Anasayfa » Dünya » ABD’nin 45.Başkanlığına Donald Trump Seçildi

ABD’nin 45.Başkanlığına Donald Trump Seçildi

Amerika’da gerçekleşen ve ülkenin 45. Başkanının seçileceği oylama sonuçları belli oldu. Bu sonuçlara göre eyaletler bazında üstünlük sağlayan Donald Trump ABD’nin 45. Başkanı seçildi. Hillary Clinton ve destekçileri ise büyük hüzün yaşadı. ABD’de seçmenin yüzde 58’zi adalet sisteminin adil olmadığını düşünüyor. Seçmenin yüzde 25’i tepki oyu verdiğini söyledi. Seçmenin yüzde 31’i oy verdiği adaydan şüphe duyuyor. Yüzde 52 terör örgütü DEAŞ’la mücadeleyi yetersiz buluyor. Seçmenin yüzde 54’ü Barack Obama’nın başkanlık tarzını onaylarken yüzde 46 ise Obama’yı başarısız buluyor. Yeni başkanın Obama’nın politikalarını devam ettirmesini isteyenlerin oranı yüzde 29’da kalırken, yüzde 18 daha liberal, yüzde 46 ise daha muhafazakar bir başkan istiyor. ABD’de 8 Kasım 2016 tarihinde yapılan “Başkanlık seçimi” ABD ve özellikle AB’de sürpriz olmuştur. Kamuoyu araştırmaları Clinton’un seçileceğine kesin gözü ile bakıyordu. Ama beklediklerinin tersi bir durum ortaya çıktı. Küresel sermaye ve Yahudi lobisinin çoğunluğu Clinton’u destekliyordu. İsrail ise Trump’un seçilmesinden yana idi. Bu seçim Amerikalı seçmenin uyanışının işaretidir. Çünkü bugüne kadar küresel sermaye son derece güçlü medyası ile seçmeni yönlendiriyor ve robot gibi istediği yöne sevk ediyordu. Bu seçimde bazı lobiler ve küresel sermaye hezimete uğradı. Demokrasinin en önemli özelliği milli iradeye saygılı olmaktır. Seçimle işbaşına gelen meşrudur. Avrupa Birliği ve bilhassa Almanya, Fransa ve İngiltere Trump’un Başkan olmasından rahatsız olmuşlardır. AB medyası hatta manşetlerinden hakaret etmektedir. Kendisinin Başkan seçileceğine kesin olarak inanan Hillary Clinton psikolojik bir bunalım geçirerek “Değerlerinize sahip çıkın” mesajı ile taraftarlarını sokağa döktü. Protestolar, yakma, yıkma ve yağmaya dönüştü. Trump’un Başkanlığı ile ABD’nin siyasetinde ve stratejisinde önemli değişiklikler getireyeceği değerlendiriliyor. Ama bazı konularda değişiklik olacağı kesindir. Trump iktidarının Türkiye’ye önem vereceği de ortada. ABD ve Almanya, yakın gelecekte düşüncelerini tamamen tersine çevirerek Türkiye’yi kaybetmemek yönünde politika geliştireceklerdir. Obama’nın iki devre başkanlığı ABD tarihinin başarısız dönemlerinden birisidir. Clinton seçilmiş olsaydı FETÖ’cüler çok rahatlayacaktı. Bu hainler Türkiye’de halktan topladıkları ve şirketlerinin kazançlarını bağış adı altında Clinton’a hediye ettiler. Ama yanlış ata oynadılar. Clinton ailesi ile FETÖ’cüler arasındaki iş birliği yıllar öncesinde başlamış. Hillary Clinton’un eşi Başkan iken Gülen’i özel uçakla Türkiye’den ABD’ye getirdi. FETÖ’cülerin vergi kaçakçılığı, eroin ticareti ve kara para aklama ile ilgili soruşturmaları sürekli şekilde sumen altı edildi. Trump’un kurmaylarına göre; “Bizim için Laden ne ise Türkiye için de Gülen odur…” Donald Trump’un yardımcısı Mike Pence Türkiye’nin savunduğu Suriye’de “Uçuşa yasak bölge” politikasına açık destek verdi. Dışişleri bakanlığı için adaylar arasında gösterilen Bob Corker ve Newt Gingrich “Türkiye’yi dinlemeli idik” dedi. Bu sözler olumlu sinyallerdir. Gülen’in iadesine CIA karşı çıkıyor. Muhtemelen Kanada’ya deport edilir. Türkiye-Kanada arasında suçluların iadesine ait bir anlaşma yoktur. Bazı söylentilere göre Amerika’da bulunan bazı FETÖ’cüler Kanada’dan sığınma talebinde bulunmuşlar. Türkiye ile ABD arasında PYD konusunda da görüş ayrılıkları var. Trump’un seçim kampanyasında söylediği “Müslümanları Amerika’ya sokmayacağım ifadesi” şahsi web sitesinden silinmiştir. Anketler Clinton, halk ise Trump dedi. Clinton’un oyu, Trump’un ise delege sayısı fazla oldu. Amerika’da Başkanlık seçiminde asıl olan delegedir. ABD medyasının tamamı Clinton’u destekledi. Trump NATO’ya karşı olumsuz bakıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güvendiğinin sinyalini verdi. Ve “15 Temmuz gecesi cesaretini takdir ediyorum” dedi. ABD’de Demokrat Parti’nin başkan adayı Clinton, seçim kampanyasını yürüten ekibine teşekkür etti. Clinton, “Bu gece ne olursa olsun her şey için teşekkür ederim” dedi. ABD’de Demokrat Parti’nin başkan adayı Hillary Clinton, seçim kampanyasını yürüten ekibine teşekkür etti. Clinton, ABD’de seçimin kaderini değiştirecek kilit eyaletlerde Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı Donald Trump’ın öne geçmesinin ardından Twitter hesabından yaptığı açıklamada, seçim kampanyasını yürüten ekibiyle gurur duyduğunu belirterek, “Bu gece ne olursa olsun her şey için teşekkür ederim” dedi. Başkanlık yarışında en önemli eyaletlerden Ohio ve Florida’yı Trump kazanırken, Pensilvanya, Virginia gibi yerlerde ise büyük çekişme yaşandı. ABD sistemine göre Başkan seçilebilmek için eyaletlerin toplam 538 seçici delegesinden en az 270’ini elde etmek gerekiyor. ABD Başkanı Barack Obama, Başkanlık seçimine ilişkin bir soru üzerine “Seçim sonuçları benim için de sürprizdi. Başkanın ne dediğinden veya yaptığından kendimi sorumlu hissetmiyorum. Ama, yumuşak bir geçiş süreci için kendimi sorumlu hissediyorum. İnsanlar değişiklik arıyor olabilirler. Bu değişikliğin ne getireceğine tam olarak güven duymasalar da” ifadelerini kullandı. Yunanistan’ın başkenti Atina’ya düzenlediği iki günlük ziyaret kapsamında Başbakan Aleksis Çipras ile görüşen Obama, ortak basın toplantısında konuştu. ABDolursonrasında Kanada’nın göçmenlik sitesi de veri tabanı hatası vermeye başladı. Bilindiği üzere FETÖ mensupları Başkanlık seçiminde Clinton’u destekliyorlardı. Seçimden beklediklerini bulamayan FETÖ mensupları Kanada’ya kaçmak için mücadele ediyorlar. ABD Başkanlık seçimi sonuçları bu çerçeveden bakınca terörist başını da huzursuz ediyor. Donald Trump tüm yerel basın ve derneklere rağmen seçimlerden zafer ile ayrılmayı başardı. Bu durum doğal olarak da Clinton taraftarlarının endişe içerisinde kalmasına sebep oldu. ABD’de birçok ünlü eğer Trump seçimden galibiyetle ayrılacak olursa Kanada’ya göç edeceklerini açıklamıştı. Bunlardan birisi de ünlü pop yıldızı Madonna. ABD’deki Başkanlık seçimlerinde Donald Trump’ın zaferinin kesinleşmesinin ardından Hükümetten ilk değerlendirmeleri Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptı. Adalet Bakanı Bozdağ, ABD’deki başkanlık seçimlerine ilişkin yaptığı değerlendirmede “Gazete manşetiyle, anketlerle, televizyonlarla seçim kazanan kimse yok. Sonuçta oyu halk veriyor. Benim gördüğüm seçim stratejisi olarak Amerikan halkı kendi iradesinin yönlendirilmesine ‘hayır’ dedi diye düşünüyorum” dedi. Bozdağ, “ABD halkı kimi Başkan seçerse Türkiye o başkanla çalışmaya devam edecektir. Çünkü ABD ile Türkiye ilişkileri devletler arası ilişkilerdir. Ortak çıkarlarımız var, stratejik ortaklığımız var, aramızda pek çok anlaşma var. Bu çerçevede yürüyen devletler arası ilişkilerdir. Başkanların değişmesi bu ilişkilerde köklü değişiklikler getirmiyor” dedi. Başbakan Binali Yıldırım, ABD’de seçimi kazanan Donald Trump’ı tebrik ederek “ABD topraklarında yaşayan FETO, Fethullah Gülen’in bir an önce, ülkemize iadesi konusunda yeni Başkana buradan açıkça çağrı yapıyorum. İlişkilerimizi bozan, ABD ve Türk toplumu arasındaki tarihsel dostluğu zarar veren bu terör örgütü başını kısa sürede ülkemize iade ederseniz eminim ki, Türkiye-ABD dostluğu için yeni bir başlangıç, yeni bir sayfa açmış olursunuz” dedi. Amerika’da Başkanlık seçimlerinin tarihine kısaca bir göz atacak olursak, 1980 yılında eski Hollywood yıldızı ve California Valisi Ronald Reagan, Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olarak girdiği Başkanlık Seçimleri’nde Demokrat rakibi Jimmy Carter’a büyük fark attı. Reagan 238 delege toplarken, Carter 35’te kaldı. 69 yaşındaki Reagan, o tarihe kadar ABD’nin en yaşlı başkanı olurken yardımcısı ise eski CIA Başkanı George H.W. Bush oldu. Amerikalılar Reagan ile 4 yıl daha devam dedi. Cumhuriyetçi Başkan, 1972’de rakipsiz seçilen George Washington’dan sonra en büyük farkı attığı seçimde Demokrat aday Walter Mondale’i 50 eyaletin 49’unda geçerek ipi göğüsledi. Mondale ise sadece Minnesota ve D.C.’de kazanabildi. Sandıkta oyların yüzde 59’unu Reagan, yüzde 41’ini Mondale aldı. Bu oran Başkanı belirleyecek delege sayılarına vurulduğunda Reagan 538 delegenin 525’ini kazandı.Cumhuriyetçiler özellikle doğu, güney ve orta batı eyaletlerinden gelen oylarla Demokratlara fark attı. Reagan döneminin Başkan Yardımcısı George H.W Bush, ‘Dudaklarımı okuyun; yeni vergi yükü getirmeyeceğiz’ vaadiyle seçimleri kazandı. 1836’dan beri başkan yardımcılığından Oval Ofis’e geçen ilk isim olan Bush, Demokrat rakibi Michael Dukakis’i yüzde 54’e yüzde 46’lık oy oranıyla geçti. Seçimde ibreyi Clinton lehine çeviren en önemli olay ise 1980’lerdeki İran’la Contra olayı oldu. Amerikalı yetkililerin Tahran yönetimine gizlice silah sattığı, buradan elde edilen gelirlerle Nikaragua’daki solcu Sandinista hareketine para aktarıldığı ortaya çıkmıştı. Bush ise CIA Başkanı olduğu dönemde bu olaydan haberi olmadığını iddia etmişti. Ancak Kampanya döneminde yayınlanan bir kitap Bush’un olayla ilgili düzenli olarak bilgilendirildiğini ortaya koymuştu. Clinton, kampanya sürecinde bunu koz olarak kullanıp seçimlerde bir adım öne geçti. 1996 seçimlerinde Demokrat Başkan Bill Clinton, Cumhuriyetçi rakibi Bob Dole’u son 70 yılın en düşük katılımlı seçiminde yenerek 4 yıl daha Beyaz Saray’da kalmaya hak kazandı. Franklin D. Roosevelt’ten bu yana ikinci döneminde de seçilen ilk Demokrat başkan adayı olan Clinton, sandıkta yüzde 49.2 oy alırken Dole yüzde 40.8’de kaldı. Ancak Kongre’de çoğunluk Cumhuriyetçilere geçti. 2000’deki seçimler, tarihin en karmaşık ve sonucu en uzun sürede belirlenen, sonunda da Yüksek Mahkeme’ye taşınan seçimleri oldu. Ülkede başkanı 538 delegeden oluşan Seçmenler Kurulu belirliyor. Her eyalette en fazla oyu alan o eyaletteki tüm delegeleri kazandığından ülke çapında en fazla oyu almak başkanlığın kazanılacağı anlamına gelmiyor. 2000 seçimlerinde sandıktan tam da bu durum çıktı. Demokrat aday Al Gore yüzde 48.4, Cumhuriyetçi aday George W. Bush ise yüzde 47.9 oy aldı. Ancak delege sayısı Gore’dan fazla olduğu için Başkanlık koltuğuna oturan isim Bush oldu. Seçim aslında Florida’da düğümlendi. Bush bu eyalette, 2 milyon 912 bin 790, Gore ise 2 milyon 912 bin 253 oy aldı. Aradaki fark sadece 537 oydu. Oyların yeniden sayılması sonrasında sonuç Bush’un lehine oldu. Gore sayımı Yüksek Mahkeme’ye taşıdı. 9 üyeli mahkemeden 12 Aralık günün 5’e karşı 4 oyla Bush’un seçimin kazananı olduğu kararı çıktı. 2004 seçimlerinde 11 Eylül saldırıları sonrası kurulan ilk sandıkta George W. Bush, Demokrat rakibi John Kerry’yi yüzde 52’ye karşı yüzde 48 oyla geçerek görev süresini ikinci döneme uzattı. Kerry zaferini kutlamak için Bush’u telefonla ararken, Bush, dört dakika süren görüşmede Demokrat rakibini “Takdiri hak eden, değerli bir rakip” sözleriyle övdü. 2008 seçimlerinde Amerika Birleşik Devletleri tarihinin ilk siyah başkan adayı Barack Obama, Vietnam gazisi, Cumhuriyetçi aday John McCain’i geçerek ilk siyah Başkan oldu. 2008’deki küresel ekonomik krizin gölgesinde ‘değişim’ ve ‘tecrübe’ sloganlarının yarıştığı sandıkta Obama yüzde 52.9, Arizona Senatörü McCain yüzde 45.7 oy alırken, Obama özellikle ilk kez sandığa giden genç seçmenlerin büyük desteğini aldı. 30 yaş altı seçmenlerin yüzde 68’i Obama’ya oy verirken John McCain yüzde 31’de kaldı. Obama kampanyasına McCain’in 4 katı bağış topladı. Seçim kampanyasında Irak Savaşı en önemli konuydu. Obama, Irak’taki Amerikan askerlerini çekme vaadinde bulundu. McCain ise İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya ve Japonya’da olduğu gibi Amerikan askerlerinin Irak’ta kalmasından yanaydı. Bütün dünya, Amerikan Başkanlık seçimlerinin son bir senedeki gidişatını ilgiyle takip etti. Son birkaç seçimdir özellikle Cumhuriyetçilerin kampanyaları demokratik aydınlanma şeklinden uzak daha çok gelenekçi bir yaklaşımda olsa da Donald Trump’ın ortaya çıkması ve kampanyası boyunca sergilenen tutum ve kibir tüm toplumu rahatsız etti. Trump’ın karakteriyle ilgili ortaya dökülenler, kampanyayı takip eden herkesi şok etti. Böyle bir insan nasıl oldu da dünyadaki en önemli siyasi pozisyon için aday olabildi? İlk ifade edilmesi gereken şey, bir Trump zaferinin hala muhtemel görünmediği. 3 Kasım’da yani seçime beş gün kala, Clinton’ın kazanma ihtimali yüzde 70’in üzerindeydi. Son birkaç günkü anketler, tarafların birbirine yaklaştığı bir yarış sinyali verse de istatistiki tahminlerin, son ABD seçimlerine bakılacak olursa, nihai neticeye dair çok daha sağlam ve doğru öngörü kaynakları olduğu kanıtlanmıştır. Başkanlık seçiminde asıl belirleyici faktör, seçmenin katılım oranı oldu. Katılımın yüksek olması durumunda, Trump’ın hiçbir kazanma şansı olmazdı. Fakat Demokrat Parti seçmeni, sonuçların zaten belli olduğuna hükmedip de sandığa gitmemeye karar verince, beklenenden çok daha çekişmeli bir tablo hatta çok sürpriz bir tablo ortaya çıktı. ABD siyasetin önümüzdeki yıllarda, yeniden eski nezaket standartlarına, biraz da olsa, kavuşup kavuşamayacağı başlıca mesele. ABD, dünyanın en hakim ekonomik, askeri ve siyasi gücü olmayı sürdürüyor, fakat sahip olduğu demokratik imaj bu ve önceki birkaç seçimde çok kötü lekelendi. 2000 yılındaki tartışmalı seçimlerle başlayan, yine tartışmalı bir 2004 başkanlık seçimiyle, daha sonra son iki seçimde seçmene sunulan Cumhuriyetçi adaylarla devam eden seviye düşüklüğü ile ABD Başkanlık siyaseti, çok uzun bir düşüş sürecine girdi.