Siyasetle uğraşan her siyasetçinin ve
siyaset üzerine fikir üreten her bilim adamının
‘siyaset’ tanımı farklılık arz edebilir.
Bendeniz de “Siyaset Kavramı”nı
deneyimlerim ve tecrübelerim sonucu tek
cümleyle “Siyaset Doğru işi, Doğru Kişilerle,
Doğru Zamanda Yapma Sanatı”dır
şeklinde tanımlarım.
Bu tanımda benim siyasete girdiğim
1987’li yıllardan bu yana, siyaset kurumuna
ilişkin görüşlerimin bir özetini görüyorsunuz.
Siyaset’te dikkate aldığım üç önemli
ilke; doğru iş, doğru kişiler ve doğru zamandır.
Burada önemli olan şey, öncelikle
kendiniz için siyaseti doğru bir iş ve uğraş
alanı olarak görmenizdir.
İkincisi ise doğru kişilerle siyaset yapma
tercihinizdir. Bakınız siyaseti güvendiğiniz
ve birlikte her türlü riski alabileceğiniz
kişilerle ancak yapabilirsiniz.
Bu iki ilkeyi tamamlayan bir diğer
önemli nokta ise siyaset yapmak için
kendinizi hazır hissedeceğiniz doğru bir
zaman dilimidir.
Evet, bu kısa ve özet siyaset tanımımızdan
sonra, siyaset üzerine birkaç kısa notu
dile getirmekte yarar görüyorum.
Bildiğiniz gibi, siyaset’te ‘iyi’ demek,
‘başarılı’ demektir; ‘başarılı’ demek, ‘faydalı’
demektir; ‘faydalı’ ise, toplumun potansiyel
seviyesini teslim aldığı noktadan daha
yukarıya çıkarmak demektir.
Siyasetçi, bir “ahlâk filozofu”, veya bir
“ahlâk vaizi” değildir; O’nun bütün vazifesi
ülkesi ve toplumu için faydalı olanı bulmaya
ve yapmaya çalışmak olan bir hizmetkâr
olmasıdır.
Bir siyasetçi tıpkı bir komutan gibi olmalıdır.
Nereye kadar gidebileceğini ve nerede
durmak gerektiğini bilmek zorundadır.
Bunu bilemeyen siyasetçiler, bütün bir
toplum tarafından on yıllarca dişlerle ve tırnaklarla
elde edilen kazanımları, özgürlükleri
birkaç günde kaybettirirler.
Düzgün ve sorumluluk bilincine sahip
bir siyasetçi, daima ‘kahramanlık’tan ve
‘boşboğazlık’tan kaçınmalıdır.
Zira, siyasetçinin yersiz kahramanlık ve
boşboğazlığın faturası neticede bütün bir
toplum yani millet tarafından ödenir.
Bize göre her siyasetçi şunu bilmelidir
ki, bir ülkede iktidara gelmek ve
muktedir olmak için mümkün olan üç yol
vardır: Alttan, üstten ve yandan. Alt Yol,
‘Halk’tan yani ‘Millet’ten, Üst Yol, “Kaba
Kuvveti”nden, Yan Yol ise ‘Sefaretler’den
(Aracılar/Elçiler) geçer. Bunlar içinde en
makbul olanı elbette milletin yoludur. Halkın
yolu da ancak ve ancak tam olarak ‘demokratik’
ülkelerde işler.
Bugün bizim ülkemizde; Ak Parti’nin
siyaset yoluna baktığımızda; her adımında
milleti görürüz, halka hizmeti görürüz. Son
14 yıldır iktidarda olup millet nezdindeki
tercihini ve teveccühünü sürekli artıran bir
siyasi parti ve onun dairesi içinde hizmet
eden siyasetçiler doğru bir adreste doğru
bir işi yapmaktadır. Aksi takdirde bir siyasi
partinin uzun süre iktidarda olup her seçimde
oyunu artırması mümkün değildir.
Bu yüzdendir ki, Ak Parti kurulduğu
günden bugüne her seçimden milletimizin
büyük teveccühü ve tercihi ile başarıyla
çıkmıştır.
Kalıcı ve güçlü bir siyaset için, milletin
yolu biz siyasetçiler için en doğru ve makul
yoldur. Bu yoldan şaşan tüm siyasetçiler
yolunu er ya da geç kaybeder.