Anasayfa » Dünya » ABD BAŞKANI TRUMP ORTA DOĞU’NUN SAVAŞ FİTİLİNİ ATEŞLEDİ

ABD BAŞKANI TRUMP ORTA DOĞU’NUN SAVAŞ FİTİLİNİ ATEŞLEDİ

ABD Başkanı Trump’ın Kudüsü İsrail’in Başkenti olarak tanıdığını ve ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması emrini verdiğini açıkladı. Trump’ın aldığı karar ve yaptığı açıklamadan sonra İslam dünyasında sert tepkiler ve protesto gösterileri yapılmaya başladı. İsrail askerleri Filistin halkına karşı çok şiddetli orantısız güç kullandı ve sivillerin üzerine hiçbir ayırım yapmadan hakiki mermi kullanarak ölümlere ve çok sayıda yaralanmalara yol açtı, tutuklamalar yapıldı. Orta Doğu’ya ve toprakları İsrail tarafından işgal edilen Filistin halkının evlerine ateş düştü, üzerlerine bombalar yağdırıldı. Türkiye bu gelişmelere karşı çok sert tepki gösterdi ve alınan karara karşı yoğun bir diplomasi başlattı, bu yönde sürdürülen girişimlerin öncü oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan
Trump’ın kararına karşı net ve kararlı tavrını ortaya koydu, kararın yok hükmünde olduğunu, asla kabul edilmeyeceğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan: ABD Başkanı Trump’ın Kudüs Kararı Provokasyondur, Arkasında Evangelistler Var Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan ve Amerikan Büyükelçiliğini Tel Aviv’den bu kente taşıma kararı alan ABD Başkanı Donald Trump’a yönelik eleştirilerini sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Alınan karar provokasyon, arkasında evangelistler var. Bizzat Sayın Başkan’dan dinlemiş birisiyim, süreci biliyorum” dedi. İstanbul’da Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından düzenlenen İnovasyon ve Girişimcilik Haftası Kapanış Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kudüs bizim göz bebeğimizdir, ilk kıblemizdir. ABD’nin Kudüs kararının bizim nazarımızda hiçbir hükmü, geçerliliği yoktur” dedi. ABD’nin, altında imzası olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1980 yılında aldığı 478 sayılı kararını son açıklamasıyla yok saydığını belirten Erdoğan, hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını, hiçbir ülkenin de pazusuna güvenerek uluslararası hukuku yok sayamayacağını söyledi. “Trump ‘Ben yaptım oldu’ anlayışıyla bir yere gitmek istiyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Büyük ülkelerin liderlerine buradan sesleniyorum: Büyük ülkeler çatıştırmakla değil barıştırmakla görevlidir.” Evanjelistler bugün ABD’de Hristiyan toplumun tutucu kanadı olarak görülüyor. Yahudilerin “Tanrı’nın Seçilmiş Halkı”, Kutsal Topraklar’ın da Yahudilerin malı olduğuna inaıyorlar, Yahudilerin Mesih’in gelişi ile birlikte bir dünya egemenliğine ulaşacakları gibi kehanetlerini kabul ediyorlar. Bazı çevreler onları “Siyonist Hıristiyanlar” olarak nitelendiriyor. ABD’de Başkan Yardımcısı Mike Pence önde gelen bir evanjelist olarak biliniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında İsrail’i “işgal devleti” olarak nitelendirdi, İsrail’in polisiyle bütün gençleri, çocukları “terör estirerek vurduğunu” söyledi. “F-16’larıyla Gazze’ye, bir taraftan Filistin’e saldırıyorlar. Niye?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorusunun yanıtını şöyle verdi: “Ben güçlüyüm (diyor) Güçlü olmak haklı olmak anlamına gelmez. Haklı olan güçlüdür. Bunu böyle bilelim.” Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca Çarşamba günü İstanbul’da İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Liderler Zirvesi’ni toplayacaklarını, sonuç bildirgesini tüm dünyaya bildireceklerini söyledi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de daha önce yaptığı açıklamada ABD Başkanı Donald Trump’ın skandal bir karara imza attığını belirterek, “Evanjelist tezgâh Trump’ın iradesine zincir vurmuştur” dedi. Bahçeli, Türkiye’nin, Kudüs kararı geri çekilinceye kadar İsrail ile diplomatik ilişkilerini en düşük düzeye indirmesi gerektiğini söylemişti.

Mescid-i Aksa Müslümanların İlk Kıblesi

Filistin toprakları içerisinde ve Kudüs şehrinde bulunan, Müslümanların ilk kıblesi ve en kutsal sayılan Harem Mescitlerinin üçüncüsü olan Mescid-i Aksa, Müslümanlar için son derece önemli kutsal bir yerdir. Mescid-i Aksa Müslümanların kıblesi olarak, Hicretten sonra on altı, on yedi aya kadar sürmüştür. Mescid-i Aksa’nın ilk ismi, Arapça “Beytü’l Makdis“, yani “Kutsal ev”
demektir.

Yüce Allah (cc) Kur’anı-ı Kerimde “Mescid-i Aksa”dan adıyla bahsetmekte ve bu Mescidin etrafının mübarek kılındığını bildirmektedir. Bu konuda İsra suresinin 1. Ayetinde şöyle buyrulmaktadır: “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir.” İsra su. 1. Bu ayette kastedilen mescidin Kudüs’teki Mescid-i Aksa olduğu konusunda Bütün İslam Müfessirleri ittifak etmişlerdir. Müfessirlere göre bereketli ülke Filistin (Kudüs) yöreleridir. Kur’an-ı Kerim, Beyt-i Makdis’in yani Mescid-i Aksa toprağını bitkilerin en güzel bir şekilde yetiştiği verimli bir tepe, suyunu da akan İslam Dünyası için son derece önemli kutsal bir yer olan Mescid-i Aksa tarihte Müslümanlara hasım olan güçler tarafından tahrip edilip ahalisi öldürüldü. Bu gün de işgalci ve insan haklarını pervasızca çiğneyen işgalci devlet İsrail’in zalim İsrail askerlerinin ve emperyalist ABD’nin ağır saldırısına ve terörüne karşı Filistin halkı varlık ve kimlik mücadelesi veriyor. İşgalci İsrail devletinin askerleri Müslümanların en kutsal yerlerinden biri olan Mescid-i Aksa’ya saldırıyor, fotinleriyle Mescide giriyor, Kur’an-ı Kerimleri yerlere atıyor ve Müslüman Filistinlileri öldürüyor. İslam âlemi, “ibadet için yolculuk yapmaya değer” diye belirtilen Mescid-i Aksa’yı rahat bir şekilde ziyaret edememekte ve içerisinde Cuma namazı kılamamaktadır. Bütün
Müslümanların kutsal mescidi olan Mescid-i Aksa, ABD İsrail işbirliği ile Müslümanlara tamamen kapatılmak istenmektedir. İsrail’in 1967 yılından beri İşgali altında bulunan Filistin toprakları ve Kudüs, ABD Başkanı Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıklamakla Orta Doğu’nun yangın bombasını yeniden patlatmış ve ölüm makinesi İsrail devletini harekete geçirmiştir. ABD ve İsrail’in bu son hamlesinin amacı Filistin halkını öz topraklarından tamamen söküp atmak ve “Büyük İsrail’i” kurma sürecini yeni bir aşamaya taşımaktır.

Konu ile ilgili siyaset uzmanları ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşınma kararı bölgeyi yangın yerine çevirecek bir potansiyele sahip olması yanında “ABD’nin bölgedeki çıkarlarını da ateş hattına koyacak çok riskli ve olmaması gereken talihsiz bir adım” olarak değerlendiriyorlar. Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı dünya kamuoyunun da desteklediği Filistin-İsrail sorununa İki devletli çözüm için yürütülen barış görüşmelerini dedinamitleyecek, barışı değil yeni savaşları getirecek bir hamle olarak değerlendiriliyor. ABD Başkanının bu hamlesi İslam Dünyası, bölge halkları, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, dünya kamuoyu desteklemeyecektir. Özellikle bölgenin güçlü ve denge kurucu ülkesi Türkiye Cumhuriyeti tarafından karar asla kabul edilmeyecek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın net şekilde ve kararlılıkla açıkladığı gibi Trump’ın kararı “Türkiye için yok hükmünde” olacaktır. Dünyada yükselmeye başlayan sesler ve protesto eylemleri Amerika’ya karşı tepki eylemlerini yükseltirken Amerikan diplomatları, Amerikan askerleri açısından güvenlik riski artacak ve çağdaş insanların asla tasvip etmediği şiddet eylemleri tırmanacaktır. Yapılan yorumların ve değerlendirmelerin önemli ortak noktalarından biri, Trump’ın Kudüs ile ilgili kararının ABD’yi Ortadoğu’nun güveninden yoksun bırakacağı hususudur.

“Arap ve İslam Kızgınlığı Muazzam Sonuçlar Doğuracak”

Mısır Dışişleri Bakanı’nın ABD’den sorumlu eski yardımcısı Reda Şehata, ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerikan Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması kararının uluslararası kararlarla çeliştiğini ve ABD’yi, Ortadoğu’da kendisine duyulan güvenden yoksun bırakacağını söyledi. Sputnik’e konuşan Şehata, “ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerikan Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması konusundaki tutumu yeni bir gelişme değil, 90’lı yılların başından bu yana çoğu ABD lideri bu konuda söz vermişti. Bu adım uluslararası yasalarla tamamen çelişiyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Kudüs dâhil işgal edilen toprakların niteliğindeki herhangi bir değişikliğin geçersiz olduğunu net olarak ifade eden kararları mevcut. ABD uluslararası yasalara darbe indiriyor. Bu karar ABD’yi, Ortadoğu’da kendisine duyulan güvenden tamamen yoksun bırakabilir ki bu güven zaten uzun yıllardan beri İsrail ile ilgili objektif olmayan tutumundan dolayı zayıflıyor” ifadelerini kullandı.

Arap dünyasının bu kararla ilgili tepkisinin “güçlü ve kontrolsüz’ olacağını ifade eden Şehata, “ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararının alınması durumunda Ortadoğu patlar. Arap ve İslam kızgınlığı muazzam sonuçlar doğuracak. Aşırıcılığa ve terörizme başvuracak olan radikal örgütlerin tepkisini kontrol etmek mümkün olmayacak. 1980’den bu yana Arap Ligi’nin, Tel Aviv’den büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacak her ülkeyle ilişkileri kesme kararı mevcut. Elbette ki Arap ülkelerinin ABD ile ilişkilerini kesmesi düşük bir olasılık, fakat böyle bir karar onları politikalarını değiştirmeye itecek. Dünya artık tek kutuplu değil, Arap dünyası Rusya gibi büyük ülkelere açık. Arap ülkeleri ABD’nin ekonomik, siyasi ve stratejik çıkarlarına uymayan politikalar yürütecek. Basra Körfezi’nin, ABD’nin de muazzam kaynak sağladığı bir ‘hazine’ olduğunu da unutmamak gerekir.” Arap yönetimlerinin ve Arap toplumlarının henüz tepkisinin “cılız” kaldığını değerlendiren yazarlar bile. Trump’ın Kudüs konusundaki kararının radikalleri ve terör örgütlerini güçlendireceğini değerlendiriyorlar. Ancak bu değerlendirmeyi yapanlar söz konusu tepkisizliğin “hem yönetimlerin oligarşik niteliği hem kitlelerin itaatkâr ve durgun olmaları açısından” sağlıklı incelenmesi gerektiği uyarısını da yapıyorlar. Bu yöndeki uyarılar çerçevesinde Arap toplumlarının önemli bir çoğunluğunun otoriterler tarafından yönlendirilmiş şekilde ancak haber alabildikleri ve farklı düşünceleri, fikirleri öğrenebildikleri gerçeği ile bu toplumlardaki “geleneksel itaat kültürü” olgusunun da dikkate alınması hususuna dikkat etmek gerekir. Özellikle uzmanların “Ortadoğu sosyolojisinde eleştirel düşünce, çok partili hayat, çoğulcu medya, sivil
toplum örgütlenmeleri ve demokrasi kültürünün” gelişmemiş olduğu da göz önünde tutulmalı. Diğer şeyler yanında sözü edilen gerçeklerinde etkisiyle Arap toplumları henüz gerekli tepkiden uzak bir görünümde iken Türkiye ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkin çıkışıyla sert, gerçekçi ve kararlı bir tavır ortaya koyarak farklılığını göstermiştir. Türkiye Trump’ın kabul edilemez kararı ve “ben yaptım oldubitti” tavrına karşı Cumhurbaşkanının, hükümetin, muhalefetin ve halkın dik duruşuyla gereken tepkiyi ve dünya kamuoyu ile Arap ülkelerini uyarıcı girişimleriyle ciddi bir hareketlenme sağlamıştır. Türkiye bu ilkeli ve gerçekçi tutumu, gelişmeleri doğru okuduğu, bu tür oldubittilere sessiz kalmayacağını ortaya koymuş bir devlettir. Hatırlanacağı üzere İsrail’in 2 Aralık 1980 tarihinde Kudüs’ü başkent yapacağını açıkladığı zaman da demokrasinin askıya alındığı, özgürlüklerin rafa kaldırıldığı darbe döneminin yaşandığı o günlerde büyükelçi geri çağrılmış ve İsrail ile ilişkiler en alt düzeye indirilmişti. Türkiye’nin geleneksel politikası ve daima mazlumlardan yan duruşu ile her koşulda BM ilkeleri çerçevesinde Filistinlileri destekleyen bu konudaki kararlılığını sürdüren bir devlet olduğunu her ortamda göstermiştir.

Trump Orta Doğu’da Barış Sürecini Belirsizleştirdi

İsrail’in Filistin halkına hayat tanımayan, ölçüsüz güç kullanmayı dış politikasının kurucu öğesi haline getiren ya yılmacı bir işgal devleti olarak Orta Doğu’da yarattığı güvensizlik ve barış umutlarını ortadan kaldırdığı bir ortamda ABD Başkanı Donald Trump’ın çıkışı bu umutları tamamen söndürdü. ABD’nin Kudüs konusundaki politikası eskiye dayanır ve İsrail ile tam bir paralellik gösterir. Günümüze kadar farklılık zamanlama ile ilgili idi. Gerçekte ABD Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul eden yasayı 1995 yılında Kongre’den geçermiş ancak yasanın yürürlüğe girmesi, her altı ayda bir, başkanın imzaladığı “feragatname” ile erteleniyordu. ABD Başkanlarının kamuoyuna yansıyan açıklamalarında Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak bölünmeden varlığını sürdüreceği ifade ediliyordu. ABD’nin yeni olmayan Kudüs politikasını Trump 1995 yasasını yürürlüğe koymak suretiyle hayata geçirdi. ABD Başkanlarının söz konusu yasayı, ABD’nin çıkarlarını tehlikeye sokmamak, Arap ve İslam ülkeleriyle ilişkilerinin bozulmasını önlemek, arabulucu olduğu barış sürecini çökertmemek için erteleme yöntemini uygulamıştır. Ancak Trump kendine özgü çıkışlarından birini daha yaparak dünya kamuoyunu karşısına alan radikal bir adım attı. Şiddete dayalı politikasıyla İsrail 1967 yılında işgal ederek geliştirdiği ve bugün ulaştığı sınırları korumak ve daha da genişletmek için Doğu Kudüs dâhil Kudüs’ü başkent yapmak istemektedir. BM Güvenlik Konseyi’nin aleyhine aldığı bağlayıcı kararları yokmuş gibi işgal ettiği topraklardan çekilmesi çağrısını dikkate almamakta aksine genişletmenin koşullarını yaratma stratejisini uygulamaktadır. Trump’ın radikal Kudüs hamlesi BM’nin desteklediği iki devletli çözüm planının ve arabuluculuk görevinin sonunu getirirken Arap Dünyası ile ABD ilişkilerine de ağır hasar vermiştir.

Arap Dışişleri Bakanları Konseyi: Amerika’nın Kudüs Kararı Hükümsüzdür

ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in Başkenti olarak tanıdığı kararını almasından sonra Arap Birliği Dışişleri Bakanları Olağanüstü Kudüs Toplantısı yaptı. Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen Arap Birliği Dışişleri Bakanları Olağanüstü Kudüs Toplantısı’nın ardından yayımlanan bildiride, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak tanıyan kararının
“HÜKÜMSÜZ” olduğu belirtilerek, Washington yönetimine kararını iptal etmesi çağrısında bulunuldu. Filistin ve Ürdün’ün talebi üzerine gerçekleştirilen Arap Birliği Dışişleri Bakanları Olağanüstü Kudüs Toplantısı’nın ardından Arap Dışişleri Bakanları Konseyi, “ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in Başkenti Olarak Tanıması ve Büyükelçiliğini Taşıması” başlığı altında yayınlanan 16 maddelik Sonuç Bildirisi’nde Arap Birliği’nin toplantılarına devam edeceği ve gelişmeler ışığında gelecekte atılacak adımları belirlemek ve durum değerlendirmesi yapmak üzere bir ay geçmeden toplantı yapacağı, bu bağlamda dönem başkanı olarak Ürdün’de olağanüstü zirve gerçekleştirilmesinin gündemde olduğu belirtildi. Bildiride, “ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı karar hükümsüzdür, uluslararası hukukun ve BM kararlarının tehlikeli bir ihlalidir, hukuki bağlayıcılığı yoktur” değerlendirmesi yapıldı. Trump’ın Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak ilan etmesinin, barış çabalarını baltaladığı, gerginlik ve kızgınlığı körüklediği, bölgeyi şiddet, kaos ve istikrarsızlığa sürüklediğine işaret edilen bildiride, ABD’nin Kudüs siyasetindeki bu dönüşüm, “Washington yönetiminin kendisini İsrail yanlısı bir noktada konumlandırdığı, barış sürecindeki arabuluculuk rolünden kendini azlettiği ve uluslararası hukukun çiğnendiği tehlikeli bir gelişme” olarak nitelendirildi.

Kudüs’ün statüsünü değiştirmeye yönelik tek taraflı adımların, “hak kazandırmayacağının” vurgulandığı BM Güvenlik Konseyi kararlarına bağlı kalındığı ifade edilen bildiride, Kudüs’ün mevcut statüsünün korunması gerektiği belirtildi. Tüm ülkelerin, 4 Haziran 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini tanımaya davet edildiği bildiride, “ABD, Kudüs’e ilişkin kararını iptal etmeli ve uluslararası toplumla birlikte çalışarak, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin kurulmasını taahhüt eden barışçıl bir çözüm aracılığıyla İsrail’i, tüm Filistin ve Arap topraklarındaki işgaline son vermeye zorlamalı; BM Güvenlik Konseyi, ABD’nin Kudüs kararının uluslararası kararlara aykırı ve hukuk dışı olduğunu beyan eden bir karar çıkarmalı” ifadelerine
yer verildi.

İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi Kararı: Doğu Kudüs Filistin’in Başkentidir

ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması sonrası, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ve Türkiye’nin ev sahipliğinde 13 Aralık 2017 tarihinde İstanbul’da Olağanüstü Gündem ile toplandı. Türkiye’nin ev sahipliğinde Lütfi Kırdar Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşen 57 üyeli İİT’nin Olağanüstü Zirvesi’ne 48 ülke katıldı. Toplantıya, 18 ülke devlet başkanı ve başbakan seviyesinde katılırken, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır, dışişleri bakanı düzeyinde iştirak etti. Sonuç bildirgesinde, Doğu Kudüs “Filistin Devleti’nin işgal altındaki başkenti” olarak tanındı ve “Filistin’i tanıyoruz” denildi.  Öncelikli gündem olarak Kudüs meselesinin ele alındığı Zirvenin açılışında konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bugün zulme, ‘dur’ demek için bir araya geldiklerini” vurguladı. Çavuşoğlu, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, “Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanıyan bizler, diğer ülkeleri Filistin Devletini 1967 sınırları temelinde ve başkenti Doğu Kudüs olacak şekilde tanımaya teşvik etmeliyiz” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirvede yaptığı konuşmasında “tüm dünyayı Doğu Kudüs’ü Filistin’in işgal altındaki başkenti olarak tanımaya çağırıyoruz” önerisi, sonuç bildirisine yansıdı. Kürsüde bir saat kalan Filistin lideri Mahmud Abbas ise Trump’ın kararını “yüzyılın tokadı” olarak niteledi ve “Sanki kendi ABD eyaletlerinden bir tanesini takdim ediyor” dedi. İstanbul’da İİT Zirvesi ve Kudüs Bildirisi İİT Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde ‘Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devletini tanıdığımızı ilan ediyoruz. Dünyayı Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyoruz’ denildi.

ABD’nin kutsal şehir Kudüs’ü terör devleti İsrail’in başkenti ilan etmesinin ardından İslam dünyası adeta ayağa kalktı. İslam İşbirliği Teşkilatı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetiyle 13 Aralık 2017 tarihinde İstanbul’da olağanüstü gündemle toplandı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun flaş Kudüs çağrısında “Kudüs’ün kutsiyetine ve tarihi statüsüne el uzatılmasına asla el veremeyiz. Bugün yapılacak olağan üstü zirve, İslam ümmetinin mücadele azmini gösterecektir. Bu davayı bu bayrağı hep beraber daha ileriye taşıyacağız Diğer ülkeleri Filistin Devletini 1967 sınırları temelinde ve başkenti Doğu Kudüs olacak şekilde tanımaya teşvik etmeliyiz” ifadesine yer verildi. İİT Zirvesi’nin Sonuç Bildirgesi Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın Kudüs’ü İşgalci Güç İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan tek taraflı kararı en güçlü şekilde reddedilmiş ve kınanmıştır. Söz konusu karar hukuken hükümsüz ilan edilmiştir. Bu beyanın Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal ve milli haklarına bir saldırı, bütün barış girişimlerine yönelik kasti bir baltalama, aşırılık ve terörizme ivme verecek bir tahrik unsuru ve uluslararası barış ve güvenliği hedef alan bir tehdit olarak görüldüğü belirtilmiştir.

– Kudüs-ü Şerif’in yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan söz konusu tehlikeli beyanın hükümsüz ve meşruiyetten uzak olduğu vurgulanmıştır. Beyanın, Uluslararası hukukun ve özellikle de Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ve uluslararası meşruiyeti bulunan tüm ilgili kararların, bilhassa da BM Güvenlik Konseyi’nin 478 (1980) ve 2334 (2016) sayılı kararlarının, barış sürecinin Kudüs-ü Şerif’i nihai statü konusu olarak tespit eden temellerinin ciddi bir ihlalini teşkil ettiği, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu bağlamda imzalamış olduğu anlaşmalar ve verdiği taahhütlerin bu beyanın hemen geri çekilmesini gerektirdiği ifade edilmiştir. Tüm üye devletlere Filistin sorununa, özellikle dünyanın diğer taraflarından karşıtlarıyla günlük temaslarında ve dış siyasi gündemlerinde yüksek öncelik vermeleri çağrısında bulunulmuştur.

– İki devletli çözüm temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’ne dayanan, uluslararası tanınmış referans hükümlerle ve 2005’te Mekke-i Mükerreme’de yapılan Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı’da stratejik bir tercih olarak kabul edilen 2002 Arap Barış Girişimi ile uyumlu adil ve kapsamlı bir barışa bağlılık teyit edilmiştir. Uluslararası topluma bu sorunu çözüme ulaştırmak maksadıyla etkin ve ciddi bir şekilde harekete geçmesi çağrısında bulunulmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Trump’ın verdiği kararın hiçbir hükmü olamaz” Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin talebiyle olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nin açılışında bütün ülkeleri Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanımaya çağırdı: “Zaten işgal altında olan bu şehirle ilgili Trump’un böyle bir kararı açıklanmasının hiçbir hükmü olamaz. Bu kararla İsrail, yaptığı tüm terör eylemleri için adeta ödüllendirilmiştir. Bu ödülü veren tek başına da olsa şu anda Trump’tır.” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, dünyaya yaptığı çağrı İİT Liderler Zirvesi sonuç bildirisinde de yer almıştır. Bildiride Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti ilan edilmesi BM’nin de şehrin statüsünü teyit etmesi istendi. Cumhurbaşkanı “Ey Trump Sana Daha Neyi Anlatalım? “İsrail, bir işgal devletidir. Bunun yanında İsrail, aynı zamanda bir terör devletidir. ‘Erdoğan niye böyle söylüyorsun?’ Nasıl söylemeyeyim. 10 yaşında çocukları, o terörist askerler alıyor, gözaltına ve demir kafeslerin içine bunları yığıyorlar. 14 yaşında çocuklar, 20 kadar asker, polis neyse tarafından gözleri bağlanıyor ve 14 yaşında çocuk dipçikleniyor. Öbür tarafta bir yavru, kız çocuğu, annesi yavrusuna sarılıyor, annesinin yavrusuna sarıldığı o tabloda bakıyorsunuz anne dipçikle dövülüyor ve o çocuk elinden alınıyor. Yani bu işgalci değil de bu terörist değil de nedir? Bunun izahı var mı? İnsan olan, vicdan sahibi olan buralardan gerekli dersi alması lazım. Şuraya bakın. 20’ye yakın asker, işte o çocuk gözleri bağlı, 14 yaşında, bakınız yüzü kan revan içinde. Bunu ispat etmek için ey Trump sana daha neyi anlatalım? Her şey ortada. İsrail’e zaten bir şey anlatmamıza gerek yok. Gerçekler ortada bunları biliyorlar. Tabii bu kararla işgal, abluka, yasa dışı yerleşimler, ev yıkma, yerinden etme, arazi ve mülk gasp etme, orantısız şiddet ve cinayet suçlarının faili İsrail yaptığı tüm terör eylemleri için adeta ödüllendirilmiştir. Bu ödülü veren tek başına da olsa şu anda Trump’tır. Ben yaptım oldu demekle bu dünyada hiçbir şey olmuyor. Siz tek başınıza karar alabilirsiniz. Ama dünya sadece sizden ibaret değil. Sadece BM’nin bugün üyesi, 196 üye var. Bütünüyle bu karar içerisinde, şüphesiz ki ben 196 dünya ülkesinin buna tavır koyacağına inanıyorum Kudüs Bizim Kırmızı Çizgimizdir Bölgemizde ve Kudüs’te barış ancak her kesimden, her milletten, her inançtan ahlaklı dürüst ve adil insanların çabasıyla sağlanacaktır. Buradan bir kez daha ifade ediyorum ki Kudüs bizim kırmızıçizgimizdir. İslam ülkeleri olarak Filistin devletinin diplomatik sahada tam temsili konusunda daha güçlü bir irade ortaya koymalıyız. Bugün buradan bunun çıkması gerekmektedir. İİT Dönem Başkanı sıfatıyla ABD’yi, attığı bu son derece yanlış, provakatif ve hukuk dışı adımdan bir an evvel geri dönmeye davet ediyoruz. Kudüs kararıyla ateşlenen fitil, Amerika ve İsrail ile birlikte tüm insanlığa yönelik tehditlerin kapısını açmıştır. Bölgemizde yaşanan diğer sorunlar, Filistin meselesini bize ve insanlığa asla unutturamaz. Filistin meselesine adil ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmadan bölgesel ve küresel ölçekte kalıcı barış ve istikrardan söz edilemez. Hukuku çiğneyen, vicdanları yaralayan bu tür adımlar uluslararası sisteme ve Birleşmiş Milletlere yönelik güveni de dinamitliyor. Hepimizin geleceğini ilgilendiren bu duruma seyirci kalamayız.

Buradan Uluslararası hukuka, hakkaniyete sahip çıkan tüm ülkeleri, Kudüs’ü Filistin devletinin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyorum. Artık daha geç kalamayız. İslam ülkeleri olarak başkenti Kudüs olan, egemen ve bağımsız Filistin devleti talebinden asla vazgeçmeyeceğiz.