Öğretmeni soruyor çocuğa:
– Canlılar kaça ayrılır?
– Dörde ayrılır öğretmenim, diyor çocuk..
– Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım…
– Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar…
– Çocuklar da insan değil mi oğlum?
– Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim…
– Peki, şimdi yeniden say bakalım…
– Bitkiler, Hayvanlar ve Çocuklar…
– Oğlum insanlara ne oldu?
– Düşünebilenleri hep çocuk kaldılar, düşünemeyenleri de hayvanlaştılar öğretmenim.
Halil Cibran
Eminim bir çoğumuzun etkilendiği söz konusu hikâye çokçadır. Yukarıdaki alıntı bunlardan sadece biri. Sosyal medya paylaşımlarından ise öylesine etkileyici ve çoğunluğu da üzücü görüntüler seyrediyoruz ki her birini dünya üzerindeki tüm insanlarla paylaşmak istercesine bir duyguya kapılıyor insan. Herkes dünya üzerinde yaratılmışlara insanoğlunun ne kadar acımazca davrandığını ve bu acımasızlığa bir an önce dur denilmesi gerektiğini fark edebilsin istiyorsunuz. Unuttuğumuz, kaybettiğimiz naif duyguların nasıl da vahşete ve vicdansızlığa dönüşmüş olduğu gerçeği ile yüz yüze geliyorsunuz çoğu zaman. Bu sonuç dünya hayatının çarkı içinde nasıl da acımasızca öğütüldüğümüzün, nasıl da bize emanet edilmiş canlılara sahip çıkamadığımızın bir göstergesi aslında. Sadece hayvanlara bitkilere değil bizlere hediye bu yerkürenin tüm yaşam kaynaklarını da büyük bir başarı ile tüketti insanoğlu.
Zamanın ritmi, zamanın ruhu gibi tanımlamaları epey duyar olduk son yıllarda. Bu mudur zamanın ruhu! Bu mudur zamanın ritmi! Ben böyle bir ruhta ritm de istemiyorum arkadaş. Benim ruhuma ağır gelir bu düzen. Benim kulaklarım bu vahşi ve zalim ritmi duymak istemiyor, Bana bahşedilmiş bu gözler acıyla çevresine bakmak istemiyor, benim gönlüm bu azap dolu dünya düzenini kaldırmıyor. Nerede insanlık nerede yardımlaşma nerede hoşgörü anlayış. Benim kulaklarım hayırlı sözlere ,benim gözlerim huzurlu yarınlara ,benim gönlüm merhamete aç arkadaş. İnsanlığını kaybetmemiş adaletli vicdanlı ruhlara aç .
Çare ne mi? Çare biziz, çare sensin hepimiziz aslında. Yeter ki farkında olalım; yeter ki kendimizden yakınlarımızdan başlayarak özden bir hareketin ateşini yakabilelim. Yazalım, çizelim, konuşalım, istişare edelim. Ben tek başıma ne yapabilirim ki demeden bıkmadan usanmadan… Hele ki bu mübarek Ramazan ayında daha da çok farkında olalım merhametin, vicdanın sesi olalım. Yaratılmışların en şereflisi ve en üstünü olan insandan beklenen, Allah’ı tesbih eden her varlığa şefkat ve merhametle muamele etmesi değil midir? Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler. Rahim (akrabalık bağı) Rahmân’dan bir bağdır. Kim bunu korursa Allah onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa, Allah da ondan (rahmet bağını) koparır.” (Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 16) “Hem ülkemize hem tüm yaratılmışlar adına Ramazan ayının