Anasayfa » Dünya » 10 KASIM

10 KASIM

Ulu Önder Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ebedi âleme intikal edişi hiç kuşku yok ki Türk ulusunu derin bir üzüntüye boğmuştur. O’nun aramızdan çok erken ayrılışı bütün Türk dünyasını ve mazlum ülke halklarını da derinden sarsmakla kalmamış, dünya üzerinde diğer milletler arasında da büyük bir yankı uyandırmıştır. Atatürk’ün ölümünün hemen arkasından dünya liderleri tarafından yapılan bütün açıklamaların ortak noktası, O’nun dünyaya gelmiş çok nadir bir dâhi olduğu, büyük devlet adamlığı ve diğer dünya milletlerine örnek olabilecek çalışmaları olmuştur. Atatürk, reformcu ve ileriyi görebilen niteliklerinin yanında aynı zamanda büyük bir komutandı. Türk Milli Mücadelesine yön vermiş, milleti ile birlikte “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” diyerek, zaferin kazanılmasında kuşkusuz en büyük pay sahibi olmuştur.

Anıtkabir’de Atatürk’ün Mozolesi

Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığının bozulmasına ve ölümüne neden olan hastalık konusunda çeşitli iddialar vardır. Bir karaciğer rahatsızlığına dair hemen herkes aynı fikirdedir. Ancak hastalığın adı konusundaki tartışmalar günümüzde bile devam etmektedir. Atatürk’ün sağlığı 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. 1938 başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu.

Siroz Teşhisi Konulması

Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü’ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürülmüş ve köşk ilaçlamaya alınmıştı. Atatürk bu arada özel bir kür tedavisi için Yalova Termal’e gönderildi. Termal Otel’de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk’ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk’e siroz teşhisi koydu. Doktor Belger, Atatürk’e mutlak surette perhiz yapmasını tavsiye etti. Atatürk, Termal Otel’deki tedavisine bir süre daha devam etti, ancak doktorların bütün itirazlarına rağmen 1 Şubat 1938’de tedaviyi yarıda bırakarak Bursa’ya hareket etti.

Fransa’dan Doktor Getirtilmesi

Atatürk’ün sağlık durumunun ciddiyet göstermesi hükümeti de telaşlandırdı. Başbakan Celâl Bayar, Avrupa’dan iki hekim getirilmesini önerse de Atatürk o günlerdeki Hatay Sorunu yüzünden hastalığının dışarıda duyulmasının iyi olmayacağını düşündüğünü belirtti ve bunu reddetti. Türk doktorların kapsamlı bir muayene yapmasını kabul etti. Nihayet 6 Mart 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkü’nde Atatürk’e bir konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini yenilediler. Atatürk’ün kesinlikle alkolü kesmesi gerektiğini ve yoğun çalışma temposunu biraz düşürmesini istediler. Atatürk bu önerilere olumlu yanıt verdi. Bu muayeneden bir süre sonra Başbakan Celâl Bayar’ın tavsiyesi üzerine Paris Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Noel Fissenger Ankara’ya davet edildi. Fransız doktor Atatürk’ü muayene etti ve diğer doktorların teşhis ve tavsiyeleriyle örtüşen bir tanı-tedavi ortaya koydu. Fransız doktorun sözleri ve tavsiyeleri ve tavırları Atatürk’ü oldukça memnun eder cinstendi. İlk teşhisten sonra Fissinger Atatürk’e “Efendim, büyük savaşlar kazanmış olabilirsiniz ancak bu olayda vaka sizsiniz ve ben de sizin komutanınızım, lütfen bu hususu unutmayınız” telkininde bulunmuş ve Atatürk de gerçekten doktorun tavsiyelerini ciddi şekilde uygulamıştır.

Son Kez Ankaralıların Karşısına Çıkışı

Atatürk’ün rahatsızlığı ve özellikle Avrupa’dan doktor getirtilmesi, dünyada geniş bir yankı buldu. Atatürk’ün ölmek üzere olduğu ve siyasi mirasını kime bırakacağı yönündeki haberler üzerine Atatürk tüm dünyaya sağlıklı olduğunu göstermek istercesine 19 Mayıs 1938 günü Ankara Stadyumu’nda halkın karşısına çıktı. O gün son defa Ankaralıların karşısındaydı. Kutlamalar çok parlak geçti hatta o günün anısına Ankara Stadyumu’nun adı 19 Mayıs Stadyumu olarak değiştirildi. Atatürk, İstanbul’da 1 Haziran 1938’den 25 Temmuz 1938’e kadar Savarona Yatı’nda kaldı. Yaz sıcakları üzerine tekrar Dolmabahçe Sarayı’na döndü. Bu arada Hatay sorunu da çözüldü ve Türk Ordusu Temmuz ayı başlarında Hatay’a girdi. Atatürk’ün karaciğerindeki rahatsızlık iyiden iyiye artmıştı. Doktor Fissenger ve Türk doktorların tekrar yaptıkları muayeneler karında su toplanmaya başladığını gösteriyordu.

Vasiyeti

Atatürk 5 Eylül 1938 günü vasiyetini yazdı ve bütün malvarlığını belirli şartlarla, genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ne bıraktı. Kız kardeşine ve manevi çocuklarına, İsmet İnönü’nün çocuklarına para yardımı yapılmasını belirtti. Ayrıca Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na da belirli miktarlarda yardım yapılmasını istedi. Fransız doktor Fissenger 6 Eylül 1938’de üçüncü defa İstanbul’a geldi. Atatürk’ün karnında biriken su iyice artmıştı. O gün yapılan su alma işlemi ile Atatürk’ün karnından tam 6 litre su alındı. Fakat buna karşılık Atatürk’ü daha da rahatlatmak için 12 litre su alındığı söylendi. Başbakan Celâl Bayar, 18 Eylül 1938 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’na geldi ve dört yıllık ekonomik plan dosyasını Atatürk’e sundu. Atatürk ülke ekonomisi için çok önem taşıyan projelerin gerçekleştirilmesi için Türkiye’nin önünde en fazla üç yıl olduğunu, bir dünya savaşı çıkacağını ve bir an önce bu projelerin hayata geçirilmesini istedi.

Komaya Girmesi

Hastalık gitgide ilerlemekteydi. Atatürk’ün karnında yeniden su toplanmıştı. Ekim ayında yapılan bir işlemle bu su da alındı. İşlemin ardından 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra Atatürk ağır bir komaya girdi. Hükümet, ulusu Atatürk’ün sağlık durumundan haberdar etmek için 17 Ekim 1938’den itibaren Anadolu Ajansı aracılığı ile resmi tebliğler yayınlamaya başladı. Atatürk girdiği komadan 21 Ekim günü çıktı. Çok istemesine rağmen sağlık durumu elvermediği için 29 Ekim 1938 günü Ankara’da cumhuriyetin on beşinci yıldönümü kutlamalarına katılamadı. Bayram nedeniyle Ankara’da düzenlenen törenlerde Türk Ordusu’na hitaben yazdığı bayram konuşmasını Başbakan Celâl Bayar okudu. Atatürk’ün hastalığı ve Dolmabahçe Sarayı’ndan çıkamayışı bayrama hüzün düşürdü. Ankara’dan 29 Ekim akşamı dönen Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri Dolmabahçe Sarayı önünden geçerken Atatürk’e büyük sevgi gösterilerinde bulundular. Atatürk’ün TBMM Beşinci Dönem Dördüncü Yasama Yılını açış konuşmasını da 1 Kasım 1938’de Başbakan Celâl Bayar okudu. Atatürk’ün fikirlerinin, cumhuriyet değerlerinin en iyi şekilde anlaşılarak uygulanması için Türk milleti 10 Kasım ölüm yıl dönümlerinde bu duygu, düşünce, Atatürk ilke ve devrimlerini yaşatma ve Türkiye Cumhuriyetini çağdaş uygarlık düzeyinin ilerisine ulaştırma kararlılığı ile Atatürk’ü bağlılıkla, şükranla ve özlemle anmaktadır. Her 10 Kasım atmosferinin ruhumuzda oluşturduğu kaçınılmaz hüzne rağmen, taşıdığı anlam bakımından bu günün büyük bir gün olduğu yapılan açıklamalardan da daha iyi anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle onun izinde yürüyen ve ulaştığı noktayı daha ilerilere taşıyacak bir kuvvetin varlığını damarlarındaki asil kanda hissetmekte olan Türk evladı, kendisinden beklenen başarıyı elde etmektedir ve etmeye de devam edecektir. Büyük kurtarıcımız ve liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk! Sen ebedi mekânında rahat uyu! Bizler emanet ettiğin Türkiye Cumhuriyeti’ne her zaman olduğu gibi gönülden sahip çıkacak ve sana layık bir ulus olmaya devam edeceğiz.