İpek Tuzcuoğlu ile
Bu Yazı İnsani Bir Sorumluluk Gereği
Kaleme Alınmıştır… Yaşamda üzüldüğümüz, hüzünlendiğimiz, çaresiz kaldığımız gözyaşı döktüğümüz nice sebep vardır eminim. Hele ki merhamet duygusu yerli yerinde duranlardan vicdanının sesini hâlâ duyabilenlerdenseniz… Son yıllarda sosyal medyada çoğalarak paylaşılan kedilere, köpeklere, kuşlara ,atlara ve bir çok canlıya karşı yapılan şiddet ve işkence haberlerinin şahidi oluyoruz. Ve ne acıdır ki bu haberler karşısında acizliğimiz ve çaresizliğimizle yüz yüze kalıp ne yapacağımızı bilemez halde sadece tüm bu şiddete işkencelere karşı çıkan paylaşımlar yapabiliyoruz. Yapıyoruz da ne oluyor sadece kendimizi bir parça rahatlatıyoruz. Oysa yapılması gereken tek gerçek, bir devlet politikası haline gelmesi gereken hayvan ve doğa sevgisi. Evet hayvan hakları yasasının çıkması çok önemli hatta bir an önce ağırlaştırılmış hapis ve para cezalarının çıkmasını isteyenlerdenim. Bu canların canını yakanların canı yansın diyenlerdenim. Ama bu vahşetin sonrasındaki adım ya öncesi … İşte öncesi çok daha önemli kanaatimce. Çünkü bu katliamların, zulmün parçası olan canileşmiş bilinçleri ancak öncesinde engelleyebilirsiniz. (Çok ağır psikolojik hastalığı olan bireyler hariç ki onların da küçük yaşlardan itibaren gerekli tedaviye başlatılmış olması gerekir). Yani o acı sonlar olmasın diye küçük yaştan yeni nesillere, yeryüzü evimizin komşularını sevdirmek ve onları koruma bilinciyle başlanmalı. Bu bilincin oluşturulması ancak küçük yaştan başlayabilir. Ve bunun olabilme imkanı da hayvan ve doğa sevgisinin bir devlet politikası haline getirilmesi, Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte çalışacak ilgili bakanlıklarca uygulanmaya başlamasıyla olabilecektir. Tüm bu vahşetin şiddetin sonlandırılması küçük yaşlarda ki bireylerin iyi ve kapsamlı bir “Hayatta Sevgi de Paylaşılmalı” eğitimi ile olmalıdır. Gelin şimdi eskilere asrı saadet dönemine gidelim. im bilir belki hafızaları tazelemekte fayda vardır. Hz.Peygamberimiz doğa ile çocukluğundan beri çok yakın bir ilişki içerisinde bulunmuş. Çocukluk yıllarında diğer peygamberler gibi kendisi de çobanlık yapmış . Bakın o sürecini nasıl anlatmış: “Allah, davar gütmeyen hiçbir peygamber göndermemiştir.” deyince ashab O’na; “Sende mi ey Allah’ın Peygamberi? “ diye sormuş, O da “Evet Ben de birkaç kırat karşılığında (ücretle) Mekkeliler hesabına davar güdüyordum.” diye cevap vermiş. Ayrıca Hz. Peygamberin yaşamının daha sonraki dönemlerinde de pek çok hayvanı (at, koyun, keçi vb.), bağ ve bahçeleri olmuştur. Dolayısıyla toprakla, doğa ile iç içe yaşamış. Yaşadığı çevrenin yeşillendirilmesi ve ağaçlandırılmasıyla da yakından ilgilenmiş. Mesela Medine yakınlarındaki “Zureybu’t-Tâvil” ismiyle bilinen alanın ormanlaştırılması için şöyle buyurmuş: “Kim buradan bir ağaç keserse onun karşılığı olarak bir ağaç diksin.” En azından kesilen ağacın yerine yenisini dikme şartını getirmiştir. Ayrıca Medine’nin merkezinden itibaren her tarafa doğru 12 mil mesafelik bir sahayı “haram” ilan ederek ağaçlarının kesilmesini, yapraklarının ve otlarının koparılmasını, hayvanlarının öldürülmesini yasaklamıştır. Yaratılmış her canlıya karşı sevgi dolu ve duyarlı yaklaşımını örnek almamız gerekirken içinde bulunduğumuz dönem ve durum ne kadar içler acısı değil mi… Hatta bir hadisinde küçücük bir serçe için bakınız ne buyuruyor:”Haksız olarak bir serçeyi öldürenden Cenâb-ı Hak kıyamet gününde hesap soracaktır.” Ayrıca hayvanlara dağlama yapmayı, lanet etmeyi yasaklamış, kuş yuvalarının bozulmasını ve yavrularının alınmasını men etmiş, evcil hayvanların beden ve ağıllarının temizliği ve onların yavrularına hassas davranılmasını istemiştir. Ve her can taşıyan hayvana yapılan iyiliğin sevabı olduğunu belirtmiş, kediyi aile fertlerinden biri olarak görmüştür. Yani okuyacağınız bir çok bilgi ve kaynakta göreceksiniz ki peygamberimiz canlılara eziyet edilmemesini ve işkence yapılmamasını istemektedir. Bu okuduklarınızdan sonra, sizi gönlünüzle baş başa bırakıyorum. Tüm canlılarla hayatını ve sevgisini paylaşan tanıdığım tanımadığım herkese ,insanlık adına umut oldukları için ,o canlara can yoldaşı oldukları için sonsuz teşekkürlerimi sunarım …Bilin ki hep dualardasınız…