunma Sanayii Başkanlığı’nın açıklamasında da teslimatın ilerideki günlerde de devam edeceği belirtilerek, “Sistem bütünüyle hazır olduktan sonra ilgili makamların belirleyeceği şekilde kullanımına başlanacaktır” ifadesine yer verildi. ABD Savunma Bakan Vekili Mark Esper de, Türkiye’nin Rus yapımı S-400 hava savunma sistemleri alması hakkında açıklama yaptı. Mark Esper, ABD’nin S-400 teslimatından haberdar olduğunu ve F-35’ler konusundaki pozisyonlarının değişmediğini kaydetti. Esper, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’la bir telefon görüşmesi yaparak son gelişmeleri değerlendirdi. Ankara’dan yapılan açıklamalarda üç önemli boyuta yer veriliyor: Birincisi, Türkiye resmi bir açıklamayla S-400 sistemine ait ilk teslimatın gerçekleştirildiği bilgisini ilan etmiş oldu. Bu açıklamanın ABD Kongresi’nin 2017 Ağustos ayında çıkardığı ve CAATSA olarak bilinen “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası”nı otomatik olarak tetikleyebileceği değerlendirmesi yapılıyor. Açıklamadaki ikinci boyut ise teslimatın tamamlanmasının ve sistemin bütün olarak hazırlanmasının ardından kullanıma başlanacağının vurgulanmış olması. Fakat burada sistemin tam anlamıyla devreye alınacağı tarih olarak 2020 Nisan ayı gösteriliyor, yani 10 ay sonrasına, teknik uzmanlar bu sistemin seyyar bir sistem olduğunu konuşlanma işleminin tamamlanmasından sonra devreye almanın ancak an meselesi olacağını kaydediyor. Yani bu 10 aylık sürede bir saldırı tehdidi yaşanması durumunda S-400’lerin hiçbir işlevi olmayacak. Üçüncü boyut ise Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında yer alan Türkiye ile Rusya arasındaki anlaşmanın 11 Nisan 2017’de yani CAATSA’nın ABD Kongresi’nde yasalaşmasından önce imzalandığı ve dolayısıyla bu anlaşma kapsamına girmediği detayıdır. Açıklamalardaki bu unsurlar daha önce “ara formül” olarak gündeme getirilen seçeneklerin de ortadan kalktığını ortaya koyuyor. Yani, S-400’lerin üçüncü bir ülkeye konuşlandırılması veya teslim edilen sistemin kutuları açılmadan hangarda tutulmasına ilişkin seçenekler Ankara’nın açıklamasıyla gündemden düşmüş oldu. Gündemden düşen bir başka seçenek de Türkiye’nin S-400 ve F-35’lerin birlikte konuşlanmasının yol açacağı sıkıntılarla ilgili ABD kaygılarını gidermek üzere oluşturulmasını önerdiği teknik çalışma grubu. Daha önce de bu teklife sıcak bakmayan ABD’nin teslimat sürecinin başlamasının ardından böyle bir konuyu görüşme olasılığının kalmadığı kaydedildi. Bu konuyla ilgili önemli bir başka boyut ise Türkiye’nin satın aldığı ve alacağı F-35’ler konusundaki gelişmelerdir. ABD’nin eski Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan, 6 Haziran’da Ankara’ya gönderdiği mektupta S-400’lerin yerleştirilmesi durumunda Türkiye’nin F-35 projesinden dışlanacağı uyarısında bulunmuştu. Aynı mektup, S-400 alımından vazgeçilmesi durumunda Türkiye’nin F-35 projesindeki yerinin değişmeyeceği değerlendirmesini de yapmıştı. Dolayısıyla, Türkiye’nin S-400 teslimatının başladığı ve kullanılacağına ilişkin açıklaması F-35 projesine geri dönüşün önünü tıkayacak bir gelişme olarak görülüyor. ABD’nin S-400 konusundaki uyarıları F-35 ile sınırlı değil. Türkiye’nin S-400 teslimatı konusunda yapılan resmi açıklamasının ardından gözler, ABD’nin uzun bir süredir dile getirdiği yaptırımları nasıl ve hangi süreçte uygulayacağına çevrildi. ABD Kongresi, 2017 Ağustos ayında çıkardığı bir yasayla Rusya ile savunma sanayi alanında işbirliği yapan kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulanması kararı almıştı. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 satın almasının, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) olarak bilinen yasa kapsamına girdiği ileri sürülüyor. Yasa, ABD yönetimine yasa kapsamında sıralanan 12 yaptırım kaleminden en az 5 tanesini uygulanması gerektiğini kaydediyor, yani bu yaptırımların ne olacağını seçmek Trump’in yetkisinde. Ancak aynı yasa, ulusal güvenlik gereksinimleri doğrultusunda ABD Başkanı’na yaptırımları 180 günlük bir süre için erteleme ya da tamamen muafiyet uygulama yetkisi de veriyor. Türkiye’nin umudu, G-20 Zirvesi sırasına yaptığı açıklamalarla S-400 krizinden Obama yönetimini sorumlu tutan ABD Başkanı Donald Trump’ın Ankara’ya muafiyet uygulaması. ABD Başkanı Trump’ın “Türkiye’yi Rusya’dan S-400 aldığı için suçlamıyorum” şeklindeki açıklamsı muafiyet olasılığını düşündürüyor. ABD Başkanı Donald Trump 26 Temmuz 2019 günü yaptığı açıklamada, Türkiye’yi Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi aldığı için suçlamadığını söyledi. ABD Başkanı Trump’ın bu yönde açıklama yaparken Dışişleri Bakanı Pompeo ise 26 Temmuz’da yani aynı gün yaptığı S-400 açıklamasında Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasına ilişkin, “Daha fazla yaptırım gelebilir” ifadelerine yer verdi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasına ilişkin, “Daha fazla yaptırım gelebilir. Açıkçası S-400’lerin operasyonel hale getirilmemesini istiyoruz, amacımız bu” dedi. Nitekim Pompeo, Amerikan Bloomberg kanalına Türkiye’nin Rusya’dan S-400 sistemi alması ve olası yaptırımlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Konuya dair değerlendirmelerin devam ettiğini belirten Pompeo, Türkiye’nin teslim almaya başladığı S-400’lerin aktif hale getirilmesini “kabul edilemez bir adım” olarak nitelendirdi. Pompeo, ilk aşamada Türkiye’nin F-35 savaş uçağı programından çıkarılmasını sağladıklarını dile getirerek, “Daha fazla yaptırım gelebilir. Açıkçası S-400’lerin operasyonel hale getirilmemesini istiyoruz, amacımız bu” değerlendirmesini yaptı ve Ankara’ya uzun zamandır S-400 ve F-35’lerin uyumsuz olduğunu anlattıklarını ifade ederek “Bu sistemin (S-400) bir kısmını teslim aldılar, Türklerin bunu tekrar gözden geçirmesini istiyoruz” dedi. Cumhuriyetçi Parti’nin kıdemli senatörlerinden Lindsey Graham da konuya ilişkin Twitter’dan yaptığı yazılı açıklamasında “Türkiye’nin S-400’leri aktif hale getirmesi sonucunda ilişkilerimize zarar gelmesinin önüne geçebilecek bir yol bulmalıyız. Türkiye noktasında kazan-kazan yoluna bakıyoruz, kaybet-kaybet değil. Müttefikimiz Türkiye ile Serbest Ticaret Anlaşması’nı müzakere ederek daha güçlü bir ilişki kurabileceğimizi umuyorum.Bu, ekonomilerimizi bütünleştirecek ve her iki ulus için de bir kazan-kazan anlamına gelecek.” ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da gazetecilerin sorularına verdiği cevapda Türkiye’nin S-400 alımına ilişkin değerlendirmede bulundu ve Türkiye’yi Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi aldığı için suçlamadığını söyledi. Trump, Türkiye’nin milyarlarca dolarlık 125 F-35 savaş uçağı sipariş ettiğini vurgulayarak, “Zor bir durum. Türkiye’yi S-400 alması konusunda suçlamıyorum çünkü (Eski Başkan Barack) Obama döneminde meydana gelen birçok durum ve problem mevcut. Felaket olan bu mesele Obama yönetimine dayanıyor. Durumu değerlendiriyoruz.” dedi. Öte yandan, Trump Türkiye’ye uygulanacağı belirtilen “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası-(CAATSA)” yaptırımlarının zamanına ilişkin detay vermekten kaçındı. ABD Başkanı Trump CAATSA yaptırımlarının zamanına ilişkin detay vermekten kaçınınırken ABD’den ‘Türkiye’ye yaptırımlar konusunda takvim yok’ açıklaması geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ortagus, Türkiye’ye Rusya’dan S-400 savunma sistemi alması gerekçesiyle yaptırım uygulanması konusunda zaman sınırlaması olmadığını belirtti. Morgan Ortagus, ABD Dışişleri Bakanlığı’nda 26 Temmuz 2019 günü düzenlenen haftalık basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Türkiye’ye uygulanacağı belirtilen “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” (CAATSA) yaptırımlarına ilişkin soruları yanıtlayan Ortagus, konuya ilişkin değerlendirmelerin sürdüğünü belirti. Ortagus, yaptırımlar konusunda zaman sınırlamasının olmadığını belirterek, “Başkan (Donald Trump), Dışişleri Bakanı (Mike Pompeo) ile istişare ediyor ve karar vermesi için herhangi bir takvim bulunmuyor. Bu konuyu Başkan ve Bakan’a bırakmak istiyorum” dedi. Öte yandan, Türkiye’nin NATO üyesi olarak DEAŞ ile mücadelede büyük rol oynadığına dikkati çeken Ortagus, Ankara ile konuya ilişkin diplomatik görüşmeleri sürdürdüklerini belirtti. Ortagus, “Bu zamana kadar attığımız adımlar oldukça önemli. NATO üyesine yaptırım uygulamak çok çok ciddi bir durumdur. Başkan ve Bakan, CAATSA yaptırımları konusunda karara vardığında gerekli açıklamayı yapmaktan mutluluk duyarım” diye konuştu. ABD’nin bundan sonraki süreçte yaptırımların boyutu, şiddeti ve zamanlamasını belirlerken alacağı kararların Ankara-Washington ilişkilerinin geleceğini çok derinden etkileyebileceği öngörülüyor. Diplomatik çevrelerde yapılan değerlendirmelerde, ABD’nin yumuşak bir yaptırım paketi mi yoksa Türk ekonomisini ve savunma sanayi kapasitesini olumsuz etkileyecek sert bir paket mi seçeceğinin, bundan sonraki sürecin de belirleyicisi olacağı yorumu yapılıyor. S-400 hava savunma sistemi Rus ordusunun kullanımına 2007 yılında sunulmasına ve diğer ülkelerden gelen ilgiye rağmen uzun yıllar dışarıya satılmadı. Rusya bunun gerekçesi olarak, Rus ordusunun ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede bir üretim yapılmamış olmasını gösterdi. 2014 yılında bile Rusya S-400’leri seri üretime geçirecek fabrikaların tamamını bitirmemişti. Kendi ordusunun ihtiyaç duyduğu sayıda S-400 üretmeden bunları ihraç etmemek mantıklı bir neden olarak gözükebilir. Fakat Rusya için silah ihracatı hep önemli olagelmiştir, özellikle de üretim maliyetini azaltması ve ülkenin bütçesine para sağlaması nedeniyle 2014 yılında S-400 sisteminin ilk alıcısının Çin olacağına dair haberler yayılınca, uzmanlar Çin’in “ters mühendislikle” S-400’leri çözerek bu teknolojiye sahip olabileceğine dair endişeler belirtmişti. Bunun üzerine Rusya Çin’le özel bir anlaşma imzalayarak değerli bir müşteri kazandı. Rusya’nın Çin’e sattığı sistemler, Rusya’nın kullandıklarından farklı teknik özelliklere sahip olarak teslim edildi. Çin’in bu sistemi satın alması S-400’leri uluslararası piyasada daha çekici kıldı. İlk S-400’ler 2018’de Çin’e teslim edildi. Fakat bu süreç de sorunsuz değildi. Ocak 2019’da, deniz yoluyla teslim edilen bazı roketlerin yolda bir fırtına nedeniyle hasar gördüğü tespit edildi. Roketlerin bu nedenle imha edilmesi gerekti. Yine de bu durum sözleşmeyi etkilemedi, Rusya yeni roketler yaparak Çin’e teslim etti. Türkiye 2017 yılında S-400’lerle ilgilendiğini açıkladığında bu gelişme farklı yerlerde alarm zillerinin çalmasına yol açtı. Pek çok silah programının parçası, NATO üyesi ve ABD müttefiki olan Türkiye, Rusya’dan stratejik önemi büyük olan bir savunma sistemi alacaktı. Stratejik hava savunma sistemlerinin ihraç edilmesi hem ekonomik hem de politik bir adım olarak kabul ediliyor. En basit ifadeyle bu durumun, Ankara ile Moskova’nın yakın ortaklar olduğu anlamına geldiği değerlendiriliyor. ABD Ankara’ya F-35’leri kullanarak karar değiştirmesi için baskı yapsa da bu baskı henüz bir işe yaramadı. Türkiye ile sözleşme S-400 anlaşması imzalayan Rusya ise normalde kabul etmeyeceği şartları kabul etti: Bazı teknolojilerin transferi ve üretimin bir kısmının Türkiye topraklarına taşınması üzerine yapılan görüşmeler devam ediyor. Rusya için bu anlaşma kesinlikle önemli. Öncelikle bu satış gelecekte başka satışların da gerçekleşmesini sağlayabilir. Bir düşünce kuruluşu olan Rusya Dış İlişkiler Konseyi Üyesi Ilya Kramnik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın S-500 sisteminin geliştirilmesine Türkiye’nin dahil olabileceğine yönelik açıklamasının da bunun bir parçası olduğunu söylüyor: “Bu iki taraflı bir ilişki. Türkiye’yi S-500 programına dahil ederseniz Türk pazarının Rus savunma sanayisine açık olmasını ve yeni S-400 sözleşmelerinin de yapılmasını bekleyebilirsiniz.” Buna ek olarak Türkiye gibi bir ülkeye S-400’lerin yerleştirilmesi bu sistemi, potansiyel alıcıların gözünde daha da çekici hale getirir. Irak ve bazı Arap ülkeleri halihazırda S-400’e ilgilerini açıkladılar. Ekim 2018’de Hindistan’laS-400 anlaşması yapıldığına dair haberler yayımlandı. Sonuç olarak, stratejik silahların ihracı güçlü bir siyasi araçtır ve her zaman hükümetler arasındaki ilişkileri geliştirir, bir bölgedeki pozisyonlarını güçlendirir. Ilya Kramnik “Bu, iki ülke arasındaki bağları güçlendirir, güçlü ilişkileri geleceğe taşır” diyor ve şunları ekliyor: “Ve bir çeşit teknolojik ve askeri lobi oluşmasını sağlar. Eğer bu S-400 sözleşmesinin ötesine geçerse Türkiye pazarının kontrolü el değiştirebilir. Üstelik Türkiye herhangi bir ülke değil, NATO’nun liderlerinden biri.” S-400’lerin Ortak Üretimine Yönelik Görüşmeler Sürüyor Rusya devlet silah ihracat şirketi Rosoboroneksport Genel Müdürü Aleksandr Miheyev 25 Temmuz 2019 tarihinde yaptığı açıklamada, “Ankara ile S-400’ün belirli parçalarının lisanslı bir şekilde Türkiye’de üretilmesine yönelik görüşmeler devam ediyor.” dedi. Rusya devlet silah ihracat şirketi Rosoboroneksport Genel Müdürü Aleksandr Miheyev, Türkiye ile helikopter mühendisliği, havacılık ve hava savunma sistemleri alanında temasları genişletmeyi planladıklarını belirterek, “Ankara ile S-400’ün belirli parçalarının lisanslı bir şekilde Türkiye’de üretilmesine yönelik görüşmeler devam ediyor” ifadelerini kullandı. Miheyev, başkent Moskova’da gazetecilere 25 Temmuz 2019 tarihinde yaptığı açıklamada, S-400 sistemlerinin teslimatıyla Türkiye ile Rusya arasındaki stratejik iş birliğinin güçlendiğini söyledi. Türkiye ve Rusya arasında “tam bir güven” oluştuğunu anlatan Miheyev, “Rosoboroneksport olarak Türkiye ile helikopter mühendisliği, havacılık ve hava savunma sistemleri dahil, karşılıklı çıkarlarımıza uyan projelerde temaslarımızı mümkün olduğu kadar genişletmek istiyoruz” şeklinde konuştu. Miheyev, S-400’lerin ortak üretimine ilişkin istişare sürecinin ise devam ettiğini belirterek, “Ankara ile S-400’ün belirli parçalarının lisanslı bir şekilde Türkiye’de üretilmesine yönelik görüşmeler devam ediyor” ifadelerini kullandı. Rus devlet savunma sanayi şirketi Rosteh’in Başkanı Sergey Çemezov da bir süre önce AA’ya yaptığı açıklamada, S-400 hava sistemlerinin belirli parçalarının Türkiye’de üretilmesine yönelik görüşmelerin devam ettiğine dikkati çekerek, “Rakiplerimizin ilişkilerimize yönelik müdahale girişimlerini başarıyla aşıyoruz. Türkiye ile havacılık, helikopter üretimi ve enerji alanlarında iş birliğini genişletmeye hazırız” değerlendirmesinde bulunmuştu. ABD Hava Kuvvetleri Genel Sekreteri Heather Wilson, Türkiye’nin Rus yapımı S-400 füze sistemine geçme kararının Batı savunmasını tehdit edeceğini ve Ankara’nın ABD’den F-35 savaş uçağı alımını da tehlikeye düşüreceğini söyledi. Washington aylardır S-400 füze sistemine ilişkin kararını değiştirmezse Türkiye’nin 100 adet F-35 savaş uçağı siparişinin teslim edilmeyeceği uyarısında bulunuyor. AFP’nin haberine göre Amerikalı bakan Wilson, Türkiye’nin hala S-400 alımından vazgeçme ihtimali olup olmadığına ilişkin bir soruya “Mümkün. Diplomatlar bu konuda görüşmeleri sürdürüyorlar” diye cevap verdi. Wilson bir kez daha S-400 füze sisteminin F-35 savaş uçaklarıyla uyumlu olmadığını da tekrarladı. Nisan ayında ABD Türkiye’nin ısmarladığı F-35 savaş uçaklarının üretimini askıya alma kararı vermişti. Bunun yanı sıra ABD yasalarına göre Rus şirketlerinden silah alım anlaşması yapan ülkelere yaptırım uygulanması mümkün. Geçen yıl Haziran ayında ısmarlanan F-35’lerden ikisi Türkiye’ye resmen teslim edilmiş olsa da, uçaklar halen “Türk pilotların eğitim yapması” amacıyla Arizona, Phoenix’deki bir Amerikan hava üssünde tutuluyor. Bu arada Rusya’dan Türkiye’ye Su- 35 savaş uçakları sevkiyatı yapmaya hazır olduğu cazip bir teklif geldi. Rus devlet savunma sanayisi şirketi Rosteh’in Üst Yöneticisi (CEO) Serget Çemezov, 18 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada, “Eğer Türk meslektaşlarımız arzu ederse biz Su-35 savaş uçağı vermeye hazırız” dedi. Çemezov, gelişen Türkiye-Rusya askeri teknik iş birliğiyle ilgili basın açıklaması yaptı. Türkiye’ye Rus yapımı savaş uçağı satışı önerisinde bulunan Çemezov, “Eğer Türk meslektaşlarımız arzu ederse biz Su-35 savaş uçağı vermeye hazırız” dedi. Rus Sukhoi firması tarafından tasarlanan tek koltuklu, çift motorlu Su-35, çok amaçlı avcı uçağı olarak kullanılıyor. Hava Kuvvetleri Genel Sekreteri Wilson “Türk pilotlarını Luke Hava Üssü’nde eğitmeyi sürdürüyoruz. Fakat S-400 füze sistemine sahip bir ülkeye bu uçakları teslim etmemizin mümkün olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu her ne kadar geçen ay Washington’un kaygılarını dikkate aldıklarını söylemiş olsa da Ankara son olarak S-400 hava savunma sistemi alımından vazgeçmeyi düşünmediğini bildirmiş ve bugün geçekleşen duruma o günlerde yaptığı değerlendirme ile sistemin ilk parçalarının Haziran veya Temmuz ayları içinde gelebileceğini ifade etmişti. Dışişleri Bakanının bu değerlendirmesi 25 Temmuz 2019 tarihinde ilk grup partinin tamamlanmasıyla gerçekleşti. Avrupa Konseyi’nin kuruluş yıl dönümü için bulunduğu Letonya’da yaptığı açıklamada Bakan Çavuşoğlu, “ABD’nin S-400’lerin F-35’lere tehdit oluşturduğu gibi bir iddiası var. Biz çok net bir şekilde ifade ettik bu sistem tamamen bizim kontrolümüzde olacak, NATO sistemlerine entegre edilemeyecektir” ifadeleriyle ABD’nin iddialarına yanıt vererek endişlerinin gereksizliğini de ortaya koymuş oldu.

Türk Gazetecilerin F-35 Soruları Cevapsız Kaldı

TRT Haber Muhabiri Tuna Şanlı’nın, F-35’lerle alakalı ABD Başkanı Trump ile Savunma Bakanlığı arasındaki görüş ayrılığının nedenine ilişkin sorusuna, ABD Savunma Bakanlığı müsteşar yardımcıları net cevap vermekten kaçındı. ABD Savunma Bakanlığı üç kez ertelediği S-400 brifingini sonunda 18 temmuz 2019 günü gerçekleştirdi. Alınan kararı Pentagon müsteşar yardımcıları Ellen Lord ve David Trachtenberg açıkladı. Lord, Türkiye’nin F-35 savaş uçağı üretim programından kademeli olarak çıkarılacağını söyledi, çıkarılmanın Mart 2020’de tamamlanacağını, bunun “bir askıya alma olduğunu” dile getirdi. TRT Haber muhabiri Tuna Şanlı’nın, ABD Başkanı Trump ile Savunma Bakanlığı arasındaki görüş ayrılığının nedenine ilişkin sorusuna, David Trachtenberg net cevap vermekten kaçındı. Şanlı, Trachtenberg’e “Başkan Trump birkaç kez Türkiye’ye F-35 jetlerinin verilmemesinin adil olmadığını söyledi. Başkan ile Savunma Bakanlığının bu konuya aynı gözle bakmamasının nedeni nedir?” diye sordu. Trachtenberg ise bu soruya, “Neden aynı gözle bakmıyor olalım ki bence başkanın açıklaması ile bizimki birbirini tutuyor” diye cevap verdi. Bu cevabın üzerine Şanlı Trachtenberg’e “Dün Başkan Trump kameralar önünde yaptığı açıklamada, 100’den fazla F-35’in Türkiye’ye teslim edilmemesinin adil olmadığını söyledi. Bunu kastediyorum” dedi. Trachtenberg, “Başkan aynı zamanda Türkiye’ye F-35’lerin teslim edilmeyeceğini de söyledi. Bu şimdiki politikamızla tutarlı” diyerek Şanlı’nın sorusuna cevap veremeden kendini savundu. Trachtenberg, TRT Muhabiri Şanlı’nın “Peki Başkanın ‘adil değil’ açıklamasına yorumunuz ne” sorusunu ise cevapsız bıraktı. Pentagon ise alınan karar üzerine, “Türkiye ile stratejik ortaklığımız bu karardan etkilenmeyecek” açıklamasını yaptı. Pentagon açıklamasında, Türkiye ile stratejik ortaklığın F-35 ile sınırlı olmadığını ve işbirliğinin süreceği savunuldu. Yetkililer, Türkiye’nin 60 yıllık NATO üyesi olduğunu, stratejik ortaklığın, tatbikatların, eğitimlerin bu karardan etkilenmeyeceğini ifade etti. Pentagon, program ortaklarına danışılarak bu kararın alındığını ve üretim bandını etkilemeyeceğini iddia etti. Ellen Lord, üretimin Türkiye’den başka bir ülkeye kaydırılmasının kendilerine maliyetinin 500 ila 600 milyon dolar olacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:  S-400 Tarihimizin En Önemli Anlaşması

ABD’den çelişkili açıklamalar yapılırken, farklı politikalar ileri sürülürken, Türkiye’nin önü kesilmeye, gelişmesi engellenmeye, dış güçlere daha bağımlı hale getirilmeye ve S-400 anlaşmasının iptali için tehdit, santaj başta olamak üzere, klasik Amerikan oyunu olan “Kötü Polis İyi Polis” sahnelenirken 14 Temmuz 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Tarihimizin şu anda en önemli anlaşması, S-400 anlaşmasıdır” sözleriyle güçlü iradeyi ve kararlılığı kesin bir şekilde ortaya koymuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazete ve televizyon kanallarının genel yayın yönetmenleri, bazı yazar ve akademisyenlerle Vahdettin Köşkü’nde araya geldiği toplantıda S-400’lerin Türkiye’ye gelmesi hakkında çok önemli açıklamalar ve değerlendirmeler yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, “Tarihimizin şu anda en önemli anlaşması, S-400 anlaşmasıdır. Çünkü bu bir pazar olma mantığı değildir. Bu aynı zamanda bir ortak olma, üretime beraber geçme sürecidir” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin milli güvenlik hassasiyetlerinin, herhangi bir vehme veya örtülü başka bir amaca değil, tamamen olgulara dayalı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Coğrafyamız, binlerce yıldır hep bir cazibe merkezi olmuştur. Ecdadımızın bu topraklara girişi de öyle kolay gerçekleşmemiştir. Bir yerde var olmak ile orayı yönetmek farklı şeylerdir. Biz bu coğrafyayı yönetmek üzere geldiğimizden beri kesintisiz bir mücadele içindeyiz. Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti ile devam eden bu toprakları vatan kılma çabamıza yönelik tehditler daima olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Tabii bu tehditlerin niteliği, döneme, şartlara, ittifak ilişkilerine göre farklılık göstermektedir. Osmanlı asırlarca kimi zaman batıdan, kimi zaman doğudan, kimi zaman güneyden, kimi zaman da kuzeyden gelen tehditlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. Yıkılışı da her dört istikametten gelen saldırılar ve bunlara karşı vermek zorunda kaldığı çetin mücadele sonunda olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan gibi küçük bir devlete değil, onu üzerimize gönderen geri plandaki dönemin devasa güçlerine karşı kazandığımız zaferle kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde de sınamalarımız hiç bitmemiştir. Batı ittifakı ile kurduğumuz siyasi ve askeri paktlara rağmen, en büyük tehditleri yine onlardan gördüğümüz bir gerçektir. Bu siyasidir, bu ekonomiktir, bu kültüreldir, her anlamda… Soğuk Savaş döneminde uzunca bir süre Sovyetler Birliği’ne karşı ileri garnizonluk yapmış olmamız dahi, bizi bu tehditlerden korumaya yetmemiştir. Yunanistan ve daha sonra Güney Kıbrıs Rum Kesimi, başımızda Demokles’in Kılıcı gibi hep sallandırılmıştır.” Türkiye’nin, Cumhuriyet döneminde binlerce yıllık devlet tecrübesi, kadim medeniyet geleneği, güçlü tarih ve kültür birikimi sayesinde zaman zaman küçük yaralar almış olsa da bu hazırlanan tuzakların hiç birine düşmeden günümüze kadar geldiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son yıllarda dünyada ve bölgemizde yeni yapılanmaların sancıları yaşanıyor. Ülkemiz bu yeni ve gerçekten kritik sınamalar karşısında izlediği tutarlı ve ahlaki politikadan taviz vermemiştir. 8. yılına girdiğimiz Suriye meselesinde, Mısır ’daki, Libya’daki, Katar’daki pek çok Afrika ülkesindeki gelişmelerde hatta en son Venezuela hadisesinde hep bu tutarlı ve ahlaki çizgide hareket etti” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesini istikrara ve güvenliğe kavuşturma çabaları sebebiyle takdir edilmek yerine cezalandırılmaya çalışıldığını belirterek, şunları kaydetti: “Mesela, Suriye krizinin çözümü için G20 Antalya Zirvesi’nde tüm liderlere bir teklifim oldu. Dedim ki ‘Gelin, Suriye sınırlarımız boyunca, bir güvenli bölge oluşturalım.’ Bu bölgeyi teröristlerden tamamen arındırarak ülkemize ve diğer yerlere sığınan Suriyelilerin hayatlarını sürdürebilecekleri bir yer haline getirmeyi G20 liderlerine teklif ettim. Hatta bu amaçla güvenli bölgede Suriye halkının hayat biçimine uygun yeni yerleşim alanlarının inşa edilmesi, ekonomik kalkınmaya yönelik adımlar atılması gibi detayları da gündeme getirdim. Prensipte herkes bu işe olumlu baktığını söyledi ama maalesef istisnasız hiç bir Batılı lider, bu doğrultuda somut herhangi bir adım atmaya yanaşmadı. Bu arada Suriye topraklarından Türkiye’ye yönelik terör tehdidi giderek tırmandı. Sınır şehirlerimize sürekli bombalar, mermiler, roketler düşmeye başladı. Vatandaşlarımızdan ve güvenlik görevlilerimizden hayatlarını kaybedenler, yaralananlar oldu. Büyükşehirlerimizde patlayan bombalar huzurumuzu kaçırdı.” NATO’ya en büyük desteği veren ülkelerden olan Türkiye’nin tehditler karşısında güvenliği için arayışlara girdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimi NATO üyesi ülkelerin Türkiye’ye geçici olarak hava savunma sistemleri gönderdiğini hatırlattı. Türkiye’nin, savunma sistemlerini satın almak için ABD’ye başvurduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dönemin başkanı Sayın Obama başta olmak üzere Amerikalı yetkililerle bu meseleyi defalarca konuştuk. Talebimizi ifade ettik. Hatta epeyce de ısrarcı olduk. Maalesef, kongrenin izin vermediği, gerekçesiyle bize o zaman Patriotlar satılmadı. O günden bu güne zaman zaman bu ısrarlarımız devam etti ama yine satılmadı. Türkiye’ye geçici olarak konuşlandırılan hava sistemlerinin bir kısımının sökülüp geri gönderildi. Uzun ve çetrefilli görüşmeler neticesinde Rusya ile S-400 alım satım konusunda mutabık kaldık. Tabii bu mutabakatımızın içerisinde kredi sözleşmesinden tutun ortak üretime varıncaya kadar her türlü müzakerede ele alınması gereken başlıklar, alt başlıklar içerisinde yer aldı” ifadelerini kullandı. Bu sürede Suriye krizinin giderek derinleştiğini ve Türkiye için yeni tehditler üreten bir bataklık haline dönüştüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sınırlarımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun batı kanadını Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları’yla önemli ölçüde kırdık. Aslında Sayın Obama, döneminde bir Zeytinlik Operasyonu konumuz önümüzdeydi. Fakat ne kadar konuştuysak masada kaldı. Bu adımı, o dönemde atamadık. Rejimin daha önce Halep, Hama, Dera gibi yerlerde yaptığı katliamların, İdlib Bölgesinde de tekrarlanmasının önüne geçmek için Rusya ve İran ile üçlü bir mekanizma oluşturduk. Sahada Rusya ile yoğun işbirliği halinde İdlib’deki durumu stabil hale getirdik. Her ne kadar rejim sürekli ateşkesi ihlal ediyor olsa da İdlib’in güvenliğini sağlama konusunda Rusya ile anlayış birliğini koruyoruz” değerlendirmesini yaptı. Son dönemde, Türkiye’nin güvenlik hassasiyetini tetikleyen bir diğer gelişmenin de Doğu Akdeniz’de yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin, Doğu Akdeniz’deki haklarını, hukuklarını, çıkarlarını yok sayan anlayışın bölgeye çöreklenme çabalarına karşın somut adımlar atıyoruz. Halen Fatih ve Yavuz sondaj gemilerimiz, bunun yanında da Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma Gemimiz, bölgede faaliyetlerini tüm tehditlere aldırmadan sürdürüyor. Bu gemilerin güvenliğini sağlamak amacıyla tabii yanlarında Deniz ve Hava Kuvvetlerimizin unsurları da bulunuyor. İsrail, Mısır, Libya, Cezayir  ve Tunus başta olmak üzere, bölge ülkelerindeki tüm gelişmeleri dikkatle takip etmek mecburiyetindeyiz” diye konuştu. Balkanlar’ı, Doğu Avrupa’yı, Kafkasya’yı, Orta Asya’yı da düşünmek gerektiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü buralarda yaşanacak her meselenin ucu, eninde sonunda gelip mutlaka ülkemize dayanacaktır. Bu sebeple en küçük bir boşluğa meydan vermeden, rehavete kapılmadan, altımızın oyulmasına fırsat tanımadan gereken her durumda inisiyatif kullanmakta tarafız” diye konuştu

 Cumhurbaşkanı “S-400’leri Alarak Savaşa Hazırlanmıyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıda sözlerini şöyle sürdürdü: “Ortaya çıkan tablo, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemi tedarikinin tamamen kendi toprakları içinde ve bölgesinde barışı koruma amaçlı olduğunu göstermektedir. Biz, S-400’leri alarak savaşa hazırlanmıyoruz. Barışı ve kendi milli güvenliğimizi garanti altına almaya çalışıyoruz. Savunma sanayimizi geliştirmeye yönelik diğer tüm atılımlarımızın da amacı budur. Bir şairimizin dediği gibi ‘Bu mesel ile bulur cümle düvel fevzü fela, hazır ol cenge eğer ister isen sulhü sela.’ Evet bizim tüm hazırlıklarımızın gayesi şu anda barışı korumaktır. Ancak Türkiye için siyasette ve ekonomide, özellikle de savunma sanayinde güçlü olmak bir tercih değil, bir zorunluluktur. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Şöyle, çeyrek asır önce Bosna Hersek ve Kuveyt, daha yakın tarihte Irak, Suriye, Ukrayna, Yemen, Katar meseleleri, İsrail’in bölgedeki yayılmacılığının yol açtığı sorunlar, güçlü olunmadığında nasıl bir sonuçla karşılaşılacağına işaret ediyor. Üstelik iş sadece bu bölgenin değil. Tüm dünyanın göz bebeği bir coğrafyanın tam kalbinde bulunuyoruz. Kıyıdaki, köşedeki ülkelere yapılanlar şayet siyasi, ekonomik, askeri olarak yeteri kadar güçlü olmazsak, unutmayın, bizim başımıza geleceklerin küçük bir örneğidir. Elbette bu sözlerimle hiç kimseyi itham etmiyorum. Sadece tarihi bir hakikati güncel örneklerle dile getirmeye çalışıyorum. Sizlerden S-400 meselesini de, diğer milli güvenlik önceliklerimizi de bu anlayışla değerlendirmenizi ve özellikle halkımızı bu noktada bilinçlendirmeye sizlerin de aracı olmanızı, gayret etmenizi istiyorum. Zira siyasette bile şu anda S-400 konusunda maalesef adeta Amerika’nın temsilcileri gibi gayret edenler var. Onları savunanlar var. Bu şekilde parlamentomuzun içerisinde hangi düşünceler nasıl tezahür ediyor, hepsi ortada. Bu keyfi değildir, az önce de söylediğim gibi bir zorunluluktur ve bu zorunluluğun bir gereği olarak devam ediyor. İnşallah yıl sonuna kadar belli bir bölümü ve 2020’nin Nisan ayına kadar tamamıyla bu işi bitirmiş olacağız ve çok daha öz güven içerisinde yolumuza da devam edeceğiz. Medya aracılığıyla gelişmeleri takip eden milletimizin ne kadar doğru, sağlıklı, berrak bilgilere ulaşırsa bu tür meselelerdeki kararlarını da o derece sağlıklı vereceğine inanıyorum.” Cumhubaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin “S-400 ve F-35’in bir ülkede aynı anda savunmaya katılması muazzam bir şey. O hedef için, biz de o stratejiye yönelik kime ne görev düşer onu öğrenebilir miyiz?” sorusuna şunları söyledi: “S-400 bir hava savunma sistemidir. O ayrı bir konu. Ama F-35’e geldiğimiz zaman o bir taarruz silahıdır. Fakat biz tabii buradaki 9 ortak ülkeden bir tanesiyiz. Hatta hatta biz burada, ortak olmanın ötesinde üretimine katılan ülkeyiz. Fakat bütün bunlara rağmen, bu yapılan hem dostluğa, hem böyle ortaklığa da yakışmıyor. S-400 farklı bir şey F-35 farklı bir şey. Ve biz burada ödeme planında da, ödemelerini en sağlıklı şekilde yapan bir ülkeyiz. Bir milyar 400 milyon dolar şu ana kadar biz F-35 ile ilgili ödeme yaptık. Bir diğer taraftan da parçaların üretimine yönelik, bunları da yapıyoruz. Şu anda ben tabii Başkan Sayın Trump’ın altındakilerle aynı düşüncede olduğuna inanmıyorum ve bunu da en son Osaka’da beraber yaptığımız toplantıda tüm dünya basınının önünde kendi arkadaşlarına falan çok açık, net söyledi. Sayın Trump’ın duruşu bu olduğuna göre, bunun dışında da herhangi bir şeyi biz şu ana kadar ilgili birimlerimizle tespit etmiş değiliz. Ve temenni ederim ki F-35 konusunda farklı bir istikamette gelişme olmaz. Şimdi ikide bir bazı yaptırımlardan bahsediliyor. Ben bu konuda da, yani Sayın Trump’tan aldığım izlenimlerden de hareketle söylüyorum. Böyle bir durumun, mesela CAATSA, bunu ikide bir söylüyorlar. Tamam da şimdi CAATSA ile ilgili, bu konuda imzayı Sayın Trump 2017’de attı. Bizim CAATSA ile ilgili şu projemiz onun da öncesine gidiyor. CAATSA’nın kapsamı içinde Türkiye yok, böyle bir şey söz konusu değil. Dolayısıyla daha da ileri gidecek olursak, bunun içinde F35 ile ilgili de herhangi bir şey söz konusu değil. Onun için bu oyunlara gelmeden, biz devletler arası bu ciddiyetten hareketle adımımızı attık, atıyoruz ve buralarda ben herhangi bir sıkıntı doğacağına inanmıyorum. Yolumuza kararlı bir şekilde devam ediyoruz.” “G20’de ılımlı mesajlar veren Donald Trump ile ABD yönetimi arasında bir yaklaşım farkı olduğu görülüyor. Yaşanan S-400 sürecinin ardından yine orta yol bulunabilir mi? Bundan sonrası için ABD ile savunma anlaşmalarının kapısını kapatmadan acaba nasıl alternatifler üretilebilir?” sorusuna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şunları söyledi: “Burada aslında bu orta yolun en önemlisi F-35. Dokuz ülke var, bir tanesi biziz. Bir milyar 400 milyon dolar şu ana kadar ödeme yaptık. Taksitlerimizde hiç aksama yok. Diyoruz ki ‘siz illaki bizim S-400 almamamızı istiyorsanız, biz alternatif çalışmak istiyoruz. Verin bize patriotları, sizden de patriot alalım. O da olsun, o da olsun elimizde.’ Çünkü elimizde alternatiflerimizin olması lazım ki bu noktada geleceğe emin adımlarla yürüyelim. Bunun karşısında bize daha farklı alternatif getirmiyorlar. Alternatif getirmesi gerekenler onlar. Türkiye malum ABD ve İngiltere’den sonra 100+16 uçakla tedarikte 3. sırada yer alıyor. Şimdi böyle olduğuna göre bizim özellikle F-35’te ortaya koyduğumuz bu plana sadık kaldığımıza göre bizim gösterdiğimiz sadakate karşımızdakilerin de göstermesi gerekir diye düşünüyorum. Özellikle bu CAATSA’yı önümüze sürüyorlar. Başkan Trump’ın CAATSA yaptırımlarından feragat etme ya da erteleme yetkisi var. Tablo böyle olduğuna göre zaten orta yolu bulması gereken sayın Trump’ın kendisidir. Biz beraber dostça oturduğumuz zaman o sözlerinde açık ve net, ben de açık ve netim. Açık açık kendisiyle konuştuk. Biz kapsamlı bir savunma işbirliğini de yapabiliriz. Buna da Trump bugüne kadar hep olumlu baktı, hatta hatta 75 milyar dolarlı ticaret hacminin, son görüşmede hatta 100 ifadesini de kullandı. Biz 75 milyar dolar, 100 milyar dolarlık ticaret hacmini konuştuğumuz dönemde bu tür dedikodularla mı uğraşacağız? Bunlarla niye uğraşalım? Üstelik biz, stratejik ortağız. Stratejik ortaklığımızın da gereğini yapalım.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin Rusya ile ilgili muhtemel bir sorunda, S-400’ün savunma sisteminin Rusya’ya karşı da kullanılıp kullanılamayacağına ilişkin sorusuna verdiği cevapta, “Bunun kontrolü tamamen bize aittir. Burada silahlı kuvvetlerimiz kontrolü tamamen elinde tutacaktır. Yazılım konusu, ortak üretimle ilgili süreçtir. Ortak üretimle ilgili süreçte bu adımlar atılacaktır. Rusya’ya gönderdiğimiz 100 kişi bu konudaki eğitimlerini alırken, adeta bir öğretmen edasıyla bu eğitimi aldılar. Çünkü onlar da döndükten sonra burada yetiştirecekler. Bu sayılar yeterli sayılar değil. Bu 100, belki çarpanı 10 olacaktır. Yetiştirecekleri arkadaşlarımızla birlikte geleceğimize daha emin adımlarla yürümüş olacağız. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin S-400 almasına yönelik ABD’nin tepkilerinden biri olarak da okunabilecek bir adım da Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne uygulanan silah ambargosunu kaldırmayı öngören yasanın, temsilciler meclisinde onaylanması oldu. Senatoda da onaylandı. Bu öneriyi getiren de Türkiye’ye yönelik F-35’lerle ilgili kısıtlama getirilmesi gerektiğini söyleyen senatördü. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünyada giderek artmaya meyilli cepheleşmede Doğu Akdeniz ve S-400 meselesi ile ilgili neler söylemek istersiniz?” sorusunu da şöyle yanıtladı: “Bu zat, Türkiye düşmanı olan bir zattır. Böyle bir zatın, senatoya getirmiş olduğu bu tehdit Türkiye ile ABD ilişkilerini adeta bozmaya yönelik hesapsız bir tehdittir. Ben inanıyorum ki Sayın Trump bu oyuna gelmeyecektir. Bu oyunu da bozması gereken Sayın Trump’ın buradaki taktikleri olacaktır. Bozması gerekir diye düşünüyorum. Bir senatörün bu noktadaki yaklaşımları Türkiye-ABD ilişkilerini asla bozmamalı. Güney Kıbrıs ile ilgili konuda ise maalesef yine bir Cumhuriyetçi olması hasebiyle gündeme getiriyorum Sayın Bush döneminde, o zaman Bush’un, Colin Powell’a bir talimatı vardır. Bizim tam Kıbrıs’taki olayları gündemde tuttuğumuz bir zamandı. O zaman da bu problem çözülemedi. Çünkü AB’de bize yine büyük oyun oynandı. Kıbrıs’ta yine büyük oyunlar oynandı. Şu anda benzer taktikler, benzer oyunlar oynanmaya çalışılıyor. Neresinden gidersek gidelim burada bütün mesele bizim duruşumuzdur. Bu duruşumuz sayesinde Allah’ın izni ile bunları aşarız. Bölgemizde yeni gelişmeler yaşanıyor. Bu yeni gelişme Yunanistan’daki seçimlerdir. Miçotakis yönetiminin nasıl bir durum ortaya koyacağı, nasıl bir gelişme Yunanistan’da olacağı… Yaptığımız görüşmeye baktığımızda birbirimize karşı güzel ifadeler kullandık. Temennim odur ki kendileri de bu ifadelerine sadık, sahip olmak suretiyle adımlar atarsa, Yunanistan- Türkiye arasındaki ilişkileri süratle daha iyi bir konuma taşırız. Bu konuda görevlendirmeler yaptık. Bu görevlendirmelerle birlikte karşılıklı olarak görüşmeler yapılacak. Yeni dönemde Yunanistan bizden ne istiyor? Biz Yunanistan’dan ne istiyoruz? Bunları heyetlerimiz, arkadaşlarımız görüşecekler. Buna göre adımlarımızı atacağız” diye konuştu.

NATO Bundan Mutlu Olmalı

“S-400’ü almamız NATO’nun geleceğini nasıl etkileyecek? AB’nin yaptırımları gündeme gelirse, AB üyesi ülkelerle savunma işbirliklerimiz etkilenir mi?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “NATO’yu nasıl etkiler noktasında, NATO’yu güçlü etkiler. NATO’nun bundan mutlu olması lazım. NATO’nun en güçlü ayağı 3-5 ülke varsa, bunun bir tanesi Türkiye’dir. Hele hele bu bölgede Türkiye NATO’nun en güçlü ayağıdır. Ödeme planlarına baktığımız zaman ABD’den sonra 2. veya 3. sırada ödemelerini en sağlıklı şekilde yapan ülke de Türkiye’dir. Avrupa’nın meşhur zenginleri var ya onların hiç birisi bizim gibi ödeme yapmıyor. Bu tür vecibelerini yerine getiren Türkiye’ye karşı, aldığımız bu S-400’ler malzeme noktasında da güvenlik noktasında da savunma sistemleri noktasında da güçlü olmamız kime güç katacaktır? Aynısı ve NATO’nun Türkiye ile iş birliği, F-35’lerden çok daha derin ve kapsamlıdır. S-400 meselesini küçümsemiyorum, ancak bir NATO müttefiki olarak Türkiye S-400’lerden çok daha fazlasıdır” dedi. Aspen Enstitüsü tarafından ABD’nin Colorado eyaletinde düzenlenen yıllık Güvenlik Konferansına katılan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Türkiye’nin S-400 alımına ilişkin zamanda NATO’ya güç katacaktır. Şu anda bizim en sıkıntılı anımızda savunma sistemlerini istediğimizde dört ülke bize patriotlar noktasında destek verdi. Bunlar da ne denli sağlıklı olacak o da ayrı düşündürücü bir konumda. Süreler yakın her an çekilebilir durumdalar.”

NATO Açıklaması: Türkiye, S-400’lerden Çok Daha Fazlası

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Türkiye’nin NATO’ya katkısı ve NATO’nun Türkiye ile iş birliği, F-35’lerden çok daha derin ve kapsamlıdır. S-400 meselesini küçümsemiyorum, ancak bir NATO müttefiki olarak Türkiye S-400’lerden çok daha fazlasıdır” dedi. Aspen Enstitüsü tarafından ABD’nin Colorado eyaletinde düzenlenen yıllık Güvenlik Konferansına katılan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Türkiye’nin S-400 alımına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin, Rusya’dan S-400 alım sürecini yakından takip ettiklerini ve konuyu ilgili birimler arasında konuştuklarını anlatan Stoltenberg, “Ne tür savunma sistemlerini alacaklarına her bir ülke kendisi karar verir. Fakat NATO için önemli olan şey (bu sistemlerin NATO sistemleriyle) uyumlu çalışıp çalışmamasıdır. Türkiye’nin aldığı S-400 sistemleri NATO’nun hava savunma sistemine entegre olmayacak çünkü bunlar bir arada çalışabilir sistemler değil. Zaten Türkiye de böyle bir talepte bulunmadı. Türkiye NATO’nun Hava Savunma Sisteminin Entegre Bir Parçası. Türkiye’nin NATO’ya katkısı ve NATO’nun Türkiye ile iş birliği, F-35’lerden çok daha derin ve kapsamlıdır. S-400 meselesini küçümsemiyorum ancak bir NATO müttefiki olarak Türkiye S-400’den çok daha fazlasıdır. Türkiye, DEAŞ’la mücadelede anahtar bir müttefiktir. Türkiye ayrıca Balkanlar’da, Kosova’da ve Afganistan’da birçok NATO operasyonlarına katkı sağlıyor. Bir NATO müttefiki olarak Türkiye, S-400’den çok daha fazlasıdır. Türkiye NATO’nun hava savunma sisteminin entegre bir parçasıydı, öyle olmaya da devam edecek. Ancak geldiğimiz noktadan dolayı endişeliyim çünkü Türkiye artık F-35 programının bir parçası olmayacak. S-400 alımının ardından Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması gibi bir tartışmanın olup olmadığı şeklindeki soruya Stoltenberg, “Türkiye önemli bir NATO müttefikidir ve hiçbir müttefik böyle bir konuyu gündeme getirmedi çünkü görüyoruz ki hepimiz bir diğerine bağımlıyız. S-400 ile başlayan anlaşmazlığı çözemediğimiz durumda da bunun ittifaka etkisinin minimum olması için çalışacağız”yanıtını verdi. NATO Genel Sekreteri bu açıklamaları ve değerlendirmeleri yaparkenTürkiye’nin S-400’leri almasına ilişkin Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, S-400’lerden dolayı Türkiye’nin artık F-35 projesinin parçası olamayacağını kaydederken ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) da Türkiye’nin, S-400 alımından dolayı F-35 projesinden çıkarılması için sürecin başlatıldığını açıklamakta ve “Bununla beraber ABD, Türkiye’nin stratejik ortaklığına halen çok değer vermektedir.” açıklamasını yapmıştır. “ABD, Türkiye ile stratejik ilişkisine halen çok değer vermektedir. NATO müttefikleri olarak ilişkilerimiz çok katmanlıdır ve sadece F-35’lere bağlı değildir” değerlendirmesi yapması üzerinde durulması gereken çelişkili ve samimiyeti sorgulanacak bir noktadır.