IŞİD’in Musul’u işgali ile birlikte uluslararası alanda ve Türkiye’de çeşitli düzeylerde tartışılan bir mesele olarak Musul sürekli bir gündem maddesi haline gelmiştir.
IŞİD’in Musul’u işgali ile birlikte uluslararası alanda ve Türkiye’de çeşitli düzeylerde tartışılan bir mesele olarak Musul sürekli bir gündem maddesidir. Başlatılan Musul operasyonu ile bu gündem maddesi yeni bir boyut kazandı ve karmaşık niteliği daha da derinleşti. ABD odaklı kararlarla şekillenen Irak politikası ve uluslararası güçlerin genel olarak Orta Doğu’nun tamamında özel olarak Suriye ve Irak’ta, bu ülkelerin güncelde öne çıkan Musul, Rakka, Halep, Telafer ve El-Bab gibi şehirlere yönelik politikalarının temelinde başta ABD ile Rusya olmak üzere eski sömürgeci, emperyalist devletlerin enerji ağırlıklı paylaşım stratejileri, jeopolitik, jeo-ekonomik çıkarları bulunmaktadır. Emperyal güçlerin bu çıkar ve bölüşüm hesapları, Irak, Suriye ve diğer Orta Doğu ülkelerinin varlıkları ve bölge insanının acıları, yaşamları, göçleri üzerine inşa edilmektedir. Irak’a demokrasi, barış ve insan haklarını tesis etme iddiasıyla yola çıkan ve sözde “Arap Baharını” getirme hedefi ile hareket eden emperyalist devletler, başta Irak ve Suriye olmak üzere bölgede yüz binlerce insanın canına mal olan, yuvaları yıkan, aileleri parçalayan, acılar dünyasını yaratan ve bölgeye en ağır “Arap Kışını” getirme başarısını gösterdiler. Ortaya çıkan bu tablonun itici gücü, çıkarların korunarak geliştirilmesi isteğidir. Ortadoğu ile tarihsel, kültürel, siyasi,dini, coğrafi, örf ve adetleriyle hiçbir bağı olamayan emperyalist devletler Orta Doğu’da bulunmayı, Musul’daki enerji kaynaklarını elde tutmayı bir hak olarak görürlerken, bölge ülkeleriyle tarihi, coğrafi, ahdi, hukuki hakları olan, bu halklarla ortak bir tarihi paylaşmış olan, siyasi, dini bağları bulunan Türkiye’yi Musul’da görmek istemiyorlar. Musul’un ve Kerkük açık ve tartışmasız bir şekilde Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırları içinde bulunduğunu, Milletler Cemiyeti ve sömürgeci devletlerin marifetleriyle Türkiye’nin elinden alındığı unutulmuş görülmektedir. Musul’un emperyalist güçlerin marifetiyle 1926 Antlaşması ile kaybettirildiğini onlar unutmuş olsalar bile Türk milletinin unutmadığı ve unutmayacağı bilinmelidir. Musul Türkiye için tartışmasız çok önemlidir. Bu önemin temelinde, Musul, oradaki Türkmen varlığının geleceği ve Türkiye’nin sınır güvenliği vardır. Suriye gerçeğinde ve Fırat Kalkanı harekâtında olduğu gibi Suriye’de yaşanan gerçeklerden ve bu bağlamda Ceraplus, Rakka ve Halep’in geleceğinin belirlenmesinden bağımsız değil. Dolayısıyla Musul konusu ve Musul’un geleceği doğrudan Türkiye’nin sınır güvenliğini ilgilendiren stratejik bir meseledir. Türkiye’nin Irak ile paylaştığı 350 km’lik sınır, 2003 yılından beri Irak Merkezi yönetiminin kontrolünde değildir ve PKK terör örgütü Irak’ı bir lojistik, stratejik üs gibi kullanmaktadır. Türkiye’ye karşı terör eylemleri düzenleyen terörist grupların Türk-Irak sınırında varlıklarını tahkim etmeleri çok ciddi bir güvenlik sorunu yaratacaktır. Bu husus özellikle günümüzde yaşanan terör, güvenlik, mülteci sorunları gibi çok ciddi sorunların varlığı nedeniyle bu önem daha da artmaktadır. Bu nedenledir ki Türkiye Musul meselesini başkalarının iradesi ve kararlarıyla değil uluslararası hukuk ve diplomasi yoluyla kendi inisiyatifiyle kararlılıkla çözmek durumundadır. Böyle bir çözüme giderken çok dikkatli olunması ve öneminin bilinmesi gereken kritik nokta içte ve dışta güçlü olmamız, birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirerek emin adımlarla yol alacak zeminlerde hareket etmeliyiz. Enerjimiz ve dikkatimizi kısır iç çekişmelerle harcarsak, dağıtırsak zafiyete düşüleceği gözden uzak tutulmamalıdır. Özellikle emperyalist devletlerin Türkiye’yi Musul’da ve masada görmek istememelerini dikkate alarak bu konunda daha özenli olmak gereği vardır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Musul operasyonuna ilişkin olarak, “Masada Türkiye’yi görmek istemiyorlar. Çünkü Türkiye masaya oturursa orada devran değişecek. Türkiye sen çık dedin diye çıkacak bir ülke değildir” sözleriyle bu hususa dikkat çekmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Konya’da Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileriyle bir araya geldiği programda yaptığı konuşmada “Türkiye istediğin zaman gelen istediğin zaman çıkan bir ülke değil. TSK’nın Başika’da eğittiği savaşçılar Musul operasyonuna katılacak.” Cumhurbaşkanının bu vurgusu Musul ve Suriye meselelerinin Türkiye için hayati derecede önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle bu önem, Ortadoğu’daki etnik ve siyasi depremlerin Türkiye’ye yansıma olasılığı açısından da, teröre karşı güvenlik açısından da artmaktadır. Bir İmparatorluğun küllerinden Kurtuluş Savaşı ile yeniden doğan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti köklü devlet geleneklerine sahip, güçlü devlet yapısıyla akılcı politikaları geliştiren bir devlet olarak ülkenin ve milletin güvenliğini, ekonomik gelişmesini, toplumsal refahın artırılmasını ve bütünlüğünü tehlikeye sokacak bir terör kuşağının ve terör koridorunun doğusunda ve güneyinde oluşmasına izin veremez. Irak ordusunu 2014’te dağıtan ve Musul ile birlikte Irak’ın geniş bir toprak parçasını işgal eden DEAŞ’ın yarattığı ciddi tehdidi karşısında Irak’ın kuzeyinde istikrarın sağlanması için Türkiye’yi davet eden İbadi’yi unutmuş görünüyorlar. Bu davetle harekete geçen Türkiye’nin DEAŞ’la mücadele çerçevesinde eğittiği güçler bugün diğer dost güçlerle birlikte DEAŞ’a karşı savaş alanında mücadele ediyorlar. Musul operasyonu öncesinde, Musul’un bölünmesi hesaplarının yapıldığı bir ortamda Türkiye’yi Irak’a davet eden aynı siyasi otorite Türkiye’ye risk alarak, özveriyle harcadığı çabalarla bugün DEAŞ ile savaşan güçleri eğittikten sonra “şimdi artık git” diyenlerin kimler olduğunu ve amaçlarını iyi anlamak gerekir. Türkiye’yi Irak’ta özellikle Musul’da istemeyenlerin ABD ve İran’ın olduğu bilinen bir gerçektir. ABD Türkiye yerine terör örgütlerini, PKK/PYD’yi tercih ettiği bilenen açık bir gerçektir. ABD ve İran Türkiye’nin Musul’da ve masada yer almasını istememektedir. Türkiye, Irak yönetiminin bir maşa olarak kullanılarak oynanmak istenen oyunun ve yapılan hesapların farkında ve bilincinde politikalarını kararlılıkla uygulamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan 17 Ekim günü Musul operasyonu ile ilgili yaptığı ilk açıklamada Türkiye’nin Musul konusundaki tavrını kesin bir şekilde ortaya koymuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Hukuk Kongresi’nde yaptığı konuşmada gece başlayan Musul operasyonu hakkında, “Ne diyorlar; Türkiye Musul’a girmesin. Yahu nasıl girmeyeyim. 350 kilometre sınırım var benim. Hiç ilgisi olmayanlar giriyor. Hiç ilgi alakası olmayanlar gelip giriyor, neymiş Bağdat onlara gel demiş. Gel demedikleri zaman Irak’a gelenlere niye hayır demediniz? 14-15 sene önce Saddam gel mi dedi bunlara? Ama girdiler. Orada kan gövdeyi nasıl götürdü. Milyonu aşkın insan öldü. ‘Sizi katil Esed çağırmadı ki nasıl oraya gidersiniz’ diyorlar. Kusura bakmasınlar gideriz. Eğer bizi o ülke havan toplarıyla tehdit ediyorsa gideriz. Nefsii müdafaa mı derseniz, ne derseniz deyin. Ve girdik. Önce Cerablus’tan başladık. 30 bini aşkın Cerablus halkı, biz DEAŞ’tan temizleyince tekrar dönmeye başladı. Ama DEAŞ oradan gitti. Arkadan Rayi’ye girdik, orasını da boşaltı. DEAŞ oradan da gitti. İşte şimdi de bu gece itibariyle hamdolsun Dabık da DEAŞ’tan temizlendi ve o bölge temizlenerek şimdi oraların halkı oraya yerleşmeye başladı. Bakın Türkiye’den biz oraya götürmüyoruz, oranın kendi insanı oralara yerleşiyor, farkımız bu. Siz bana Münbiç’te bir söz verdiniz. Oraya PYD/ YPG girmeyecek dediler. Türkiye’deki PKK’nın uzantısı bir terör örgütüdür. Buraya girmeyecekse, verdiğiniz sözde durun. Yüzde 95’i Arap’tır. Ve sözlerinde durmadılar, buraya PYD / YPG’yi soktular biz de tabii gereğini yaptık, yapıyoruz. Ve kendilerine diyoruz. Bakın bu sabah bile kendilerine bu iletildi. Hala sözünüzde durmadınız. Orayı YPG’den temizlemezseniz, sizinle ortak hareket edemeyiz. Yani biz NATO’da koalisyon güçleriyle veya başta ABD olmak üzere ortak stratejik iki ortağız. Sen bizimle hareket etmeyeceksin, terör örgütüyle hareket edeceksin. Bunun hukukta yeri var mı? Hukuk çiğneniyor. Uluslararası hukuk ayaklar altına alınıyor. Ve bundan dolayı da adaletin olmadığı yerde zulüm olur, oluyor. Şurada üç gün yapılacak çalışmalarda bana göre bunun ele alınması gerekir. Bakın şimdi Musul başladı. Şu anda Musul’da operasyonlar devam ediyor. Ne diyorlar? Türkiye Musul’a girmesin. Yahu nasıl girmeyeyim? 350 km sınırım var benim, tehdit altındayım. 911 kilometre Suriye, 350 kilometre Irak. Hiç ilgi alakası olmayanlar gelip giriyor, neymiş Bağdat onlara gel demiş. Gel demedikleri zaman Irak’a gelenlere niye hayır demediniz? 14-15 sene önce Saddam gel mi dedi bunlara? Ama girdiler. Orada kan gövdeyi nasıl götürdü. Milyonu aşkın insan öldü. İşte şimdi Musul’a operasyonlar başladı. Kendilerine söyledik, şu anda Genelkurmay Başkanımız ABD’de. Görüşmelerini yaptı. Ne gibi adımlar atıyoruz, ne yapacağız gibi falan bunları konuştuk. Kendilerine aynısını söyledik ‘Türkiye’nin olmadığı bir operasyondan, kusura bakmayın doğabilecek sorunlardan biz sorumlu değiliz.’ Biz operasyonda da olacağız, biz masada da olacağız. Bunun dışında kalmamız mümkün değil. Çünkü burada bizim için bir tarih yatıyor. Beyefendiler arzu ederlerse, Misakı Milli’yi okurlar, daha iyi anlarlar. Şu anda bizim Musul’da kardeşlerimiz var. Araplar, Türkmenler, Kürtler.”
Kimse Bizden Başika’dan Çıkmamızı Beklemesin
‘E Başika’dan çıkın.’ Kimse bizden Başika’dan çıkmamızı beklemesin. DEAŞ’a karşı her türlü operasyonu yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. DEAŞ
ile orada en onurlu mücadeleyi veren biziz. Eğer mesele terör örgütüyle mücadeleyse, başından beri bu mücadeleyi veren biziz. Musul’daki kardeşlerimizi Başika’daki kampta, DEAŞ ile mücadele etsinler diye eğiten biziz. Peşmergeleri eğiten biziz. Terörizmle mücadelede en çok üstünde durduğumuz husustan biri de tüm terör örgütlerine karşı ilkeli bir yaklaşım göstermektir. Terör örgütlerini elverişli bir araç olarak görerek destekleyen, teröristleri destekleyen ülkeleri samimiyetle ikaz ediyoruz.” “Tekrarlıyorum, terör örgütleri bumerang gibidir. Elinde sonunda gelir kendini kullananı da vurur. Yıllardır Somali’nin terörden çektiği ortada. Somali kendine gelemiyor, bakın Somali’de dünyanın devlerinin büyükelçilik binası yok ya. Ama Türkiye orada var. Niye? Biz oraya her şeyimizle gidiyoruz. Ve muhteşem de bir büyükelçilik külliyesi orada yaptık. Çünkü bizi birbirine bağlayan bağlar farklı. Ama bakıyorum ABD’nin İngiltere’nin büyükelçilik binası, havalimanının oradaki kampüsün içerisinde. Sizlerin de şahit olduğu gibi DEAŞ bahane edilerek Suriye ve Irak 63 ülkenin katıldığı operasyonla maalesef büyük bir yıkıma uğradı. Biz Cerablus operasyonunu başlattıktan sonra görüldü ki, Suriye’nin yakılıp yıkılması gerekmiyormuş. Tabii biz DEAŞ’ın bir araçtan, Truva atından ibaret olduğunu, etkisiz hale getirilebileceğini gayet iyi biliyoruz. Diğer taraftan eğer bu ülkeler dostça el ele vermezsek, kendi imkânlarımızla, çok basit önlemlerle inanıyorum ki öyle çapı da büyük olmayan bir sınır ötesi operasyonla, bunu ortaya koyduk, demek ki olabiliyor. Ülkemizin ısrarla Musul operasyonunun dışında tutulması, mezhep çatışması kapanını bozacağımız içindir. Biz kendilerine dedik, biz Şii-Sünni çatışmasına evet diyemeyiz. Kusura bakmasınlar biz yeni mezhep çatışmalarına evet diyemeyiz.
Biz Bu Silahları Yakalıyoruz
YPG PYD terör örgütü silahlandırılıyor, şımartılıyor. Bunu defaatle kendilerine söyledik, ikazları yaptık. PYD’ye verilen silahların bir kısmı DEAŞ’a gidiyor, büyük bir kısmı da PKK’ya gidiyor. Biz bu silahları yakalıyoruz. Bu konuda yaptığımız itirazlar, kelimenin tam anlamıyla yalan söylenerek dikkate alınamıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan Musul Tartışmasına Son Noktayı Koydu
Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi’nde 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Dünya gündeminin önemli bir maddesi haline gelen Musul Operasyonuna ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan tartışmalara da son noktayı koydu. Cumhurbaşkanı, “Eğer bugün ‘Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, onun için hem masada hem de arazide olacağız’ diyorsak, bunun bir sebebi var. Bunu durup dururken söylemiyoruz, ‘dostlar alışverişte görsün’ diye de söylemiyoruz. Benim burada tarihi sorumluluğum, mesuliyetim var ve biz burada olacağız. Hem arazide olacağız hem de masada olacağız.” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasında Şii milislerle ilgili iddialara da yanıt verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında: “Musul, Arap ve Türkmenlerin yaşadığı, ağırlıklı olarak Sünnilerden oluşan bir bölge. Şimdi burada bir Sunni Şia savaşı olmaması lazım diyorlar. Şimdi diyorlar ki 30 bin kişiyle Haşdi Şabi geliyor. Ya gelirse gelsin, geleceği varsa göreceği de var” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’nde konuşmasında “Hem arazide olacağız hem de masada olacağız” sözleriyle Türkiye’nin Musul konusundaki kararlılığına vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye ve Irak’ta olanları yaşarken, yeni nesil bir şeyi çok iyi bilmeli. Acaba Misak-ı Milli nedir? Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Eğer Misak-ı Milli’yi kavrarsak, anlarsak Suriye’deki sorumluluğu muzun, Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Eğer bugün ‘Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, onun için hem masada hem de arazide olacağız’ diyorsak, bunun bir sebebi var. Bunu durup dururken söylemiyoruz, ‘dostlar alışverişte görsün’ diye de söylemiyoruz. On binlerce kilometre mesafeden çıkıp geleceksin, o senin için bir hak olacak, neymiş, Bağdat çağırıyormuş. Tamam da bu benim 350 kilometre sınırım, her an tehdit var. Benim burada tarihi sorumluluğum, mesuliyetim var ve biz burada olacağız. Hem arazide olacağız hem de masada olacağız.” ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım: Musul Operasyonuna Türk Jetleri De Katıldı
Başbakan Binali Yıldırım Musul operasyonuna Türk Jetlerinin de katıldığını açıkladı. Başbakan Binali Yıldırım Ak Parti’nin grup toplantısında yaptığı konuşmada “Bugün Fırat Kalkanı operasyonunun 56’ncı günündeyiz. Bin 256 kilometrelik alan güvenli hale getirildi. Burada artık Cerabluslu ve köylüler tekrar dönüp yerleşmeye başladılar, normal hayata geçtiler. Cerablus, Rai ve Dabık’ı da DEAŞ örgütünden temizledik ve efsaneler uydurulan Dabık da güvenli bir yer haline geldi. Dabık’ta kontrolün sağlanmasıyla DEAŞ teröristleri tarafından Kilis’e atılan roket saldırıları büyük ölçüde önlendi. Bizim amacımız bölgede güvenliği, istikrarı sağlamak. Bunun dışında başka hedefimiz yok. Türkiye, ülkemize yönelik her türlü tehdide karşılık gereken her türlü girişimi gözümüzü kırpmadan yaparız. Hiç kimsenin icazetine, iznine ihtiyacımız yok. Türkiye, hudutlarının güvenliğini her şart altında korumaya devam edecek. Musul’da uzun süredir konuşulan operasyon nihayet başladı. Olan biteni yakından takip ediyoruz. Her gelişmeye uygun hesaplarımız yapılmıştır. Türkiye aleyhine bir durum ortaya çıkarsa gereken adım atılacak, misliyle karşılık verilecektir. Cumhurbaşkanımızın dediği ‘Masada da, operayonda da olacağız’ sözümüzün arkasındayız. Operasyonda ön saflarda olanlar bizim Başika’da eğittiğimiz Ninova Mücahitleri’dir. Ayrıca koalisyon güçleri içerisindeki bizim hava kuvvetlerimiz de yer almıştır. ‘Musul’da Türkiye’nin işi yok’ diyenler cevabını almıştır. ABD 2003 yılında Irak’a girdi, Saddam’ı devirdi, Irak’ta yeni dönem başladı. Baştan itibaren ABD’ye, AB’ye bölgenin hassasiyetini sürekli anlattık. Etnik hassasiyeti, mezhep hassasiyetini sürekli işledik. Terör örgütleri konusunda uyarılarımızı yaptık. Bütün uyarılarımız dikkate alınmadı, haklı çıktık. DEAŞ’ın bu müdahaleden sonra çıktığını tüm dünya biliyor. Uyarılarımız dikkate alınsaydı, milyonlarca insan hayatını kaybetmeyecek, terör örgütlerinin cirit attığı bir ülke olmayacaktı. Irak’ın yarısı PKK, DEAŞ gibi örgütlerin kontrolünde, diğer yarısı uluslararası ülkelerin kontrolündedir” MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den Sert Musul Açıklaması MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısındaki konuşmasında Türkiye’nin Musul operasyonunda mutlaka olması gerektiğinin altını çizdi ve Irak yönetiminin açıklamalarını sert dille eleştirdi. MHP lideri Devlet Bahçeli Milli mücadelenin çok zor şartlar altında gerçekleştirildiğini belirterek “Türk milleti kurtuluş mücadelesini zaferle sonuçlandırmış ve cumhuriyeti tercih etmiştir. Cumhuriyetim Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarınınen önemli atılımıdır. Karşımızdaki milli gerçeği inkâr etmek milletimize hakaret anlamına gelecektir. Musul Operasyonu gittikçe kızışmaktadır. Askeri güç ve imkânlar genişlemektedir. Türkiye’nin Musul Operasyonu’na katılıp katılmayacağı tartışması sıcaklığını korumaktadır. ABD Savunma Bakanı, prensipte uzlaşıldığını açıklasa da Bağdat yönetimini tam tersini ileri sürmüştür. Türk askerinin konuşlandığı Başika’da IŞİD tarafından tehdit edilmektedir. TSK, IŞİD’e karşı yürütülen mücadeleye destek vermiştir. Musul’un teröristlerden temizliği süratle yapılmalıdır, Türkiye bu harekâtın dışında kalmamalıdır. Musul Operasyonu’nun uzun süreceği anlaşılmaktadır. Meselenin püf noktası, Musul’un güneybatı noktası açık tutulmaktadır ki IŞİD’li teröristlerin Rakka’ya çekilmesinin önü açık tutulmaktadır. Musul’a yönelik operasyonun üç aşaması olduğu anlaşılmaktadır. Birincisi mi gözümüzü kırpmadan yaparız. Hiç kimsenin icazetine, iznine ihtiyacımız yok. Türkiye, hudutlarının güvenliğini her şart altında korumaya devam edecek. Musul’da uzun süredir konuşulan operasyon nihayet başladı. Olan biteni yakından takip ediyoruz. Her gelişmeye uygun hesaplarımız yapılmıştır. Türkiye aleyhine bir durum ortaya çıkarsa gereken adım atılacak, misliyle karşılık verilecektir. Cumhurbaşkanımızın dediği ‘Masada da, operayonda da olacağız’ sözümüzün arkasındayız. Operasyonda ön saflarda olanlar bizim Başika’da eğittiğimiz Ninova Mücahitleri’dir. Ayrıca koalisyon güçleri içerisindeki bizim hava kuvvetlerimiz de yer almıştır. ‘Musul’da Türkiye’nin işi yok’ diyenler cevabını almıştır. ABD 2003 yılında Irak’a girdi, Saddam’ı devirdi, Irak’ta yeni dönem başladı. Baştan itibaren ABD’ye, AB’ye bölgenin hassasiyetini sürekli anlattık. Etnik hassasiyeti, mezhep hassasiyetini sürekli işledik. Terör örgütleri konusunda uyarılarımızı yaptık. Bütün uyarılarımız dikkate alınmadı, haklı çıktık. DEAŞ’ın bu müdahaleden sonra çıktığını tüm dünya biliyor. Uyarılarımız dikkate alınsaydı, milyonlarca insan hayatını kaybetmeyecek, terör örgütlerinin cirit attığı bir ülke olmayacaktı. Irak’ın yarısı PKK, DEAŞ gibi örgütlerin kontrolünde, diğer yarısı uluslararası ülkelerin kontrolündedir” MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den Sert Musul Açıklaması MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısındaki konuşmasında Türkiye’nin Musul operasyonunda mutlaka olması gerektiğinin altını çizdi ve Irak yönetiminin açıklamalarını sert dille eleştirdi. MHP lideri Devlet Bahçeli Milli mücadelenin çok zor şartlar altında gerçekleştirildiğini belirterek “Türk milleti kurtuluş mücadelesini zaferle sonuçlandırmış ve cumhuriyeti tercih etmiştir. Cumhuriyetim Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının en önemli atılımıdır. Karşımızdaki milli gerçeği inkâr etmek milletimize hakaret anlamına gelecektir. Musul Operasyonu gittikçe kızışmaktadır. Askeri güç ve imkânlar genişlemektedir. Türkiye’nin Musul Operasyonu’na katılıp katılmayacağı tartışması sıcaklığını korumaktadır. ABD Savunma Bakanı, prensipte uzlaşıldığını açıklasa da Bağdat yönetimini tam tersini ileri sürmüştür. Türk askerinin konuşlandığı Başika’da IŞİD tarafından tehdit edilmektedir. TSK, IŞİD’e karşı yürütülen mücadeleye destek vermiştir. Musul’un teröristlerden temizliği süratle yapılmalıdır, Türkiye bu harekâtın dışında kalmamalıdır. Musul Operasyonu’nun uzun süreceği anlaşılmaktadır. Meselenin püf noktası, Musul’un güneybatı noktası açık tutulmaktadır ki IŞİD’li teröristlerin Rakka’ya çekilmesinin önü açık tutulmaktadır. Musul’a yönelik operasyonun üç aşaması olduğu anlaşılmaktadır. Birincisi Musul’un kontrolünü sağlamaktadır. İkincisi Musul’un istikrarının temin edilmesidir. Üçüncü amaç olarak Musul’un yeniden yapılandırılmasıdır. Şu anda Başika’dan çekilmek Hakkâri’den çekilmek ile eş değerdir” dedi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’nin, Musul operasyonun her aşamasında rol alması gerektiğini belirterek, aktif ve zorlayıcı olmasının altını çizdi ve hiç kimsenin Türkiye’nin sınır ve toprak bütünlüğüyle birlikte soydaşlarının dokunulmaz haklarını savunmasından gocunmamasını söyledi
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Şii Milisler Musul Operasyonuna Katılmamalı
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Irak’ın Musul kentinin IŞİD’den alınması için yürütülecek operasyona Şii milislerin katılmaması gerektiğini söyledi. Operasyonda başarının Irak ordusu ve yerel kuvvetlerle sağlanması gerektiğini belirten Çavuşoğlu, “Bölgede Peşmerge var. Onlardan da destek alınır” dedi. İnsanların DAEŞ ve Şii gruplar arasında tercih yapmaya zorlamamamız gerektiğini ifade eden Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Irak’a mezhepçiliği Türkiye’nin getirmediğini söyledi. Çavuşoğlu açıklamasında Irak ve Suriye’deki her gelişmenin Türkiye’ye etkisi olduğunu vurguladı ve “Biz Türkiye olarak Musul’da istediğimiz çerçevede gerçekleşecek tüm operasyonlara her türlü katkıyı vereceğimizi söylüyoruz. Güvenliğimizi tehdit edecek her türlü gelişmeye karşı uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı sonuna kadar kullanırız” dedi.
Irak Türkiye’ye Karşı
17 Ekim’de başlayan ve Irak’ın en büyük ikinci kenti Musul’un IŞİD’den geri alınmasını amaçlayan operasyon genişleyerek sürüyor. Uzmanların açıklamalarına ve değerlendirmelerine göre Musul operasyonu beklenen hıza ve etkinliğe henüz ulaşamadı. Operasyonun Musul’un merkezine doğru geliştikçe daha sert bir IŞİD direnişiyle karşılaşacak. Türkiye’nin operasyon kapsamındaIŞİD güçlerini topçu atışlarıyla vurduğunu açıklaması, Ankara ile Bağdat’ı karşı karşıya getirdi. Irak, Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmasına karşı çıkıyor, Türkiye ise hem Musul operasyonunda sahada hem de operasyon sonrası diplomatik görüşmeler için masada olacağını kararlılıkla vurguluyor.