Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde Polis Akademisi tarafından düzenlenen Türkiye’nin Yeni Güvenlik Konsepti Konferansı’nda 22
Kasım’da yaptığı konuşmada, artık tehditlerin Türkiye’nin kapısına dayanmasını, milletin canını acıtmasını beklemeyeceklerini, içeride ve dışarıda hangi tehdit söz konusu
olursa olsun, üzerine gideceklerini, sorunları kaynağında çözeceklerini belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Şu anda El Bab’a dayandık, El Bab’ı batıdan da ayrıca çevreledik, kuşattık. Yetmez, biz şimdi oradan da Münbiç’e doğru ayrıca gideceğiz. Niye Münbiç’e gideceğiz, çok meraklı olduğumuz için değil. Münbiç’te PYD var, YPG var. Onlar da orayı terk etsin, doğuya gitsin. Bunu söyledik. ‘Gidecekler’ dediler, ‘gitsin’ dedik. Şu ana kadar bir miktar gittiğini söylüyorlar. Biz tamamen orayı PYD ve YPG’nin boşaltmasını istiyoruz.” dedi. Savunmadan emniyete, adaletten sağlığa, ekonomiden ulaşıma, enerjiden eğitime, bilişimden şehirleşmeye her konunun yeni güvenlik konseptinin içinde bulunduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biliyoruz ki günümüzde tüm hızıyla süren küresel mücadele her alana sirayet etmiştir. Sınır güvenliğini istediğiniz kadar iyi sağlayın, ekonominizi güvenceye alamamışsanız o sınırlar kendi kendini bir defa tehdit ederek, çöker. Siz istediğiniz kadar en modern teknolojileri kullanarak, bir asayiş düzeni kurun, enerji güvenliğinizi sağlayamamışsanız hiçbiri işe yaramaz” diye konuştu. “Ülkemizin yeni güvenlik konsepti tüm
alanları kapsamakla birlikte mutlaka önceliklerimiz olacaktır ve vardır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörle mücadelenin bu önceliklerin başında geldiğini bildirdi.
Türkiye’nin terörle mücadelesinin sadece kendi toprakları ile sınırlı olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörizmin sınır aşan özelliği sebebiyle, Türkiye’nin mücadelesinin de geniş bir alanda sürdüğüne dikkati çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Suriye ve Irak’ta yürütülen operasyonlar, bu ülkelerin topraklarına göz dikmemizden kaynaklanmıyor. Ülkemize yönelik terör tehditlerinin kaynakları, bu ülkelerde olduğu için Suriye ve Irak’ta askeri varlık bulunduruyoruz. Sabrettik, sabır, sabır… Hiç bulaşmadık ama ne zaman ki Gaziantep’teki o kına töreninde, orada 56 vatandaşımız, çocuk, kadın, yaşlı demeden canlı bombayla öldürüldükten sonra, şehit edildikten sonra artık beklemek yok gireceğiz dedik. Ertesi günden itibaren Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Cerablus’a girdik. Türkiye olarak gidip oraya yerleşecek değiliz.” Terörden arındırılmış kuzeyde bir bölge olması gerektiğini birçok defa vurguladıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına devamla: “Buna hep güzel, evet, doğru söylüyorsunuz dediler ama hiçbir zaman bizimle hareket etmediler. Ne zaman ki biz girdik, oturalım, konuşalım demeye başladılar. Şu anda El Bab’a dayandık, El Bab’ı batıdan da ayrıca çevreledik, kuşattık. Yetmez, biz şimdi oradan da Münbiç’e doğru ayrıca gideceğiz. Niye Münbiç’e gideceğiz? Çok meraklı olduğumuz için değil. Münbiç’te PYD var, YPG var. Onlar da orayı terk etsin, doğuya gitsin. Bunu söyledik. Gidecekler dediler, gitsin dedik. Şu ana kadar bir miktar gittiğini söylüyorlar. Biz tamamen orayı PYD ve YPG’nin boşaltmasını istiyoruz. Çünkü o topraklar, bu terör örgütlerinin toprakları değil, Arapların toprakları, oraya gelsin Araplar yerleşsin. Biz, Türkiye olarak gidip oraya yerleşecek değiliz” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan, “DEAŞ ile mücadelede samimi misiniz? Rakka’ya mı müdahale edelim diyorsunuz?” Sorularını sorduktan sonra “Gelin Rakka’ya da beraber müdahale edelim. Rakka’ya müdahale ederken de PYD ve YPG ile değil, onları koyun bir tarafa, onlar terör örgütü, ne işin var senin terör örgütü ile? Türkiye ile koalisyon güçleri,eğer beraber biz bu işi yapamıyorsak, oradan bin 500, 2 bin DEAŞ’lıyı söküp atamıyorsak, yazıklar olsun bize. Nasıl devletiz, biz?” değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı “PKK şimdi Kandil’in yanında yeni bir adım daha atıyor. Nedir bu adım? Sincar’ı da kendisi için aynen Kandil gibi bir terör bölgesi yapmak istiyor” sözleriyle bu yeni önemli gelişmeye dikkat çekti ve “Sincar dağlarından bize saldırı gibi bir havaları var ama onlara bunu da yar etmeyeceğiz. Hesabını da onlara soracağız” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgenin temizlenmesi için Türk askerinin koalisyon güçleriyle en üst düzeyde görüşmelerini sürdürdüğünü, Beraber çalışalım önerisinde bulunduklarını belirterek, kendisinin de süreci takip ettiğini kaydetti. Kandil’e Gerekli Müdahaleler Yapıldı Türkiye’de canlı bomba saldırıları gerçekleştiren DEAŞ’ın gücünü Suriye’den ve Irak’tan aldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, “30 yıla aşkın bir süredir ülkemizde kanlı eylemler yapan PKK terör örgütünün üstleri nerededir? Bu üstler Irak’ta ve Suriye’de bulunuyor. Kandil’deki PKK üstlerini Irak hükümeti yok etti de biz mi engel olduk? Ben daha önceki dönemde Maliki’ye ‘Sayın Maliki, bakın Kandil’e müdahale edin dedim. Bizim gücümüz yok dedi. Eğer siz etmiyorsanız, biz oraya müdahale ederiz dedim. ‘Edin’ dediler. Etmediler, biz bu defa Kandil’e müdahale ederken, acaba birileri izin verecek mi diye bakmadık. Uçaklarımızı kaldırdık, Kandil’e gerekli müdahaleleri yaptık. Bugün de yaparız, yarın da yaparız. Niye? Bize tehdit oluşturuyor da onun için” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sincar ve Telafer’in sıkıntılı bölgeler olduğuna işaret ederek, şu görüşlerini aktardı: “Telafer de bizim için sıkıntılı bir yer ve orada aslında 400bin Türkmen var. Yarısı Şii yarısı Sünni, o ayrı bir mesele. Şu anda öyle bir tehdit sebebi ile boşalma var ki 60 bine düştü. Buraları bizim kontrol altına alıp, yeniden buraların sahiplerini tekrar buralara döndürüp, iskân etmemiz lazım. Şimdi Şengal’de benzer bir çaba içinde olan PKK’nın önünü Irak devleti kesti de biz mi mani olduk?
Suriye devleti kendi toprakları içinde cirit atan PKK’nın uzantısı terör örgütü yani PYD’yi, YPG’yi, DEAŞ’ı tepeledi de biz mi elini tuttuk? Ne PKK ile ne DEAŞ’la baş edemeyen bu ülkelerde şimdi göz göre göre, mezhep çatışması fitili ateşlenirken, biz burada nasıl rahat oturabiliriz? Sorunun kapımızı çalmasını, canımızı yakmasını beklemeyeceğiz. Öyleyse PKK ve DEAŞ meselesini, mezhep çatışması tehdidini de kaynağında önlemek için ne gerekiyorsa yapacağız.” Türkiye’nin Suriye sınırını tüm terör örgütlerine karşı güvenli hale getireceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Irak’taki terör ve mezhep çatışması tehditleri konusunda da aynı şekilde askeri güç destekli aktif politika izlemeye devam edeceğiz. Kendi ülkesinde egemenliğini tesis edemeyen, topraklarına hâkim olamayan, terör örgütlerinin canımızı acıtmasına mani olamayan hükümetlerin, Türkiye’yi eleştirmeye hakları yoktur. Türkiye, vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak için ne gerekiyorsa, onu yapmaktan asla imtina etmeyecektir” ifadesini kullandı. Bu Mesele Bizim İçin Öncelikle Bir Beka Meselesidir Suriye ve Irak meselesinin Türkiye için bir beka meselesi olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgemizde yoğun bir askeri ve siyasi etkinlik içinde olan güç Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgenin temizlenmesi çin Türk askerinin koalisyon güçleriyle en üst düzeyde görüşmelerini sürdürdüğünü, Beraber çalışalım önerisinde bulunduklarını belirterek, kendisinin de süreci takip ettiğini kaydetti.
Kandil’e Gerekli Müdahaleler Yapıldı Türkiye’de canlı bomba saldırıları gerçekleştiren DEAŞ’ın gücünü Suriye’den ve Irak’tan aldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan
konuşmasında, “30 yıla aşkın bir süredir ülkemizde kanlı eylemler yapan PKK terör örgütünün üstleri nerededir? Bu üstler Irak’ta ve Suriye’de bulunuyor. Kandil’deki
PKK üstlerini Irak hükümeti yok etti de biz mi engel olduk? Ben daha önceki dönemde Maliki’ye ‘Sayın Maliki, bakın Kandil’e müdahale edin dedim. Bizim gücümüz yok dedi. Eğer siz etmiyorsanız, biz oraya müdahale ederiz dedim. ‘Edin’ dediler. Etmediler, biz bu defa Kandil’e müdahale ederken, acaba birileri izin verecek mi diye bakmadık. Uçaklarımızı kaldırdık, Kandil’e gerekli müdahaleleri yaptık. Bugün de yaparız, yarın da yaparız. Niye? Bize tehdit oluşturuyor da onun
için” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sincar ve Telafer’in sıkıntılı bölgeler olduğuna işaret ederek, şu görüşlerini aktardı: “Telafer de bizim için sıkıntılı bir yer ve orada aslında 400 bin Türkmen var. Yarısı Şii yarısı Sünni, o ayrı bir mesele. Şu anda öyle bir tehdit sebebi ile boşalma var ki 60 bine düştü. Buraları bizim kontrol altına alıp, yeniden buraların sahiplerini tekrar buralara döndürüp, iskân etmemiz lazım. Şimdi Şengal’de benzer bir çaba içinde olan PKK’nın önünü Irak devleti kesti de biz mi mani olduk? Suriye devleti kendi toprakları içinde cirit atan PKK’nın uzantısı terör örgütü yani PYD’yi, YPG’yi, DEAŞ’ı tepeledi de biz mi elini tuttuk? Ne PKK ile ne DEAŞ’la baş edemeyen bu ülkelerde şimdi göz göre göre, mezhep çatışması fitili ateşlenirken, biz burada nasıl rahat oturabiliriz? Sorunun kapımızı çalmasını, canımızı yakmasını beklemeyeceğiz. Öyleyse PKK ve DEAŞ meselesini, mezhep çatışması tehdidini de kaynağında önlemek için ne gerekiyorsa yapacağız.” Türkiye’nin Suriye sınırını tüm terör örgütlerine karşı güvenli hale getireceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Irak’taki terör ve mezhep çatışması tehditleri konusunda da aynı şekilde askeri güç destekli aktif politika izlemeye devam edeceğiz. Kendi ülkesinde egemenliğini tesis edemeyen, topraklarına hâkim olamayan, terör örgütlerinin canımızı acıtmasına mani olamayanhükümetlerin, Türkiye’yi eleştirmeye hakları yoktur. Türkiye, vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak için ne gerekiyorsa, onu
yapmaktan asla imtina etmeyecektir” ifadesini kullandı. Bu Mesele Bizim İçin Öncelikle Bir Beka Meselesidir Suriye ve Irak meselesinin Türkiye için bir beka meselesi olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgemizde yoğun bir askeri ve siyasi etkinlik içinde olan güçlere verdiğimiz mesajı burada bir kez daha tekrarlıyorum, ekranları başında bizi izleyen milletimize de sesleniyorum, Suriye ve Irak konusu Türkiye için enerji meselesi değildir, siyasi etkinlik alanını genişletme meselesi değildir, keyfe keder bir mesele hiç değildir. Bu mesele bizim için öncelikle bir beka meselesidir. Suriye ve Irak kaynaklı tehditleri çözmeden 2023 hedeflerimize
ulaşma imkânımız bulunmuyor. Aynı zamanda bu mesele bizim için bir insani meseledir. Her iki ülke halkı ile bin yıllık kardeşlik hukukumuz var. Suriye’de Irak’ta çatışmalar başladığında oradaki insanlar hemen Türkiye’ye yöneldiler. Bu 3 milyon nereden geldi? 2 milyon 700 bini Suriye’den, 300 bini Irak’tan geldi. Niye buraya geldiler de başka bir yere gitmediler? Batı 10-20-30 bin alırım diyor. Türkiye 3 milyon aldı. Parasal bütün harcamaları yapan Türkiye. Ne verdin şu ana kadar? Ciddi bir şey ortada yok. Tıpkı geçmişte Balkan ülkelerinden Kafkasya’dan olduğu gibi güney komşularımızdan milyonlarca mazlumu bir kardeşin bir kardeşeolan hissiyatı ile bağrımıza bastığımız gibi. Bu millet büyük bir millet. Bu millet elindeki ekmeğini kalkıp kardeşi ile ikiye bölen, bir tas çorbasını kardeşi ile beraber yudumlayan bir millet. İşte bunu 15 Temmuz gecesinde gördük. Tüm insanlığa o gece benim milletim bir ders verdi. Bu ders bir demokrasi dersiydi. Bu dersi verirken kimseden ian beklemedi. Ben Allah için yürüyorum, ben şehadete yürüyorum dedi. Ülkemizin bu alicenaplığı da meselenin kökünden çözümü için uğraşmamıza engel değildir. Tam tersi kardeşlerimizi yuvalarına kavuşturma çabalarımızı destekleyen bir husustur. Bu durum aynı zamanda yeni güvenlik konseptimizin kendimizle birlikte kardeşlerimizin de huzurunu kapsadığını gösteriyor. Öyle ya yanı başınızda yangın varken siz kendinizi nasıl güvencede hissedebilirsiniz? Hem kardeşlerimizin hem kendimizin güvenliğini sağlayana kadar Suriye’de ve Irak’ta aktif politika izlemeyi sürdürmek mecburiyetindeyiz” ifadelerini kullandı. TSK’nın İçinde, Polis Teşkilatımızın İçinde, Yargının İçinde Hala Bunlar Var FETÖ’nün hala devlet kurumları içinde olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çevremizdeki tehditlerle mücadele ederken, bunların içimizdeki araçlarına ve uzantılarına karşı gereken her tedbiri alacağız. 17-25 Aralık polis yargı darbe girişimi sonrasında aldığımız tedbirlerin faydasını 15 Temmuz darbe girişiminde gördük. Aradan geçen 2.5 yılda tüm eksiklerine rağmen o tedbirleri almamış olsaydık 15 Temmuz gecesini çok daha kanlı, tehlikeli geçirirdik. Türk milleti ülkesini ve devletini bu ihanet şebekesine elbette teslim etmezdi. Ama bugün 248 şehidimiz yerine belki 248 bin, 2.5 milyon şehitten söz ediyor olurduk. Devletin bu ihanet çetesinden tamamen temizlenmediğini biliyoruz. Çok açık söylüyorum, hala TSK’nın içinde, Polis Teşkilatımızın içinde, yargının içinde hala bunlar var, devletin çeşitli kurumlarının içinde hala bunlar var. Bunu bilmenizi istiyorum. Sorumluluk makamında olan bir Cumhurbaşkanınız olarak söylüyorum. Çünkü bu ülke bizim, bu millet bizim. Ne ülkeyi bunlara yedireceğiz ne bu milleti bunlara ezdireceğiz. Gereği ne ise bunu yapacağız. Çünkü ecdat bize bunların mantalitesi içinde bir ülke devretmedi.
Tweet’lerinden duymuşsunuzdur o bize şah damarından daha yakın diyor. Sizin şu anda okuduğunuz okuldan geçen birisi bunu diyor. Şu hale bak. Bu ifade o kadar
tehlikeli bir ifade ki, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz buyuruyor; ‘Size şah damarınızdan daha yakınım’ diyor. Bunun dışında hiçbir güç bize şah damarından daha yakın olamaz. Bu ifadeyi kullanmak küfürdür, şirktir. Nerelere oturtuyorlar, nasıl bir bakış bu, nasıl bir beyin yıkama bu? Her şeyi yalan, riya, ikiyüzlülük üzerine, her şeyi gizlilik üzerine kurulu böyle bir şer çetesi ile mücadelenin kolay olmadığı ortadadır. Bununla birlikte FETÖ’nün devlet içindeki operasyonel gücünü önemli ölçüde kırdığımızı düşünüyorum. Silahlı Kuvvetlerimiz, Emniyet Teşkilatımız, Adliye Teşkilatımız, Milli Eğitim ve diğer kurumlarımız tüm kamu kurumlarımız gerçekleştirilen açığa alma ve ihraçlarla en azından tespit edilen örgüt üyeleri pasifize edildi. Bunların örgüt içinde belirli pozisyonlarda bulunanları tutuklanarak etkisiz
hale getirildi. PKK’nın ve diğer terör örgütlerinin devlet içindeki elemanları da birer birer tespit edilip gereken muameleye tabi tutuluyor. Dokunulmazlık tahtında milletvekillerinden tutunuz belediye başkanlarına varana kadar terör örgütlerine malzeme olanlar, malzeme taşıyanlar bunun bedelini ödüyorlar. Aynı mücadele iş dünyasında, STK içinde, uluslararası düzeyde de sürdürülüyor. Türkiye’nin terör örgütleri ile mücadelesi son terörist etkisiz hale getirilene kadar devam edecektir. Bu mücadele olağanüstü hal bittikten sonra da sürecektir. Terör örgütleri ile yürüttüğümüz mücadelenin siyasi iradesini biz temsil ediyoruz, sahadaki sorumluları
da siz olacaksınız. Sizler bu iradeye sahip çıkmazsanız siyasi irade tek başına neticeye ulaşamaz. Görevinizin, sorumluluğunuzun ağır olduğunu biliyorum ama ben
sizlere inanıyorum, güveniyorum” dedi.