Anasayfa » ARŞİV » 261 » Başkan Obama’dan Riyad’a Kritik Ziyaret

Başkan Obama’dan Riyad’a Kritik Ziyaret

Sekiz yıllık görev süresince toplam üç kez Suudi Arabistan’ı ziyaret eden ABD Başkanı Barack Obama, Mayıs ayı içinde bir kez daha Riyad’ı ziyaret etti.

Görev süresinin dolmasına aylar kala Obama’nın, Suudi Arabistan gündemi oldukça yoğundu. Temaslarında petrol fiyatlarından, silah satışına, İran meselesinden IŞİD’e pek çok konuyu ele aldı.

Ancak ziyaretin ana gündem maddesi ABD ile Suudi Arabistan arasında gerilen ilişkilerin yeniden tesis edilmesi oldu. Riyad ve Washington’un arası, dünya çapındaki düşük petrol fiyatları ve Yemen’deki maliyeti yüksek operasyonlar nedeniyle hali hazırda gergin. Obama’nın geçen ay Basına verdiği röportajda, Riyad’ı da kastederek “Bölge ülkeleri arasında ABD’nin gücüne, asalak gibi yaklaşanlar var” ifadesine Suudilerin tepkili olduğu biliniyor. Tüm bunların dışında, 11 Eylül 2001 tarihindeki saldırıda yakınlarını yitirenlerin Suudi Arabistan aleyhine yüklü tazminat davasının yolunu açan yasal düzenlemenin Senato’ya sunulması gündemde.

Terörizm Sponsorlarına Karşı Adalet” isimli yasa tasarısı, Ocak ayında Temsilciler Meclisi Adalet Komitesi’nden geçmişti. ABD Kongresi gündemine gelen yasa tasarısı Riyad yönetiminden büyük tepki görmüştü. Suudi Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr, önceki ay Washington’a yaptığı ziyarette Kral Selman’ın “Hazine bonoları dahil ABD’deki toplam 750 milyar dolarlık varlığı satarız” tehdidini bizzat iletmişti. Finans uzmanları, bu büyüklükte bir satışın gerçekleşmesinin çok zor olacağını ve bu adımın Suudi Arabistan’a da, en az ABD kadar zarar vereceğini belirtiyor. Obama yönetimi ise Riyad ile yeni bir kriz yaratacak yasa tasarı sına karşı çıkıyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest geçtiğimiz günlerde, Obama’nın tasarıyı veto edeceğini açıkladı. Ancak Obama’nın bu tehditten çok, görev süresi bitiminde “Suudi Arabistan ile bağları koparan Başkan” olarak anılmak istemediği konuşuluyor. Haziran’da Senato’ya sunulacak olan tasarı, daha önce de gündeme getirilmişti. Eski Başkan George W. Bush, tasarıyı ulusal güvenliği tehlikeye atması endişesiyle imzalamayı reddetmişti. New York’taki İkiz Kuleler’e yapılan saldırıda, 19 hava korsanından 15’i Suudi vatandaşıydı. Riyad, saldırıda herhangi bir rolü olmadığını belirterek tazminat ödemeyi reddediyor. ABD Başkanı Obama, Körfez Ülkeleri Komitesi (KİK) toplantısı için gittiği Riyad Havalimanı’nda sadece Vali tarafından karşılanarak Kral Selman’dan net bir mesaj aldı. Peki ama Obama neden bugünlerde Suudi Arabistan’a ziyaret gerçekleştirdi ve ABD’nin talepleri neler? Obama, resmi açıklamalara göre hem KİK hem de ABD bankalarındaki 750 milyar dolarlık Suudi sermayesinin bu ülkeyi terk etme riskine ilişkin görüşmeler kapsamında ziyarette bulundu. Diplomasi kaynaklarına göre ise işin perde arkasında, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) kurduğu İslam Ordusu, polis ve askeri teşkilat oluşturmasından Irak’ın Musul kenti ve Suriye’nin Halep ve Cerablus şehirlerinin akıbeti ve Sünni blok arasına yerleştirilmek istenen “Şii Set” kurma amacı vardı.

Suudi Arabistan ve Türkiye; İİT, İslam Ordusu ve Serbest Ticaret Anlaşmaları ile stratejik ortaklık yolunda ilerlerken, Türkiye’yi ikna edemeyen ABD ise Halep, Cerablus ve Musul’un akıbeti konusunda Kral Selman’ın kapısını çalıyor. Türkiye ve ABD, Özgür Suriye Ordusu’nun Suriye’nin resmi muhalefeti olduğuna dikkat çekiyor ve sözde IŞİD’in elinde bulunan Musul, Halep ve Cerablus’un bir oldu bittiyle Şii yönetimlere ve PKK/PYD kontrolüne bırakılmasına da şiddetle karşı çıkıyor.

Körfez Ülkeleri Komitesi’ne ilk kez katılan ABD Başkanı Barack Obama ‘Aile Fotoğrafı’nda yer aldı. ABD Başkanı Riyad ziyareti sonrası Londra’ya geçti. ABD ve Rusya’nın bölgede İran, Irak ve Suriye yönetimleri ile anlaştığı görüşündeki İİT ülkeleri, Türkiye ile Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve Mısır arasında İŞİD terör örgütünün yarattığı bir oldu bittiyle bir hat oluşturulmaya çalışıldığını düşünüyor. Musul, Halep ve Cerablus düşerse, İran, Irak ve Suriye’de Basra Körfezi’nden Akdeniz’e uzanan bir ‘Şii Kuşak’ oluşturmuş olunacak.

Türkiye’nin stratejik müttefiki ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan arasına neden bir Şii kuşağı oluşturmak istiyor? Aslında bölgede yaşanan sorunların pek çoğunun yanıtı da bu soruda gizli. ABD yönetimi, Türkiye ve Arap liderler için hoş olmayan sözler kullandı ve bu ciddi rahatsızlık yarattı. Ancak artık ok yaydan çıktı. Bu aşamadan sonra Ortadoğu ülkeleri Batı’nın “kuru gürültüsünden” korkmuyor. ABD, bölge ülkelerinin kendisinden bağımsız proje üretmesinden de rahatsız. En başta İİT’de alınan İslam Ordusu veya İslam polisi gibi kararlar, ‘oyun dışı bırakılma’ korkusu yaşayan ABD’yi ve küresel düzeni epeyce huzursuz etti. Türkiye ve Suudi Arabistan’da eksen kayması yönünde yapılan haberlerin nedeni de tam olarak bu. Bölge ülkelerinin ekseninde kaymalar yaşanırsa Batı’nın da Ortadoğu’da zemini kayıyor. Obama’nın ziyaretinin, Halep ve Musul’u IŞİD’den temizlemek için yapılması planlanan büyük operasyondan önce olması dikkat çekici. ABD ve Rusya, Sünni İslam dünyası ile Türkiye arasına, adeta bir “Aşılmaz Duvar” örüyor. Amaç, İran’daki Şii hattını Musul ve Halep üzerinden Akdeniz’e kadar ulaştırmak ve Türkiye’nin güneyiyle bağlantısını kesmek. ABD Başkanı Barack Obama, ikili ilişkilerin gerildiği Suudi Arabistan’ı ziyaret etti. Obama, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin zirvesine katılarak bir ilki de gerçekleştirmiş oldu.

ABD Başkanı Barack Obama Riyad’da KİK zirvesi öncesinde Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz El Suud ile bir araya geldi. Yaklaşık iki saat süren görüşmenin ağırlık noktasını İran oluşturdu. Beyaz Saray Obama’nın görüşmede IŞİD’le mücadeleyi öne çıkardığını bildirdi. Obama, Yemen’de yaklaşık bir haftadır devam eden ateşkesi de memnuniyetle karşıladığını kaydetti. Suudi Arabistan liderliğindeki Arap koalisyonu 2015 yılının Mart ayından beri Yemen’deki Husi milislerinin mevzilerine hava saldırıları düzenliyor.

Bu arada ABD ve Körfez ülkeleri, Yemen açıklarında ortak devriye için anlaşmaya vardı. ABD ve Körfez ülkelerinin savunma bakanları, ABD-KİK Zirvesi’ne hazırlık niteliğinde toplandı. Toplantı sonrası ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, Körfez İşbirliği Konseyi Genel Sekreteri Abdullatif Zeyyani ile ortak basın toplantısı düzenledi. Zeyyani, İran’ın, başta Yemen ve diğer ülkedeki terör örgütlerine gönderdiği silahların engellenmesi için ABD ile denizlerde ortak devriye ve etkin iş birliği konusunda anlaştıklarını açıkladı. Yemen’de İran’la kozlarını paylaşan, Suriye’de henüz istediği sonuçları alamayan Suudi Arabistan düşük petrol fiyatlarından ötürü de zor durumda.

Suudi Arabistan Krallığı kısa bir süre önce IŞİD’e karşı 30 ülkenin yer aldığı bir koalisyon oluşturma kararı aldı. Suudilerin yeni politik stratejisinin, ABD’nin Ortadoğu’dan çekileceği yönündeki tahminler üzerine inşa edildiği biliniyor. Eğer Amerika gerçekten bölgeden çekilecek olursa, bu durumda Suudilerin belirgin bir stratejiden yoksun kalacaklarına da dikkat çekiliyor. Hali hazırda Körfez ülkeleri uzun bir süreden bu yana Suriye ve Irak’taki gelişmelerde devredeler. Ancak IŞİD ve benzeri radikal gruplara karşı son müdahalelerinin üzerinden uzun bir zaman geç likle Paris’teki son terör saldırılarının ardından eleştirilerin odağında kaldı. Ülkenin yasalarındaki göze çarpan IŞİD’e ideolojik yakınlık Suudi Arabistan’ın güvenirliği konusunda kuşkular uyandırıyor.

Suudilerin IŞİD karşıtı koalisyonu oluşturması da bu şüpheleri gidermeye yönelik stratejik hamle. Koalisyon büyük olasılıkla bu tür eleştirilere bir tepki niteliğinde ve Suudi Arabistan bu gelişmeye verdiği tepkinin hem bölgesel hem de uluslararası anlamda anlaşılmasını hedefliyor. Suudi Arabistan iç politikada da sorunlarla karşı karşıya. Ülkedeki cihadçı gruplar etkili güvenlik birimleri sayesinde şimdilik kontrol altında. Ancak şiddete başvurmayan aşırı grupların silahlı aşırı gruplara doğru kaydığı da kolaylıkla görülebilir. Buna karşın ülkede Kraliyet Ailesinin karşısındaki en büyük güç olarak nitelendirilen “Büyük İslam Meclisi”nin ülkede din konusunda yol gösterici olmaktan çok uzak kaldığı da bir gerçek.

Suudi Arabistan’ın bütçe açıkları da her geçen gün artıyor. Uluslararası Para Fonu, ham petrol fiyatlarının 11 yıldan bu yana en düşük düzeyde seyretmesi nedeniyle içinde bulunduğumuz yılda Suudi Arabistan’ın bütçesinin ülkenin gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 22’si oranında açık vereceğini hesaplıyor. Bu açığı karşılamak üzere devlet taşınmazlarının satışa çıkartılması planlanıyor. Limanlar, demiryolları ve havayolları ve hatta hastanelerin satılmasının gündeme geleceği belirtiliyor. Ayrıca Yemen’deki Şii Husi’lere karşı Sünni ülkelerin oluşturduğu bir koalisyonun da başını bilindiği üzere Suudiler çekiyor. Burada Suudi Arabistan İran ile bir anlamda siyasi kozlarını paylaşıyor. Uluslarara sı stratejistlerin görüşüne göre Suudiler Yemen operasyonlarında sınıfta kaldı. Suudilerin gücü hava operasyonları ile sınırlı. Orada da ABD’nin yardımlarına bağımlılar. Karada da askeri gücü yok gibi, çünkü başka Körfez ülkelerinden askerler kara gücü olarak çarpışıyor.

Ayrıca Latin Amerika’dan, Sudan ve Afrika ülkelerinden paralı askerler de bulunuyor. Suudilerin modern teknolojik silahları var ama bunları devreye sokmuyor. Suudi askerlerin de çatışmalara girmeye, Suudi Krallık için hayatlarını feda etmeye hiç de gönüllü olmadıkları biliniyor, çünkü vatan anlayışı bu coğrafyada çok farklı. Bu arada Obama’nın karşı olduğu “Suudi Arabistan kararı” Senato’dan geçti. Amerikan Senatosu 11 Eylül saldırılarının mağdur yakınlarının Suudi Arabistan’a dava açabilmesi için yasa tasarısı hazırladı. 11 Eylül 2001’de New York ve Washington’a düzenlenen terör saldırılarında hayatını kaybedenlerden bazılarının aileleri Suudi Arabistan’ı, terör örgütü El Kaide’yi mali bakımdan desteklemekle ve dolayısıyla saldırıların sorumluluğuna ortak olmakla suçluyor. Amerikan Senatosu’nda maktul ailelerinin Suudi Arabistan hakkında dava açabilmelerini sağlamak amacıyla girişim başlatıldı. Buna imkân tanıyan yasa tasarısı Senato’da kabul edildi.

Yasanın yürürlüğe girebilmesi için Temsilciler Meclisi’nde de onaylandıktan sonra Başkan Barack Obama tarafından imzalanması gerekiyor. Başkan Obama yasaya karşı olduğunu duyurdu. Beyaz Saray yurtdışındaki Amerikan vatandaşlarının yasa nedeniyle riske girmelerinden endişe ediyor. Ayrıca yasanın yabancı hükümetlerin ABD’deki dokunulmazlığının kaldırılmasına yol açacağı, dolayısıyla da terör saldırıları nedeniyle haklarında Amerikan mahkemelerinde dava açılmasına imkân tanıyacağı belirtiliyor. Bu durumda Suudi Arabistan’ın 2001 yılındaki terör saldırılarından dolayı ABD’de yargılanması mümkün olacak.

11 Eylül saldırılarından sorumlu olduğu iddiasını ret eden Suudi Arabistan yasa tasarısını şiddetle eleştirdi. Riyad yönetimi tasarı yasalaştığı takdirde sahip olduğu 750 milyar dolar tutarındaki Amerikan hazine tahvili ve mal varlıklarını satacağını duyurdu. Bunun üzerine ABD Başkanı Obama, geçtiğimiz Nisan ayında “750 milyar dolarlık fonlarımızı satarız” diyerek ekonomik tehditte bulunan Suudi Arabistan’ı ziyaret etmişti. Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi için Suudi Arabistan’ı ziyaret eden Obama, havaalanında Kral Selman tarafından karşılanmamıştı.

Körfez ülkelerinden gelen Arap liderleri havaalanında bizzat karşılayan Kral Selman, Obama’yı karşılaması için krallığın üst düzey yöneticileri yerine Riyad Valisi’ni görevlendirmişti. Ancak konuyla ilgili yasa tasarısını hazırlayan Amerikan Senatosu’nun ardından bir adım da ABD Hazine Bakanlığı’ndan geldi. ABD Hazine Bakanlığı’nın yayınladığı listeye göre, ABD’yi “750 milyar dolarlık fonlarımızı satarız” diyerek tehdit eden Suudilerin elinde sadece 116,8 milyar dolarlık Amerikan devlet senedi bulunuyor.

Suudiler, ABD’nin senet satarak borçlandığı ülkeler listesinde ise 13. sırada yer alıyor