Anasayfa » Yazarlar » İpek Tuzcuoğlu » İpek Tuzcuoğlu ile Beyaz Kent…

İpek Tuzcuoğlu ile Beyaz Kent…

İnsan ne arar, neyi arar? Hepimiz farklı farklı arayışlar içinde olsakta birbirimize benzer yollardan yürür benzer duygular yaşar benzer sonuçlara ulaşırız. Bazen bu arayışlar bizi bambaşka yollara sürükler kimi zamanda ,başka başka şehirlere işte o şehirlerden birindeyim şimdi. Şairlerin deyimiyle ‘Beyaz Kent’ ; şiirlere ve türkülere konu olan muhteşem bir güzellik Botan Vadisi, Peygamber aşkının anne sevgisinin ve doğruluğun ışığı Veysel Karani Hazretleri , İsmail Fakirullah Hazretleri, İbrahim Hakkı Hazretleri , Sultan Memduh Hazretleri ve daha nice evliyanın diyarı Siirt… Nerede olursanız olun gittiğiniz yeri ister sevin ister sevmeyin insanın içsel huzuru yoksa hiçbir anlamı yoktur gittiği yolun da, vardığı yerin de… Ve her yol eninde sonunda kişinin kendisine çıkar. Hz.Mevlâna’nın dediği gibi “Neyi arıyorsan O’sun sen”… Her şehirde olduğu gibi buralarda da nice masal nice hikaye var, kimi gerçek kimi manevi alemlerden olan, nesilden nesile, dilden dile anlatılan aktarılan. Mesela bir çoğumuzun bildiği Atatürk’ün Dolma Bahçe Sarayı’na davet ettiği dönemin İngiliz Kralı ile arasında geçen bir diyalog vardır: Kral’a kahve servisi yapan Çavuş kahveyi Kral’ın üzerine döker bunun üzerine Kral sinirlenir ve öfkeyle “-Ne beceriksiz adam. Yanındakilere disiplin verememiş ülkesini nasıl kurtarmış.” der. Atatürk’ü kastederek, bunun üzerine Atatürk’ün Kral’a cevabı müthiştir. ”-Kral Hazretleri, ben bu millete herşeyi öğrettim sadece uşak olmayı öğretemedim .” der. İşte o kahveyi döken Çavuş Ata nın makam şöförü Siirtli İbrahim Çavuş’muş. Bir başka masal ise Siirtli ile şeytan arasında, birgün şeytanla oğlu insanları yoldan çıkarmak için keşfe çıkmış. Yolları da Siirte düşmüş. Şeytan oğluna demiş ki “-Sen git bakalım şehre, bize bir şey al da insanların çapını ölçelim. Ne istiyorsun diye sorarlarsa , hem biz doyalım hem eşeğimiz doysun hem de eğlenelim” der. Ve oğlan şehre gider bir esnafa aynen şeytanın ona söylediklerini söyler. Bu konuşmanın üzerine esnafta çıkarır bir karpuz verir. Küçük şeytan şaşırır bu ne şimdi diye. Esnaf cevabı yapıştırır hemen “- Karpuzun içini siz yiyip doyacaksınız, kabuklarıyla da eşşeğiniz doyacak, çekirdeklerini de çitleyip eğlenirsiniz”. Küçük şeytan elinde karpuzla gelir esnafın dediklerini söyler. Bunun üzerine şeytan çok bozulur ve “- Bu Siirtli nin aklına gelen şeytanın aklına gelmez.” der ve söylene söylene “-Hadi gidelim burası girilecek yer değil bunlar bizi yoldan çıkarmadan biz uzaklaşalım” deyip Siirt’e girmeden uzaklaşır… Bu ve bunun gibi daha nice güzel masal var Kayıp Siirt Masalları kitapçığında. Okudukça sizi düşündüren kimi zaman neşelendirip kimi zaman hüzünlendiren. Hayat dediğinde böyle bir şey değil mi dir zaten. Kimi gün bulutlu kimi gün güneşli bir bakmışsın şimşek fırtına kıyamet, bir bakmışsın bahar gelmiş. Ez cümle benim ki de bir Siirt yazısı oldu bu ay kendimi arayış yolumda evliyalar diyarında, yerle gök arasında, dua ile …
Hadis
“Beni ziyaret etmek imkanına
erişemediğinizde, kardeşim Veysel
Karani’yi ziyaret ediniz”