Anasayfa » Avrupa Birliği » AVRUPA BİRLİĞİ DARBECİ SİSİ’Yİ KUCAKLADI

AVRUPA BİRLİĞİ DARBECİ SİSİ’Yİ KUCAKLADI

Avrupa Birliği (AB)-Arap Birliği Zirvesi Mısır’ın Şarm eş-Şeyh beldesinde yapıldı. On bir ülke kral, emir ve cumhurbaşkanı seviyesinde temsil edilirken, dört ülke başbakan düzeyinde, dördü dışişleri bakanı, iki ülke ise daha düşük düzeyde katılım sağladı. Mısır’ın turistlik beldesi Şarm eş-Şeyh’te “İstikrarda Yatırım” başlıklı AB-Arap Birliği Zirvesi gerçekleştirildi. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, İngiltere Başbakanı Theresa May, İtalya Başbakanı Giuseppe Conte Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban başta olmak üzere cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanı seviyesinde 18 AB ülkesi yetkilisi zirveye katılmak üzere Şarm el-Şeyh’e toplantıya katıldı. İki gün süren zirvede güvenlik ve iklim değişikliği gibi ortak stratejik konularda iş birliğinin artırılmasının yanı sıra yatırım ve ekonomik kalkınma konuları ele alındı. Zirvede ayrıca Filistin sorunu, Libya’daki gelişmeler ve Suriye ile Yemen’deki savaşlar da masaya yatırıldı. AB’nin 28 ülkesinin temsilcisinin katılacağının duyurulduğu zirveye, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de katılacağı açıklanmıştı ancak Merkel zirvenin ilk gününde Mısır’a gitmedi. Merkel’in zirvenin ilk gününe neden katılmadığıyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı. Fransa’dan da herhangi bir yetkili Şarm eş-Şeyh’e gitmedi. Yirmi bir aktif üyenin yer aldığı Arap Birliği ülkeleri liderlerinin yarısı zirveye katılmadı. On bir ülke kral, emir ve cumhurbaşkanı seviyesinde temsil edilirken, dört ülke başbakan düzeyinde, dördü dışişleri bakanı, iki ülke ise daha düşük düzeyde katılım sağladı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, Kuveyt Emiri Şeyh Sabah el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Bahreyn Kralı Hamed bin İsa, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, Tunus Cumhurbaşkanı El-Baci Kaid es-Sibsi, Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi Başkanı Faiz es-Serrac, Somali Devlet Başkanı Muhammed Abdullah ve Cibuti Devlet Başkanı İsmail Ömer Guelleh katıldı. Zirvede Lübnan ve Fas başbakan, Cezayir meclis başkanı,Umman ise Sultan’ın yardımcısı seviyesinde temsil edildi. Ürdün, Komor Adaları, Moritanya ve Sudan dışişleri seviyesinde zirveye katılım sağladı. Katar’ın Arap Birliği daimi temsilcisi seviyesinde temsil edildiği zirveye, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BEA) Fecira bölgesi valisini göndermesi ise zirvenin en dikkat çeken gelişmesi oldu. Mısır’da düzenlenen Avrupa Birliği – Arap Birliği Zirvesi için 24 Avrupalı liderin Şarm El-Şeyh’e gitmesi Avrupa’da tartışma yarattı. Belçika medyası zirveye ilişkin, “AB, Mısır diktatörünü kucakladı” başlığını kullandı. Uzmanlara göre, zirve AB tarafından son dönemde benimsenen “gerçekçi dış politikanın” yeni bir örneği. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ile Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’un çabalarıyla gerçekleşen zirvede gündem, ekonomik ilişkiler, iklim değişikliği ve bölgesel çatışmalar olarak belirlenmişti. Ancak AB açısından en önemli gündem maddesi, terörle mücadele ve Afrika’dan Avrupa’ya yönelen mülteci akınının durdurulmasıydı. Avrupalı liderler, 2034 yılına kadar görevde kalmayı hedefleyen Mısır Devlet Başkanı Abdül Fetih El Sisi ile işbirliğini geliştirmeyi amaçlıyor. Avusturya Başbakanı Kurz, göç ve “mülteci akınına karşı Mısır gibi güçlü ortaklara ihtiyaç duyduklarını” vurguladı. Avrupa Komisyonu Başkanı Tusk da, daha önce yaptığı açıklamalarda, Mısır’ın insan kaçakçılığına karşı öncülük yaptığını dile getirmişti. Ancak Birleşmiş Milletler’in geçtiğimiz ay “Mısır’da Şubat ayı içinde 15 kişinin adil yargılama olmadan idam edildiği” açıklamasının ardından zirvenin yapılması, Batı kamuoyunda tepkilere neden oldu. Zirve için Mısır’a giden 24 AB liderinden biri olan Belçika Başbakanı Charles Michel de eleştirilerin hedefindeydi. Medyada özellikle, zirvenin zamanlamasına dikkat çekildi. Mısır Parlamentosu, askeri darbe ile iş başına gelen El Sisi’nin 2034 yılına kadar görevde kalmasını öngören bir anayasa değişikliği üzerinde çalışıyor. Anayasa ve demokrasiyi koruma görevinin orduya verilmesi ve El Sisi’nin yargı üzerindeki etkinliği de, Kahire yönetiminin eleştirilmesine neden oluyor. Belçika medyası, Avrupa değerleri, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunu dillerinden düşürmeyen AB liderlerinin, El Sisi’ye yönelik eleştirilerin gündemde olduğu bir dönemde Mısır’a gitmesini eleştirdi. Flamanca yayımlanan De Standaard gazetesi, zirveye ilişkin gelişmeleri, “AB, Mısır diktatörünü kucakladı” başlığıyla duyurdu. Avrupa Politika Araştırmaları Merkezi’nden James Moran, gazeteye yaptığı açıklamada, “Zirve, El Sisi için bir hediye” dedi. Moran’a göre, uluslararası saygınlığını arttırmak ve güvenilir bir ortak olduğunu göstermek isteyen Mısır Devlet Başkanı’nın her türlü çabayı gösterdiğini söyledi. Ancak Batılı uzmanlara göre, Mısır’daki zirve, AB liderlerinin “gerçekçi bir dış politika arayışının” somut göstergelerinden biri. AB’nin 2010 – 2015 yılları arasında en üst diplomatik yetkilisi olan Pierre Vimont, Financial Times gazetesine yaptığı açıklamada, “AB, geçmişten daha gerçekçi bir dış politika benimsemeye çalışıyor” görüşünü dile getirdi. AB diplomatına göre, bu durum Avrupalılar için hala kabul edilmesi ve onaylanması zor bir durum. Ancak Batı medyasına göre, AB’deki gerçekçi dış politika arayışı sır değil. AB Komisyonu Başkanlığı için adı geçen Hollanda Başbakanı Mark Rutte 13 Şubat’ta Zürih’te yaptığı konuşmada, “AB’nin bir gerçeklik kontrolüne ihtiyacı var, iktidar kirli bir kelime değil” sözleriyle bunu vurgulamıştı. Gerçekçi dış politikanın önemine değinen Rutte, şunları söylemişti: “Sadece değerlerimiz konusunda vaaz verip, jeopolitik arenada iktidarı kullanmaktan çekinirsek, kıtamız her zaman haklı ancak nadiren kazançlı olacaktır. Bazen pistte kim varsa onunla dans edeceksin.” ABD’de çıkan etkili dergilerden Foreign Policy’de çıkan bir analizde, Avrupa’nın gerçekçi olmadığı ileri sürülerek; AB liderlerinin Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde halkını baskı uygulayan otoriter liderlerle olan bağını eleştirdi. Derginin analizinde, başta Sisi gibi darbeyle işbaşına gelmiş liderlere gösterilen ilginin Avrupa’nın değerlerine uymadığı hatırlatmasında bulunuldu. ABD’in önde gelen dış politika dergilerinden Foreign Policy, son sayısında ilginç bir analize yer verdi. Analizde Avrupa’nın gerçekçi olmadığı ileri sürülerek; AB liderlerinin halklarına baskı ve zulüm uygulayarak demokratik dışı yollarla iktidara gelen Sisi gibi bazı Arap ve Afrika ülke liderlerle olan bağını eleştirdi. Avrupa ülkelerinin bakış açının, demokratik değerler olmadığı ileri sürülen derginin analizinde; AB ülke liderlerinin Ortadoğu ve Afrika’daki askeri otoritelere ‘dış kaynak sağlama sözü’ vermesi de eleştirildi. Avrupa’nın Arap komşuları eski sömürge mülkleriyle olan ilişkilerinde sadece söz konusu olan dolu tarih değildir. 24 ve 25 Şubat’ta Mısır, Şarm El Şeyh’de, Arap Birliği ile Avrupa Birliği arasındaki eşi benzeri görülmemiş zirve, siyasi rejimlerin çatışmasıydı. AB, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını onaylayan değerlere dayalı bir dış politika ile gurur duyuyor. Mısır’da buluştuğu 30 Arap ülkesinden sadece Tunus bu kriterlere uyuyor. Sonunda, zirveye Almanya Şansölyesi Angela Merkel de dahil olmak üzere 20 Avrupa hükümet başkanı katıldı. Ancak zirveye katılanlar, iki özel konuk olan Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir ve Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’a yakın olmaktan çekindiler. Bu, Avrupalıların kızarıklıklarını engellemiş olabilir; ancak, Avrupa Birliği (AB), idam tartışmalarının gölgesindeki Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’ye karşı uyumsuzluğunu gösterebilirdi. Mısır’ın turistik beldesi Şarm eş-Şeyh’te düzenlenen Avrupa Birliği-Arap Birliği Zirvesi bu gelişmelerle ve ortamda sona erdi. Yayımlanan sonuç bildirgesinde, Arap ülkeleri ile Avrupa Birliği arasındaki sorunların çözümü için yardımlaşmanın artırılmasının “anahtar kelime” olduğu vurgulandı. İki bölgede yaşayanların dünya nüfusunun yüzde 12’sini oluşturduğunun hatırlatıldığı bildirgede, istikrar ve refahın desteklenmesi için meşruiyete dayalı çok uluslu çerçevede yeni bir yardımlaşma döneminin başladığı duyuruldu. Düzensiz göçle mücadele edileceğinin altının çizildiği bildirgede, “Mültecilerin uluslararası yasalar çerçevesinde desteklendiği, insan haklarına saygı duyulduğu, yabancı düşmanlığının kınandığı, düzensiz göçe karşı yasa dışı mücadele yöntemlerine izin vermediği ve insan kaçakçılığıyla mücadelenin sürdürüldüğü konusundaki tutumumuzu tekrarladık. Bölgedeki güvenlik ortamının sağlanması uyuşmazlıkların çözümü, ve sosyo-ekonomik kalkınma için iş birliğinin daha da güçlendirilmesi konusunda fikir birliğine vardık.” ifadelerine yer verildi. Filistin meselesinin de ele alındığı ifade edilen bildirgede, iki devletli çözüme destek verdiklerini “1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması, Orta Doğu’da kapsamlı bir barışın sağlanması için doğrudan görüşmelerin yapılması konusunun görüşüldüğü” belirtildi. Bildirgede Libya, Suriye ve Yemen konularına da değinildi. Söz konusu ülkelerde son gelişmeler konusunda yapıcı ve derin değerlendirmelerin yapıldığı, bu ülkelerin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin korunmasının altının çizildiği kaydedildi. Suriye’deki siyasi değişikliğin 2012 Cenevre Açıklaması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararına uygun olmasının gereği bildirildi. Libya konusunda BM’nin 2015 Anlaşmasının hayata geçirilmesi konusundaki çabalarının desteklendiğinin dile getirildiği bildirgede, “Bütün Libyalıları iyi niyetle demokratik geçiş sürecine katkı sağlamaya çağırdık.” ifadelerine yer verildi. “Yemen konusunda Hudeyde bölgesinde ateşkesin sağlanması için Stockholm Kararlarını memnuniyetle karşılıyoruz” denildi. Ayrıca, Uluslararası barış ve güvenlik konularının görüşüldüğü, silah ve teröristlerin ülke sınırlarından geçmesi ve terörün desteklenmesinin engellenmesi konularının ele alındığı belirtildi. Nükleer silahların sınırlandırılması, Orta Doğu’nun kitle imha silahlarından arındırılması ve bölgeye bu tür silahların sokulmasının engellenmesinin önemine vurgu yapıldığı kaydedildi. Dini ve etnik ayrılıkları körükleyen faaliyet ve söylemlere müsamaha gösterilmemesi, bunların önüne geçilmesi için sosyal medya ve internetin kullanılmasının engellenmesine yönelik vurgu yapıldığı duyuruldu . On yedi maddelik sonuç bildirgesinde bir sonraki zirvenin 2022 yılında Brüksel’de yapılmasının kararlaştırıldığı belirtildi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Lübnan’ın sonuç bildirgesine itiraz ederek bazı bölümlerinin değiştirilmesini talep ettiğini söyledi. Bildirge için yapılan değişiklik talep ve önerilerin Avrupa ülkeleri tarafından uygun görülmemesi üzerine uygulanmadığını ve önceki haliyle sunulduğunu kaydeden Ebu Gayt, söz konusu ülkelerin hangi maddelere ne gerekçelerle itiraz ettiklerini açıklamadı. Bildirgeye itiraz eden ülke heyetinden veya yetkililerden de herhangi bir açıklama yapılmadı.