Türkiye’de Devlet, Hükümet ve TBMM düzeyindealınan yasal ve idari önemli düzenlemelere, kabuledilen uluslararası sözleşmelere, alınan kararlara veuygulamaya konulan etkin önlemlere rağmen kadınerkek eşitsizliği, kadına şiddet çarpıcı bir biçimdedevam etmekte, kadına şiddet ve kadın cinayetlerönlenememektedir. Kadın erkek eşitsizliğinin, kadınaşiddetin ve kadın cinayetlerinin artığı ülkemizde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kutlanmasınıniçimizde yarattığı olumsuz duyguları tanımlamakkolay olmuyor.Oysa 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Birleşmiş Milletler tarafından insan hakları temelinde onaylanmış uluslararası bir gündür. Birleşmiş Milletler 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarakbelirlerken, insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine,ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmış bir gün olarak kabul etmiştir. New York’ta 8 Mart 1857 tarihinde çalışma koşullarının iyileştirilmesi, haklarının verilmesiiçin grev yapan kadın işçilerin bulundukları fabrikada kapıları kilitlemeleri nedeniylemeydana gelen yangından kaçamamaları sonucu yangında 129 kadın işçinin hayatınıkaybetmesi anısına dayanan bir gündür.8 Mart Dünya Kadınlar Günü tarihsel gelişim süreci içinde çeşitli uluslararası toplantılardadünya kadınlar gününün kutlanması kararları alındı ve son aşamada Birleşmiş MilletlerGenel Kurulu 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasınıonayladı.Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk defa 1921 yılında Emekçi Kadınlar Günüolarak kutlanmaya başlanmış, 1984 yılından sonra da her yıl Dünya Kadınlar Günü olarakkutlanmaktadır.Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeyedeğil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın” sözleriyle Türk kadınına verdiğiönemi ve değeri belirtmiştir. Yine yüce önderimiz kadının üretkenliğini, yaratıcılığını, “şunainanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir” sözleriylevurguladı.Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, “Bir toplum aynı amaca, bütün kadınları veerkekleri ile beraber yürümez ise o toplumun ilerlemesine teknik olarak imkân ve bilimselolarak ihtimal yoktur” deyişiyle Türk toplumunda kadına verdiği değeri ortaya koyarkenkadının ikinci plana itilmesi, ayırımcılığa tabi tutulması ve kadın erkek eşitsizliğinin varlığıdurumunda, ülkenin ekonomik, sosyal ve bilimsel gelişmesini sağlamanın mümkünolmayacağınıbelirtmiştir. Atatürk’ün çabalarıyla Türk kadını 1934 yılında seçme ve seçilme hakkına kavuştuğudönemde kadınlarımız, çoğu Avrupa ülkesinden yıllar önce bu hakkı elde etmiştir.Türk kadının üreticiliği, yaratıcılığı yanında kültürümüzde kadın kahramanlığı datarihimizin her döneminde var olmuştur. Türk kültüründe kadın kahramanlığı Dede Korkut Hikâyeleri ve eski Türk destanlarından itibaren söz konusudur. Eski Türk destanlarındakarşımıza çıkan kahraman kadın tipi, 93 Harbi, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve ardındanMustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen Türk Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyetsonrası gerçekleştirilen 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı gibi savaşlarda kadınlarımız aktif bir rolalmıştır. Bu savaşlarda Türk kadını cephede ve cephe gerisindeki yerini almış, vatanı vebayrağı için çeşitli görevlerde bulunarak mücadele vermiş, bizzat cephede savaşarak gaziolmuş, şehit düşmüştür. Türk milletinin girdiği bu savaşlarda, kadın kahramanlarımız önemlibir işlev yüklenmiştir. Yakın tarihimizde Türk kadınının en güzel kahramanlık örnekleri Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen Türk Kurtuluş Savaşı’dır. Türk kadınıuzun mücadele yıllarında cephede ve cephe gerisinde yerini almış, vatanı ve bayrağı içinçeşitli görevleri başarıyla yerine getirmiştir. Böylesi yüksek niteliklere sahip Türk kadınıayırımcılığa değil mutlak eşitliğe layıktır. Dünya Kadınlar Gününün gerçek anlamda kutlanması ancak kadına toplumda verilenönemin en üst düzeye çıkartılması, kadın erkek eşitsizliğinin ortadan kaldırılması ve kadınaşiddettin, kadın cinayetlerinin önlenmesi durumunda önem ve anlam taşıyacaktır. Bu duygularla bütün kadınların 8 Mart Dünya Kadın Günü’nü kutlarız.
Saygılarımla.
G. Gül KILIÇASLAN