İnsanların “Yaşam Hakkına” kast edenler ne bu dünyada ne öteki dünyada abat olmazlar. Türkiye er ya da geç bu terör belasından kurutulacaktır. Dünyanın yeniden şekillendirildiği bu yüzyılda bizler daha uyanık ve daha güçlü bir Türkiye’yi inşa etmenin çabası içinde olmalıyız… Şiddetin kontrol altına alınması veya sınırlandırılması, insanlığın en zor ve en fazla çaba gerektiren meselelerinden biri olduğunu hepimiz biliriz. Terörle mücadele azami derecede bir çaba ve işbirliğini gerektirmektedir. Şiddete başvuran terör örgütlerini çok kısa zamanda ortadan kaldırmak mümkün olamamaktadır. Terörle mücadele alanında güvenlik eksenli bir mücadelenin yanında siyasal, ekonomik, psikolojik ve sosyolojik alanlarda da mücadele etmek gerekir. Şiddet, nefret ve kargaşa ortamı PKK için bir eşitlik cennetidir. Biz şunu biliyoruz ki, şiddet ve kaos terörün oksijen kaynağıdır. Terör örgütlerinin tüm eylemlerinde en çok hedeflediği amaçlardan biri; hiç kuşku yok ki toplumsal kesimler arasında ‘nefret’ tohumlarını ekmektir. Nefret insanoğlunun en yıkıcı duygusal faktörlerinden biridir. Bir kimseye karşı içimizde nefret hissi sokmanın en kesin yolu, o kimseye ağır bir haksızlık yapmaktır. Ona akla hayale gelmeyecek derecede insanlık dışı şiddet uygulamaktır. PKK, 40 yıldır bu ülkenin her bireyine nefretle yoğrulmuş bir şiddet uyguluyor. PKK terör örgütü bu nefret içerikli şiddet eylemlerine son iki yıldır pervasızca devam etmektedir. PKK’nın bu yeni şiddet hamlesinin, içinde bulunduğumuz süreç itibariyle, ne Türkiye’de ne de Ortadoğu’da hiçbir karşılığı yok. Olmayınca da, PKK, Türkiye’nin siyasi dinamiklerini kör şiddet eylemleriyle sarsmaya çalışıyor. Daha fazla asker ve sivil öldürerek, etnik çatışmaya giden yolu açmak istiyor. PKK terör örgütünün eylemleri, ülkemizdeki insani değerlerin gerilemesini ve kardeşliğimize yönelmiş en yıkıcı hamledir. PKK 40 yıldır ayrım yapmaksızın; en ihtiraslı nefretini bu ülkenin Türkleri ve Kürtlerine aynı oranda yöneltmektedir. Kendi özünü reddedip terör örgütünün bir parçası haline gelen gençlerin kimlerin kişisel menfaatlerine hizmet ettiklerini artık dünya âlem biliyor. PKK, Türkiye’de etnik çatışma istiyor ama bir yandan da, bölgenin iç barışını hedefleyen eylemlere imza atmaya devam ediyor. Bakınız Suruç olayı, bunun yanı sıra, Parti binalarına bomba atılıyor, yakılıyor. İş yapan, bölgeye yatırım yapan insanların iş makineleri yakılıyor, şantiyeleri basılıyor. Borçlanıp kamyon alan bölge insanın ekmek tekneleri yakılıyor, iş yerleri talan ediliyor… Kısacası terör örgütü, hakkını savunduğunu iddia ettiği insanları acımadan öldürüyor, yerinden göç ettiriyor. Burada önemli olan nokta şurası: Terörün kardeşliğimize ve birliğimize yönelik yıkıcı ve bozucu tüm hamlelerine yönelik aklıselimimizi ve soğukkanlılığımızı milletçe korumamızdır. Terörün tüm olumsuzluklarına karşın inadına kardeşlik ve sevgi bağlarımızı güçlendirmek bu toplumun her fert olarak hepimizin en önemli görevlerimizden biri olmalıdır. Şunu iyi biliyoruz ki; tarih boyunca insanlığa zulüm eden oluşumlar, kişiler ve yönetimler hep kaybetmişlerdir.