GÜZELLİKLER…
Bu ay ki köşe yazım bir Bayram hediyesine vesile olsun istedim. Malum günümüzde her şey maddiyatla ölçülür oldu, ne kadar pahalı ne kadar marka ise verilen hediye o kadar makbul zannediliyor. Yıllardır yazılarımda üstünde durduğum, sizlerle paylaşmaya çalıştığım manevi hayatımıza dair duygularımızın naifliğine, kaybedilmemesi gereken ruh güzelliğimize dair sözler, düşünceler oldu. Tam da bu cümlelere yakışır bir genç kızın hayata dair yazılarından birini paylaşacağım sizlerle. Kendisi ile yıllar önce sosyal medyadan tanıştım bendenizi seven hayranlarımdandı. Öncesinde onun gibi sevdiğim değer verdiğim güzel ruhlu genç hayranlarım da var. Ben onların hepsine GÜZELLİKLER diyorum. Çünkü Fan kelimesinden haz etmiyorum. Zaten ilişkilerimizde yıllar içinde fanlığın çok ötesine geçti. Ünlü isimlere hayran olanlar, sevenlerle ilgili bir de teşhisim var ki her ünlünün fanları da kendisi gibi oluyor, hayata bakışları, düşünceleri, duygu dünyası, saygısı, sevgisi. Benim GÜZELLİKLER de öyle işte. Ne zaman onlardan mesaj gelse, sosyal medyada paylaşım yapsalar ya da konuşsak, iyi ki beni seçmişler ve iyi ki bu yolda benimle beraberler diyorum. Biliyorum ki her yazımı olduğu gibi bu yazımı da okuyacaksınız onun için şimdiden hepinizin bayramı mübarek olsun! Dilerim hayırlı yollar hayırlı kişiler ve hayırlı olaylarla karşılaşırsınız her daim. Hediyeme gelince işte bu bahsettiğim güzelliklerden biri de sevgili Azime. Genç yaşına rağmen onun çok duygulu, derin, yaşının çok ötesinde, çok güzel yazılar yazdığını biliyorum. Geçen gün kendisiyle konuşurken bana yazdıkları ile ilgili bir şey danıştı o an aklıma geldi işte. Ve istedim ki zaten yazılarını çok beğendiğim bu güzel ruha, küçük de olsa bir alan yaratabileyim. Sevgili Azime benden sana, gönülden gönüle, bizlerden de okuyucularımıza manevi bir hediye olsun sevgi ile … – Hevesine düşersen her şey burada… Ama kanmazsan hiçbir şey değil vallahi bu dünya. Bu ayrımı bilirsen ve mânâyı tercih edersen pek buralı olmuyorsun. Huzur burada değil ki zaten diyorsun. Bir musibete bin ağıt yakıp üzülmüyorsun… Kanımca insan o noktada kendine yürüyor. Ben bir toparlayayım kendimi diyor. Ne çok dağılmışım dünyaya ve ne çok dağıtmış dikkatimi şu manzara… Artık içteki kötü huylar ne yöne çekse, hamur gibi dağılmış olan canın hâli bir şekle girmeye başlıyor. Canının yanmasından korkmuyorsun. Zaten yanıp geliyorsun. Biraz yanmassan uğramıyorsun… İnce ince dolduruyorsun içindeki boşluğu.
Çünkü biliyorsun, soracaklar niyahetinde; “Ambarında hırsız bir fare yoksa, Kırk yılın kulluk buğdayı nerede?” / Azime Metin