Anasayfa » Dünya » TÜRKİYE-FRANSA-İTALYA ARASINDA TARİHİ HAVA SAVUNMA ANLAŞMASI

TÜRKİYE-FRANSA-İTALYA ARASINDA TARİHİ HAVA SAVUNMA ANLAŞMASI

Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, Fransa Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetler Bakanı Florence Parly, İtalya Cumhuriyeti Savunma Bakanı Roberta Pinotti savunma alanında iş birliğine ilişkin niyet beyannamesini imzaladı. İmzalanan anlaşma gereği Türkiye, Fransa ve İtalya arasında askeri elektronik sistemler, yazılım ve simülasyon sistemleri ile muhabere teçhizatı dahil, hava ve füze savunma sistemlerinin ortak üretiminde işbirliğinin güçlendirilmesinin yanı sıra, teknolojik işbirliği dahil savunma sanayi işbirliğinin geliştirilmesinin desteklenmesi amaçlanıyor. İşbirliğinin ilk adımı olarak, SAMP-T sistemini temel alan bir sistemin EUROSAM Konsorsiyumu ve Türk firmaları tarafından analizinin yapılmasına ve müteakiben üç ülkenin ortak ihtiyaçlarının belirlenmesine yönelik çalışmalar bulunuyor. Aralarındaki savunma ve güvenlik ilişkilerinin güçlendirilmesi; işbirliği ile NATO kapsamında ikili ve üçlü formatlarda istişareler yapılması ve NATO’nun ortaklarıyla işbirliğinin geliştirilmesine destek olunması anlaşmanın maddeleri arasında yer alıyor. İmzalanan niyet beyanıyla ilgili önemli noktalardan birisi, dönemin Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın da 14 Temmuz’da Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği’ndeki resepsiyonda yaptığı açıklamada değindiği üzere, atılan imzanın Türkiye’nin bir süredir kendi hava ve füze savunma sistemini geliştirmek için işbirliği hedefiyle gerçekleştirdiği uzun temasların sonucu olması. Daha da önemlisi, söz konusu niyet beyanının yasal bağlayıcı yükümlülükler ya da bir taahhüt oluşturmuyor olması. Ancak her ne kadar nihai ve bağlayıcı bir karar olmasa da; üç ülkenin ortak hava savunma sistemi geliştirme niyeti çeşitli soruları beraberinde getirdi. Bu sorulardan en önemlisi, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 satın alma anlaşması imzalamasını ‘kendi ulusal kararı’ olarak niteleyen NATO’da görevli ABD Hava Kuvvetleri Komutanı Tod Walters’ın Türk yetkililere NATO sistemlerine entegre olabilen sistemler satın almaları konusunda baskı yapmaya devam ettikleri yönündeki açıklamasıyla ortaya çıktı. Peki, hem Rusya-Türkiye arasında artan iş birliğini hem de Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin iki gün önce Türkiye’nin S-400’lere acil ihtiyacı bulunduğunu söyleyerek hiçbir olası anlaşmanın S-400’lere ikame olamayacağına işaret ettiği açıklaması da dikkat çekici. NATO’nun amacı Türkiye’nin savunma alanında elini güçlendirmekten ziyade Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alacak olan Türkiye üzerinde baskı kurmak. Türkiye’nin 25-30 tane civarında hava savunma sistemine acil olarak ihtiyaç duyduğuna işaret eden uzmanlar alınması planlanan S-400 hava savunma sisteminin dört bataryadan oluştuğunu kaydediyor. Bunlardan ikisi Türk Silahlı Kuvvetli’nin (TSK) Atış ve Elektronik Harp Teknolojileri Merkezi’nde kullanılacak. Orada zaten Sovyetler Birliği döneminden kalan SA2, SA3, SA4, SA5, SA6 ve NATO’nun kullandığı çeşitli silahlar, elektronik harp çalışmaları için kullanılıyor. Burası dünyadaki üç önemli merkezden biri. Yani S-400’lerin dışında çeşitli diğer silahlara da Türkiye’nin çok ihtiyacı var. Halihazırda Türkiye ve ABD arasında olumsuz gelişmeler yaşanıyor. Tam da bu noktada, Avrupa ülkeleri Türkiye’nin bu sürece dahil olmasına önem veriyor. Bu süreç, S-400 alımını aksatmaz, aksatmamalı. Kaldı ki NATO ’nun bir savunma silahından rahatsız olması anlamsız. Bazı NATO ülkeleri bize saldırmayı mı planlıyor ki, bu silahlardan rahatsız oluyor? Bu konuyu bu yönüyle de düşünmek gerekir. NATO’nun sivil kanadı Türkiye’nin S-400 alımına ‘kendi kararı’ olarak bakarken askeri kanadının Türkiye’nin S-400 alımı na karşı olması çok yanlış. NATO’nun askeri ve sivil kanadı aynı görüşü paylaşmalı. Rusya’dan alınacak S-400 savunma sisteminin ikili ilişkilere de olumlu etkisi olabilir. Buradaki temel sorun Amerika Birleşik Devletleri’nin Patriot sistemi projesine aşağı yukarı 240 milyar dolarlık bir para harcaması ve bu masrafı başka ülkelerden çıkarmanın peşinde oluşudur. ABD’nin sorun çıkarmasının nedeni bu. ABD, NATO ülkelerine 350-400 milyar dolarlık bir Patriot satışı yapmanın derdinde. Fransa ve İtalya’nın süreci ABD’ye karşı bir noktada yürütmeyi tercih edecek. Her zaman NATO ülkeleri hep birlikte ve anlaşma halinde de olamaz. Tarihte daha önce de görülen çatlaklara benzer bir çatlak söz konusu. Fransa ve İtalya kendi füzesavar sistemlerini kapsayacak şekilde bir üretim yapmayı planlıyor. Türkiye’nin katılımını da önemli buluyorlar. Son zamanlarda NATO’da Almanya kaynaklı bir Avrupa ağırlığı hissediliyor. Avrupa ağırlıklı bir proje de aslında Türkiye’nin arzu ettiği bir yön. Bu ABD’ye karşı bir tavır olmasa da en azından NATO içerisinde farklı alt ittifakların olabileceğini gösteriyor. Türkiye, Fransa ve İtalya’nın hava ve füze savunma sistemlerini de içeren savunma sanayi işbirliğinin geliştirilmesine yönelik imzaladığı niyet beyanı, ülkenin çok yönlü dış politikasının tezahürü olması itibarıyla büyük önem arz ediyor. Türkiye’nin hava savunma sistemi konusundaki niyetleri Çin’le başladı. Uçak krizinin ardından da Rusya’yla sağlanan mutabakat takip etti. Şimdiyse, Fransa ve İtalya’nın ortak yapımı olan hava savunma sistemiyle ilgili mutabakat sağlanmış olması önemli bir adım. Üstelik ben bu mutabakatın, Türkiye’nin çok yönlü dış politikasının tezahürü olduğunu düşünüyorum. Bu adım, Rusya’dan S-400 alımına engel değil. Üstelik iki ülke arasındaki ilişkileri de bozmaz, tersine daha da iyi hale getirebilir. Türkiye’nin hava sahası güvenliği konusuna önem verdiğine ve teknoloji geliştirmede kararlı bir tutum içerisinde. Gelinen noktada imalat söz konusu olmasa da Türkiye’nin teknoloji geliştirmedeki kararlılığı önemli. Bu anlaşma günlük hesaplardan ziyade uzun vadeli hesapların ön planda tutulduğunu ve Türkiye’nin bu alanda irade ortaya koyduğunu gösteriyor. NATO’nun Türkiye ile daha önceden de fiilen iş birlikçi bir tutum sergilemiş olması gerekir. Stratejik konumu itibarıyla Rusya’yla çok yakın ilişkiler içinde olması birilerini rahatsız ediyor olabilir. NATO, Türkiye’nin Rusya’ya yakınlaşması ve Batı’dan uzaklaşmasının sembolü olarak gördüğü S-400 füze savunma sistemi alımına ilişkin tehditlerine bir yenisi ekledi. Defalarca kez S-400 alımından duydukları rahatsızlığı aktaran NATO yetkilileri, son olarak Türkiye’yi alımı gerçekleştireceği zaman karşılaşacağı ‘kaçınılmaz sonuçlarla’ tehdit etti. NATO Askeri Komitesi Başkanı Orgeneral Petr Pavel “Egemenlik ilkesi, savunma teçhizatının ediniminde açıkça görülüyor ancak ülkeler bu kararları vermede bağımsız oldukları gibi, kararlarının sonuçlarıyla yüzleşmede de bağımsızlar” ifadelerini kullandı. Pavel’in konuşmasındaki en ilginç noktalardan biri, S-400’lerin NATO füze sistemleriyle entegre edilmese bile NATO müttefiki ülkeler için “yaratacağı zorluğa” işaret ettiği kısmıydı. Zira NATO savunma odaklı uluslararası bir askeri ittifak olarak düşünüldüğünde; paktın üye ülkelerinden birinin etkili bir savunma sistemine sahip olmasının NATO’ya yönelik bir tehdit oluşturması çok mümkün görünmüyor. 28 üyeli NATO’nun, S-400 alımını kendisine yönelik bir tehdit olarak görmesi ancak 650 milyar dolarla NATO bütçesine en fazla katkı yapması ABD’nin dış politikası ve orta vadeli hedeflerine yönelik bir tehdidin pakta yönelik olarak algılanmasıyla mümkün olabilir. Keza ABD bir süredir Polonya ve Baltık ülkelerinde zırhlı birlik ve araçlar konuşlandırarak Baltık ülkelerindeki gösterdiği askeri varlığıyla Rusya-NATO anlaşmasını ihlal ediyor. Geçen hafta eski ABD Savunma Bakanı ve eski CIA Başkanı Leon Panetta’nın da itiraf ettiği gibi ABD, Rusya’yla ilişkilerinde yeni bir Soğuk Savaş perdesi açıyor. Başka bir deyişle Ortadoğu’da özellikle Astana görüşmelerinin Suriye’de barışın sağlanmasında kilit rol oynamasıyla birlikte bölge denkleminin dışına itilen ABD, dış politikasının hedefine Rusya’yı oturtmuş durumda. Gelinen noktada NATO, ABD’nin dış siyasette güçlenmesi için kendisine tehdit olarak gördüğü Rusya’ya yönelik agresif tutumunu sergileme ve başta Türkiye olmak üzere NATO üyesi ülkeleri izole etme aracı haline gelmiş durumda. Türkiye Ortadoğu’daki gelişmeler sebebiyle Rusya’yla yakın ilişkiler içerisine girdi. 24 Kasım 2015’de düşürülen Rus uçağıyla ilgili soğukluk çok kısa sürede giderildi; her iki devlet ilişkilerini hızla geliştirmeye başladı. Bu süreç de hem ticari hem askeri ilişkilerin gelişmesi çok sevindirici. Zira Türkiye ilk defa, Rusya’dan böyle ciddi bir hava savunma sistemi almaya karar verdi. Bunun ABD’yi ve NATO’yu rahatsız etmesi normal olsa da Türkiye bağımsız bir devlet ve istediği gibi karar verir. Buna hiç kimse bir söz edemez ancak şu an yaptıkları gibi tehdit eder, aba altından sopa gösterirler. Bir diğer NATO ülkesi olan Yunanistan’ın da 1997 yılından bu yana Rus hava savunma sistemi S-300’ü elinde bulundurmaktadır. Yunanistan ve Rusya arasındaki ilişkiler çok uzun bir zamandır devam etse de; Yunanistan aleyhine böyle açıklamalar yapmıyorlar. Türkiye, bölgedeki kilit ülke olduğu için Türkiye’ye ses yükseltmeyi tercih ediyorlar. S-400 alımı olabildiğince çabuk tamamlanmalı. Çünkü zaman uzarsa, mutlaka Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin gelişmesini istemeyen kesimler devreye girecek ve daha önce Çin’den alınması düşünülen hava savunma sisteminde olduğu gibi engellemeye çalışacaklardır. Bu görüşmelerin hızla neticelendirilmesi iki tarafın için faydalı olacaktır.