Moda…
İyilik modası…
Sormayın…
Bir iyilik yarışındayız ki sormayın…
Hayvan severiz, yardımseveriz, doğaseveriz, işçi
severiz, patron severiz…
Gökyüzü, yeryüzü, şelale, dağ, kapı, pencere
her şeyi severiz biz…
Her sabah uyandığımda bir şeyin gününü
kutluyoruz. Yaşasın… İyi ki… mutlaka… Hadi…
diye başlayan cümlelerimizle bir şey diyoruz..
Bunun zıddı da var tabii…
Şimdiki moda modaya uyum sağlamak ya…
Topluca birini alaşağı etmek, topluca saldırmak,
topluca sevmek, topluca acımak sosyal
yaşantımız oldu…
Yetiştirilirken ailemizden alamadığımız tüm
özgüveni sosyal medyadan alıyoruz.
Böyle bir rahatlık yok…
Sabah kızgın mı kalktın? Henüz afyonun
patlamadan giydir birine…
Sanırım bu çok zevkli, hiç bu kadar tutan bir
moda akımı olmamıştı çünkü…
Artık kolay yakalanabiliyorlar diye maça gidip
stresini atamayan herkes; eşinden, annesinden
paparayı yiyip oturmuş, sevgilisinden ayrılmış
biri ya da hiçbir sorun yoksa da kendini farklı
göstermeye çalışan bir ego budalası sosyal
medyada birine patlıyor. Çok zahmeti de yok bu işin. Sabah kalkıp timelinenına göz gezdirince topluca
kime çullanılmış anlaşılıyor ya hemen…
Anında görüntü…
Bu nasipsiz tavırlardan hepimiz nasibimizi aldık,
alıyoruz da…
Ta ki…
Biri ölünceye kadar…
Böyle bir badem gözlülük yok…
Bize hiç ölmeyecekmişiz gibi davranan bu güruh, daha
düne kadar saydırdığı kişi göçünce de bir numaralı
savunucusu olur… Kim paylaşmış, kim paylaşmamış,
kim dua etmiş, kim etmemiş; çıldırarak, ağzından
ateşler saçarak had bildirir…
… Samimiyetsizce oluşturulan kulisleri hiç sevmedim,
sevemedim…
Onun için…
Yokum arkadaş; aslında kıymet bilmeyen, bu moda
halinizden gına geldi…
Tek amacı “desinler” diye yaşayanların çanaklarına
frekans olmaktan bıktık gari…
Gidin kendinize kendiniz gibilerini bulun…
Giderken de kapıyı kapatın lütfen cereyan yapmasın.