İpek Tuzcuoğlu ile… Aşk

Aşk sizce nedir? Aşkın tarifini yapar mısınız? Aşk
sizin için ne ifade ediyor gibi sorularla röportajlarda
sıkça karşılaşan biri olarak aynı soruları sizlere
soruyorum şimdi. Sizce? Benim cevabım ise yazımın
sonundaki ayın sözünde…
Dünya var olduğundan bu yana aşk olgusu hep
vardı ve Dünya’nın sonuna kadar da olacak.
Nice şiirler, destanlar, şarkılar, romanlar,
filmler aşka dair oldu hep. Hepimiz onları
dinleyerek,okuyarak ,seyrederek serpildik büyüdük,
olgunlaştık. Kimimizde derin izler kimimizde kumdan
kaleler bıraktı. Kimimiz dehlizlerinde dolaştık aşkın,
kimimiz uçsuz bucaksız çiçek bahçelerinde. Kimi
rengarenk uçurtmalarla, kimi iki bıçak arasında yol
aldı durdu aşkta.
Ama bana sorarsanız aşk çoktan terk edip gitti
buraları, derinlere çok derinlere gömülü hazinesine
döndü. Aşk artık eski filmlerden eski şarkılardan eski
şiirlerden bizi seyrediyor tüm asaleti ve heybeti ile…
Çünkü o 140 kelimeye sığmak istemiyor,
o şehvetin simgesi olmak istemiyor, o kirli ruhların
oyuncağı olmak istemiyor ve o tüm güzelliği ile bizi
bekliyor aslında. Kimleri mi? Arınmışları…
Peki hiç mi aşka düşen yok, aşkla yaşayan yok,
var elbette olmaz mı onlarda zaten aşkı pamuklara
sarıp sarmalayan, sessiz ve sakin sadece gerçek aşk
için yaşayanlar.
Şehveti, tutkuyu, bağımlılığı aşk zannedenlerin
çağında aşk saklanır, derinlere çok derinlere… Haritasız
bir hazine gibi … Ve ona ulaşabilenlerse sadece arınmış
olanlardır.
Ez cümle; aşk klasik anlamı ile iki cins arasında
yaşanan güçlü bir duygu olsa da kimileri için çok daha
ötesindedir. Zaten o ötesine talip olanlar da ömür boyu
derinlerde çok derinlerde ki aşk hazinesinin peşindedir.