Anasayfa » Yazarlar » Abdülkadir Aksu » Abdülkadir Aksu ile… Irkçılık

Abdülkadir Aksu ile… Irkçılık

Irkçılık, insanoğlunun yaşamında
bu çağda ortaya çıkan büyük
bir veba hastalığıdır.
Kesin be kesin kanserojen bir
yapıya sahiptir. Irkçılık milletlerin
bünyesine girmiş öldürücü bir
virüstür.
Bu ruh haline sahip “Irkçılık”
ise, tam bir ‘avcı’dır; muhatabı
olan insanların ve halkların
sorumluluğunu taşımaz; muhatabı
olan halk onun için ‘millitize’
edilmesi gereken bir avdır.
Bugün hem bölgemizde hem
de ülkemizde etnik milliyetçilik
ve mezhepçilik temelinde, Müslüman
kardeşlerimiz üzerinde hayata
geçirilmeye çalışılan proje,
insan onurunu yerle bir eden
ve yaratıcının iman terazisi üzerine
kuruduğu “Dengeli ve Birlikte
Yaşamı”mızı belirleyen tüm değerlerin
altına bomba koyan hastalıklı
bir projedir.
Katı bir milliyetçilik ve mezhepçilik
söylemiyle varlığını kanla
devam ettirmeye çalışan bu hastalıklı
terörist zihniyetli yapılar;
İslam ümmetinin otantik tarafını
yok etmeye çalışır, muhafazakâr
ve mütedeyyin kesimleri reddeder,
liberal ve özgürlükçü kesimleri
aforoz eder ve hatta öldürür.
Bu coğrafyanın asli unsuru
olan tüm halklar aynı kaderi
ve acıyı Mezopotamya’da ,
Afrika’da, Anadolu’da tanıştıkları
günden bugüne birlikte yaşamamışlardır.
Kız alıp kız vermişlerdir.
Ayrıları gayrıları olmadığı
gibi birbirilerine kurşun sıkmamışlardır.
Osmanlı’yı yıkarak bu topraklar
da istedikleri gibi devletler kuran
ve başına da kendi yanlısı yönetimleri
getiren Batılılar İslam
Âlemi’ni o günden beri zehirlemeye
devam etmektedir.
Biz İslam ülkeleri olarak bu
çoğulcu etnik ve mezhepsel yapımızla
bir imparatorluğun izlerini
taşıyoruz. Birileri her ne kadar
inkâr etmeye çalışsa da bu toprakların
Selçuklu devleti ve babası
Osmanlı İmparatorluğu’dur.
Bu yüzden tüm İslam Ülkelerinin
içinde bulunduğu bu zor dönemlerden
kurtulmasının bu gereken
yegâne şey, “Irkçılık ve Mezhepçilik”
popülasyonu, geçmişi imparatorluk
ve ümmet anlayışı olan
ülkeler için kanserojen bir içeriğe
sahip olduğu gerçeğidir. Bu iki
hastalıklı anlayış bizim toprakların
ürünü değildir. Sözüm ona tepeden
inme diğer “devrim kanunları”
gibi yüzde yüz ithaldir. Bu
yüzden bize yabancı olan ve bütünlüğümüzü
zehirleyen “ırkçı ve
etnisiteci” ideolojik yaklaşımlar
ile mezhep temelli ayrımcılık girişimleri
ihtimaline karşılık toplumsal
beklentileri devam eden
coğrafyamızın birliği ve bütünlüğü
için bir zorunluluktur.