Anasayfa » Yazarlar » Abdülkadir Aksu » Abdülkadir Aksu ile… Demokrasiyi Krizden Kim Kurtaracak?

Abdülkadir Aksu ile… Demokrasiyi Krizden Kim Kurtaracak?

Demokrasiyi Krizden Kim
Kurtaracak?
Demokrasi, insan hakları, hukukun
üstünlüğü gibi kavramlar artık belirli bir
bölgeye, gruba değil, bütün dünyaya ait
ortak değerler haline geldi. Bugün artık
demokrasi başta olmak üzere tüm bu kavramlar
konusunda yeni bir muhasebeye ihtiyaç
duyulduğunu görüyoruz. İnsanlığın
ortak değeri olan demokrasi bugün ne yazık
ki Batı’nın İslam ülkelerinde yaşanan
gelişmeler karşısında sergilediği tutumlarla
büyük bir kriz içindedir.
Demokrasi, ülkelerin çıkarlarına göre
değerler ihtiva etmemektedir. Demokrasinin
temel değerleri batıya göre başka doğuya
göre başka oluyorsa o zaman “Demokrasinin
Geleceği” üzerine oturup düşünmekte
yarar var. Aynı durum bugün
uluslararası bazı kurumların (BM vb) dünyada
yaşanan insan hakları ihlalleri ve demokrasi
karşıtı olaylara karşı aldıkları pozisyonlarda
da bu çifte standardı açıkça
görmekteyiz.
Belki de ilk yapılması gerek şey; BM
gibi uluslararası kurumlarda bir revizyona
gitmek ve bu kurumların karar alma süreçlerini
yeniden düzenlemek olmalıdır. Dünya
artık 5 ülkenin karar verdiği bir dünya
değildir. Dünyada katliamlar yaşanırken
BM Güvenlik Konseyi’nin daimi 5 ülkesinden
birinin karara katılmaması durumunda
uluslararası toplum müdahale
edememektedir. Bakınız son dört yıldır
Suriye’de 600 binin üzerinde insan hayatını
kaybetti ancak insanları öldüren rejime
hala müdahale etmekte tereddüt yaşan
ülkeler var.
Bütün bunlar yaşandığı zaman insanlık
âlemi BM’nin işlerliğine ve varlığa güven
duymama noktasına gelir. Bu tür haksızlıklar
ve adaletsizlikler karşısında bugün
dünyada sesini yükselten tek ülke
ne yazık ki sadece Türkiye’dir. En son
Mısır’da yaşanan askeri darbe karşısında
demokratik dünya ne yazık ki ses çıkarmadı
ve darbeyi destekledi.
Bugün sınırların önemini anlamsız kılan
yeni dünya düzenine, insanların demokrasiye
sadece kendi sınırları içinde
değil, uluslararası düzeyde de ihtiyaçları
var. İşte bu süreçte dünyada gelişmiş veya
gelişmekte olan ülkelere, büyük görevler
düşüyor. Bu ülkelerin dünya ekonomisindeki
artan payları, bölgesel düzeyde belirginleşen
öncü konumlarına paralel şekilde
küresel meselelerde de daha fazla sorumluluk
almaları gerekiyor.
Üzülerek ifade etmek durumundayım
ki, BM insanlığın geleceğini tehdit eden,
umutlarını körelten, korkuları ortadan kaldırabilecek
bir liderlik sergileyemiyor. İnsanlığın
küresel barışa özlemi sonucu ortaya
çıkan BM’nin uluslararası meşruiyetin
ve adaletin tesisinde daha etkin olması
gerekiyor. Dünya 5 tane daimi üyenin iki
dudağının arasına bırakılamaz. Eğer tüm
dünyayı 5 daimi üyenin iki dudağı arasına
bırakacak olursak, işte burada insanlık her
geçen gün kan kaybeder.
Sizlerle birkaç rakamı paylaşmak istiyorum,
bakınız Suriye’de ölen insanların
sayısı 600 bini geçti. Sadece bizim ülkemize
sığınan insan sayısı 3 milyon, yüzbinlerce
insan kendi ülkesinden, evlerinden
ayrı yaşıyor. Bombalar ile ve son olarak
da kimyasal silahlarla insanlar öldürülüyor,
BM nerede? Uluslararası toplum
nerde? Dün Bosna’da AB’nin yanı başında
aynı şeyler yaşandı bugün Suriye’de
yaşanmaktadır.
Demokrasisin beşiği kabul ettiğimiz
Batı bugün demokrasiye sahip çıkmıyor.
Yeni dünya da demokrasinin ve demokratik
değerlerin savunulmaya ve korunmaya
ihtiyacı var. Ülke olarak biz demokrasiye
ve demokratik değerlere sahip çıkmasak
ve buna öncülük etmesek ne olur? Bunu
kendine dert edinen ve bu soruyu kendisine
soran başka ülkeler var mıdır? Bundan
şüpheliyiz.
Eskiler görünen köy kılavuz istemez
derlerdi. Biz de bütün bu ithamlarda ve iddialarda
bulunurken elimizde deliller var.
Bugün Batı dünyası, İslam coğrafyasında
yaşanan insanlık dışı katliamlar ve demokrasi
ihlallerini ekonomik ve siyasi çıkarlarına
göre yorumlamakta ve tavır almaktadır.
Burada bir diğer acı şey, bütün bu yaşananları
ne yazık ki destekleyen İslam ülkeleri
de var. Türkiye dünyaya barışı ve
kardeşliği için bir şans ve öncü bir ülke.
Umudumuz odur ki, diğer demokratik ülkeler
de bir an önce demokrasinin asgari
değerlerine bağlı kalarak dünyada yaşanan
“Demokrasi Krizi’ne” bir çare olurlar.