Katar krizi bir anda dünya gündemine oturan bir kriz şeklinde gelişti. Ancak bu kriz için için kaynayan ve “bölge ülkeleri arasında önemli bir rekabet ve çıkar ilişkileri çatışmasının” ciddi bir parçası olarak su yüzüne çıktı. Dünya gündemi haline gelen ve sıcak çatışma riski de taşıyan Katar krizinin ne olduğu, neden çıktığı, görünürdeki nedenler yanında asıl nedenin ne olduğu, neden çıktığı gibi sorular medyada ve çeşitli platformlarda yoğun bir biçimde tartışılıyor. Kuşkusuz bu sorular yanında Katar ile diplomatik ilişkilerini kesen ülkelerin gerekçelerinin neler olduğu, sorunla doğrudan taraf olan ülkelerin karşılıklı iddialarının neler olduğu, bölge ve dünya barışı açısından krizin öneminin ne olduğu gibi sorular da kafalarda düğümleniyor.
Katar’dan Önemli Karar
Belirtildiği gibi çeşitli sorular kafalarda düğümlenirken Katar’dan krizi tırmandırma yerine ortamı yumuşatacı etki yapacak önemli bir karar açıklandı. Katar ile Suudi Arabistan arasındaki kriz devam ederken, Katar Petroleum CEO’sundan önemli bir açıklama geldi. Ülkenin Birleşik Arap Emirlikleri’ne doğalgaz dağıtımını gerçekleştiren Katar Petroleum’un CEO’su Saad el-Kaabi, El Cezire’ye konuştu. Kaabi, yaşanan krize rağmen BAE’ye satılan gazın kesilmeyeceğini duyurdu. Katar’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne günde yaklaşık iki milyar metreküp gaz ihraç ediliyor. Dünyanın gündeminde ilk sıraya yükselen Katar krizinin kamuoyuna yansıyan ya da yansıtılan görünürdeki ana neden Katar’ın teröre destek verdiği iddiasıdır. Katar’a ambargo koyan bölge ülkeleri ve krizde başı çeken Suudi Arabistan bir süreden beri Katar’ın bazı terör gruplarına maddi destek sağladığı ve İran’la işbirliği yaptığı iddialarını gündemde tutuyor. Bu nedenle de krizde öncü rolündeki Suudi Arabistan ve diğer beş Arap ülkesinin ambargo kararıyla ve Katar ile olan tüm diplomatik ilişkilerini kesmeleriyle kriz başladı. Katar ile bütün diplomatik ilişkilerini keserek Katar’ın diplomatlarına ülkelerini terk etmelerini istediler. Suudi Arabistan, liman ve hava sahasının yanı sıra Katar’a olan kara sınırını da kapattı. Katar ile diplomatik ilişkilerini kesen Körfez ülkeleri, hazırladıkları 13 maddelik talep listesini kabul ettirmeye çalışıyorlar. Katar bu taleplere yanıtını Kuveytli arabuluculara gönderdi. Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Es Sani, taleplerin “reddedilmesi amacıyla hazırlandığını” söyledi. BBC’ye bilgi veren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yetkilileri, süre dolduktan sonra Katar’ın Arap ülkeleriyle ilişkilerinin düzelmesi seçeneğinin masada olmayacağını, Katar’ın çevresindeki Arap komşuları tarafından kalıcı olarak dışlanacağını söyledi. Siyasal gözlemcilere göre Orta Doğu’daki bu kriz Batı’yı iki nedenden ötürü endişelendiriyor. Birincisi Katar, Irak Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı mücadelede kritik bir müttefik. ABD’nin Orta Doğu’daki en büyük hava üssü olan El Udeyd bu ülkede bulunuyor. İkincisi ise Katar’ın dünyada stratejik alanlarda 335 milyar dolarlık yatırımı bulunuyor. Bu paranın önemli bir kısmı ABD ve İngiltere ekonomilerine akıyor. Eğer Batı Katar ve ona yaptırım uygulayan ülkeler arasında bir tercih yapmak zorunda kalırsa bu yatırımların riske girebileceği değerlendiriliyor.
Krizin Çıkış Nedeni
Yapılan değerlendirmelere göre krizin nedenleri farklı yaklaşımlara göre terörizm ve dış politika tercihlerine dayandırılıyor. Katar, El Kaide ile ilişkili olan Şam’ın Fethi Cephesi gibi örgütleri fonlamakla suçlanıyor. Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn üçlüsü Katar’ı terörizmi desteklemekle suçlarken Mısır ve diğer bazı ülkeler de bu suçlamaları destekliyor. Söz konusu ülkelere göre Katar 20 yıldır Müslüman Kardeşler, El Kaide ve IŞİD gibi örgütleri destekleyerek bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışıyor; 2014 yılında bu yöndeki faaliyetlerini durduracağının sözünü vermesine rağmen yerine getirmiyor. Ayrıca Katar, İran destekli Şii milisler tarafından Irak’ta kaçırılan Kraliyet ailesi üyelerinin serbest kalması için Şii milislere bir milyar dolar fidye vermekle de suçlanıyor. Bu suçlamaları kabul etmeyen Katar terörizmi destekleme ve terörist gruplara fidye ödeme iddialarını kesinlikle reddediyor. Katar’a göre yaratılan krizin terörizmle ilgisi bulunmuyor. Sorunun kaynağı, bölgedeki güçlü komşuların Katar’ın dış politikasını Suudi Arabistan ile aynı çizgiye getirme stretejisidir. Katar Dışişleri Bakanı Al Sani’ye göre komşu ülkelerin Katar’ın egemenliğine yönelik bir saldırısı söz konusudur. Körfez ülkelerinin Katar’a ilettikleri 13 maddelik talepler arasında muhafazakâr komşularını rahatsız eden Al Jazeera kanalını ve Türkiye tarafından kurulan askeri üssü kapatması dikkat çekiyor. Ayrıca Katar’ın Körfez’de doğalgaz sahasını paylaştığı İran ile ilişkilerini sınırlandırması talebi de yer alıyor. İleri sürülen iddialardan Körfez monarşilerinin Müslüman Kardeşler gibi İslamcı grupları birer tehdit olarak gördükleri anlaşılıyor. Körfez ülkelerinin 13 maddelik listesi, ABD’nin Körfez ülkelerinden, Katar’dan ne istediklerini açıkça söylemelerini talep etmesi üzerine açıklandığı belirtiliyor. ABD sorunun aşılması için yaptığı girişimlerde Körfez ülkelerinin ileri sürdükleri taleplerin “makul ve gerçekçi” olması gerektiği hususuna dikkat çekiyor. Uzmanlara göre Katar yıllardır Gazze’de Hamas, Suriye ve Libya’da çeşitli İslamcı örgütler ile Müslüman Kardeşler’i desteklediği bilinen bir gerçek. Nitekim Al Jazeera pek çok kişinin terör eylemi olarak değerlendirdiği eylemleri savunan radikal vaizlerin görüşlerini yayınlıyor. Suudi Arabistan’daki Suud, Abu Dhabi’deki Al Nahyan ve Bahreyn’deki el-Halifi ailesi gibi Katar’ın etrafını saran muhafazakâr hanedan monarşileri sözü edilen İslamcı grupları kendilerine birer tehdit olarak görüyor ve Müslüman Kardeşleri de terör örgütü olarak ilan etmiş durumda. Katar’daki yetkililer ise isimleri yayınlanan listenin siyasi amaçlarla yayınlandığını ve ülkelerinde terörizmle ilişkisi bulunduğundan şüphelenilen insanların bir kısmının yargılandığını bir kısmının da 24 saat gözetim altında tutulduğunu ifade ediyorlar. Katar’a yapılan söz konusu suçlamalar karşısında genel olarak diplomasi gözlemcileri de Suudi Arabistan’ın bir başka ülkeyi İslami radikalizmi desteklemekle suçlamasını “ilginç” buluyor. Bu konuda değerlendirme yapanlar 11 Eylül 2001’de ABD’ye saldıran 19 kişinin 15’inin Suudi olduğu buna karşılık bu kişiler arasında Katarlı bulunmadığına dikkat çekiyorlar. Ayrıca yapılan tahminlere ve tespitlere göre de dört binden fazla Suudi’nin IŞİD’e katıldığına ve Suudi Arabistan’ın da bunu önleyecek önlemleri almakta geç kaldığına vurgu yapılıyor. Uzmanlara göre Suudi Arabistan’daki binlerce muhafazakâr Vahabi’nin IŞİD ile paylaştığı birçok ortak pratik ve radikal görüş bulunduğu hususu daha da önem taşıyor. Yapılan değerlendirmelere göre söz konusu Vahabilerin “İslam’ın ultra katı versiyonuna” katılmayan diğer Müslümanları kâfir ilan etme anlamına gelen “tekfir” kavramının etrafında yoğunlaşıyor. Dikkat çekilen bir nokta da tekfircilerin çoğu için dünyadaki 150 – 200 milyon arasındaki Şii kâfirdir. Suudi Arabistan’da kiliseler ve gayrimüslim dinlerin ibadetleri yasaklanmıştır. IŞİD gibi Suudi Arabistan’ın da mahpusları kafalarını keserek idam ettiği de ifade ediliyor. Ayrıca Suudi Arabistan’da ülkelerinin İslam’ın sert yorumundan uzaklaşmasını isteyen çok sayıda insanın bulunduğu hususuna dikkat çekiliyor.
Katar’ın Girişimleri Ve İngiltere
Katar, başta İngiltere olmak üzere Körfez ülkelerinin uyguladığı ablukayı kaldırmak için müttefiklerinden yardım isterken Körfez’deki bütün ülkeleri terörizmin finansmanı açısından incelemeye alacak bir denetim mekanizmasının kurulmasını da gündeme getirdi. Katar ve BAE bunu kabul edeceklerini açıklamalarına karşılık Suudi Arabistan bu öneriye net bir yanıt vermedi. İngiltere için bu krizdeki en büyük tehdit olarak, Arap ülkelerinin “Katar’la iş yaparsanız bizimle yapamazsınız” şeklindeki dayatmalarının olduğu ifade ediliyor. Katar lüks mağazalar zinciri Harrods’ın sahibi olmanın yanı sıra Londra Borsası’nda yüzde 22, Barclays bankasında yüzde 6 ve finans merkezi Canary Wharf’ta yüzde 50 hisseye sahip. Brexit sonrası dünyada İngiltere’nin bu yatırımlardan vazgeçmesinin mümkün olmadığı da değerlendiriliyor.
Kriz’in Savaşa Dönüşmesi Mümkün mü?
Körfez ülkeleri ile Katar arasında patlak veren krizin savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği hususu üzerinde durulan ve yorumlanan önemli bir nokta olarak değerlendiriliyor. Strateji uzmanlarına gör krizin savaşa dönüşmesi olasılığı düşük ancak tamamen bu ihtimalin göz ardı edilmesinin de söz konusu olmadığı yapılan yorumlarda ifade ediliyor. BAE sözcüsünün yaptığı açıklamada“krizi askeri bir krize dönüştürme planları olmadığını ve silahlı çatışmanın iki tarafiçin de felakete yol açacağını“ ifade etmemesine rağmen bu konuda hassa davranılması gerektiğine uzmanlar dikkat çekiyor. Hatırlatılan noktalardan biri de Katar’ın Türkiye ile uzun vadeli bir askeri anlaşması olduğu ve Türkiye’nin de ABD gibi Katar’da bir askeri üssünün bulunduğudur. Katarlı yetkililer Katar’daki Türk askerleri gücünün bir işgal girişimini caydırıcı görüyorlar. Nitekim TBMM’de Katar ile yapılan anlaşmanın onaylanması ve Türkiye’nin Katar’a asker ve mühimmat göndermiş olması bu bağlamda değerlendiriliyor.
Bölgedeki Silahlanma
Krizin ortaya çıkmasıyla birlikte tartışılan önemli noktalar arasında gerilime taraf olan bütün ülkelerin gelişmiş Batı silahlarına çok önemli paralar harcadıkları ve olağanüstü silahlandıkları gerçeğidir. Bu arada bir tür silahlanma yarışı devam ederken ABD’nin Katar’a 12 milyar dolar karşılığında F15 savaş uçağı satmayı planladığı bir dönemde krizin ortaya çıkması karşısında Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Bob Corker’ın bu kriz çözülene kadar bütün Körfez ülkelerine silah satışını yasaklama planı nedeniyle satış askıya alındı.
Türkiye ve İran’ın Krizdeki Durumu
Türkiye kriz karşısında ortaya koyduğu tutumla Katar’ı destekleyen bir politika uyguluyor. Katar’ın kullanabileceği hava sahaları kısıtlanmışken ayakta kalmasına yardımcı oluyor. Katarlı üst düzey bir heyet Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyarette Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ile hem işbirliğini hem de ortak tatbikat imkânlarını görüştü. Diğer yandan İran Katar’ın Körfez’in karşı tarafındaki komşusudur. İran ve Katar Körfez’in altındaki Kuzey Kubbesi doğalgaz sahasını paylaşıyor. Katar gıda ihtiyacının çoğunu ithal ettiği ve Suudi Arabistan da hem sınırını hem hava sahasını kapattığı için İran bu ülkeye düzenli olarak uçaklarla gıda gönderiyor. Katarlılar bu durumu 1948 yılında Sovyetler Birliği ablukasının ardından Batı Berlin’e yapılan yardımlara benzetiyor. Katar İran’la iyi ilişkiler kurmanın hakkı olduğunu söylerken bir diğer Körfez ülkesi olan Umman’ın da bunu yaptığına ve hiç de eleştiri almadığına dikkat çekiyor. Uzun vadede bu krizin çözümsüz kalmasının, Katar-İran ilişkisinin daha da güçlenmesine yol açacağı ifade ediliyor. Krizin çıkmasından itibaren günümüze kadar ABD ve Kuveyt tarafından yürütülen arabuluculuk girişimlerinin iki taraf arasındaki büyük uçurumu kapatamadığı görülüyor. Suudiler taleplerinin müzakereye açık olmadığını, BAE’liler Katarlılara hiç güvenmediklerini, Katar ise “yasadışı abluka ve kuşatma” altındayken kimseyle müzakere etmeyeceklerini söylüyor. Konu ile ilgili uzmanlar ve yazarlar mevcut yaptırımları en azından kısmen kaldırıp vaziyeti kurtaracak bir formül bulunsa bile bu gerilimin açtığı yaraların çok derin olduğunu ifade ediyorlar. Katar’ın bütün taleplere boyun eğmesi gibi beklenmeyen bir gelişme olmayacağı varsayıldığında bu durumun Körfez ülkelerinin “adı konulmamış üç bloğa bölünmesi” anlamına geleceği ifade ediliyor. Bu bloklardan biri, merkezinde Katar’ı en çok eleştiren ülkeler olan Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn olacak. Katar, taleplere boyun eğmezse tek başına kalacak ancak Arap olmayan ülkeler olan İran ve Türkiye tarafından desteklenecek. Bu krizden hiç hoşnut olmayan Umman ve Kuveyt ise iki bloktaki ülkelerle de iyi ilişkilerini korumaya çalışan tarafsız ülkeler olacak. Uzmanlara göre Körfez’deki bu bölünmenin tek kazananları ise Suudi Arabistan’ın en büyük rakibi İran ve düşmanlarının en küçük zayıflıklarını bile kullanmak için hazırda bekleyen IŞİD olacak.
Katar Talep Listesi’ne Cevabını Verdi
Katar abluka uygulayan dört Arap ülkesinin verdiği 13 maddelik talep listesi için verilen süre dolarken arabulucu Kuveyt’in önerisi ile mühlet 48 saat uzatılmıştı. Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman El Sani de Kuveyt’e giderek ülkesinin listeye içeriği açıklanmayan resmi yanıtını teslim etti. Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in başını çektiği dört Arap ülkesinin “terörizmi desteklediği” gerekçesiyle Katar’a uygulamaya koydukları ablukada önemli aşamalardan olan 13 maddelik talep listesi için verilen 10 günlük süre dolmuştu. Aralarında Türk askeri üssünün kapatılması, Müslüman Kardeşlerin terör örgütü kabul edilmesi ve İran’la ilişkilerin seviyesinin düşürülmesi gibi maddelerin olduğu bu listeye Doha sert tepki göstermişti. Bu arada 5 Haziran’da başlayan abluka krizinde arabuluculuk rolünü üstlenen Kuveyt hükümeti, Katar’a verilen sürenin dolması ve Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani’nin Kuveyt’e giderek ülkesinin resmi cevabını iletmesi nedeniyle sürenin 48 saat daha uzatılmasını talep etmişti. Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdulrahman el Sani, talep listesine cevabı vermek için Kuveyt’e giderek ülkesinin açıklanmayan yanıtını iletti. Ancak El Sani, daha önce taleplerin reddedileceğini açıklamıştı. Katar Savunma Bakanı Halid el-Atiyye, “ülkesinin kendisini savunmaya hazır olduğunu” belirtti. Sky News Britain Kanalı’na konuşan Atiyye, “Askeri müdahale aşamasına gelmemeyi umuyoruz, ancak biz her zaman hazırlıklıyız. Ülkemizi savunmaya hazırız” dedi. Krizin başlarında hatırlanacağı üzere Katar rest çekmişti. Bu bağlamda Katar Dışişleri Bakanı, önemli açıklamalarda bulunmuştu. Katar Dışişleri Bakanı Sheikh Mohammed bin Abdulrahman Al-Thani, ülkesinin başarılı ve gelişmekte olduğu için izole edilmek istendiğini söyleyerek krizin Körfez’deki istikrarı bozduğunu belirtti. Krizin çözümü olarak diplomatik yolları tercih ettiklerini belirten Katar Dışişleri Bakanı, gıda sıkıntısıyla ilgili olarak da “sonsuza kadar bu şekilde yaşayabiliriz” ifadelerini kullandı. Krizin bölgesel istikrarı tehdit ettiğini söyleyen Katar Dışişleri Bakanı, “Hâlâ tercih ettiğimiz seçenek diplomasi” dedi. Bakan, “Asla teslim olmayacağız ve dış politikamıza müdahale edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
Trump, “İlginç Şeyler Oluyor!”
ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ile Ortadoğu’daki barışı konuştuklarını belirtti. ABD Başkanı Donald Trump, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda, “Bu sabah (3 Temmuz) Almanya ve Fransa ile konuşacağım. Suudi Arabistan Kralı ile dün Ortadoğu’daki barış hakkında konuştum. İlginç şeyler oluyor!” ifadelerini kullandı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Trump’ın Katar kriziyle ilgili son gelişmeleri Suudi Arabistan Kralı Selman, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ve Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed Al Nahyan ile telefonda ayrı ayrı konuştuğu belirtilmişti. Açıklamada, Trump’ın Katar ve bazı Arap ülkeleri arasında devam eden anlaşmazlıkla ilgili kaygılarını dile getirdiği vurgulanmıştı. Trump’ın terörün finansmanının durdurulması ve aşırılık yanlısı ideolojinin itibarsızlaştırılmasının önemine dikkati çektiği bildirilen açıklamada, “Başkan, Riyad Zirvesi’nde ortaya konan ‘terörün yenilmesi’ ve ‘bölgesel istikrarın yaygınlaştırılması’ amaçlarına ulaşılması için bölgedeki birliğin kritik olduğunun altını çizdi” ifadesi kullanılmıştı. Açıklamada, Trump’ın bu süreçteki amacının, “terörizmin finansmanının sonlandırılması” olduğu da kaydedilmişti.
Katar Bazı Arap Ülkelerini IMO’ya Şikâyet Etti
Katar’ın kendisiyle ilişkilerini kesen bazı Arap ülkelerini, Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne (IMO) şikâyet ettiği bildirildi. Katar Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Casim es-Saliti’nin, İngiltere’nin başkenti Londra’da IMO Genel Sekreteri Kitack Lim ile bir araya geldiği belirtildi. Görüşmede Katar’la diplomatik ilişkileri kesen ülkelerin, denizcilik üzerinde ciddi tehlike ve zararlar oluşturan uluslararası denizcilik anlaşmalarına ilişkin ihlallerinin ele alındığına dikkat çekilen haberde, Saliti’nin, Lim’e Katar’a yönelik uygulanan abluka nedeniyle denizcilik güvenliğini etkileyen ihlallere ilişkin bir dosya takdim ettiği aktarıldı. Hatırlanacağı üzere Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Yemen, Mısır ve Bahreyn, 5 Haziran’da yaptıkları açıklamayla, Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kestiklerini duyurmuştu. Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn, ülkelerinin hava sahasını Katar’a kapatmış, söz konusu diplomatik ablukaya daha sonra bazı başka ülkeler de katılmıştı.