Anasayfa » Yazarlar » Abdülkadir Aksu » Siyaset Dünyamız Üzerine

Siyaset Dünyamız Üzerine

Siyasetle uğraşan her siyasetçinin ve siyaset üzerine fikir üreten her bilim adamının ‘siyaset’ tanımı farklılık arz edebilir.

Bendeniz de “Siyaset Kavramı”nı deneyimlerim ve tecrübelerim sonucu tek cümleyle “Siyaset Doğru işi, Doğru Kişilerle, Doğru Zamanda Yapma Sanatı”dır şeklinde tanımlarım.

Bu tanımda benim siyasete girdiğim 1987’li yıllardan bu yana, siyaset kurumuna ilişkin görüşlerimin bir özetini görüyorsunuz.

Siyaset’te dikkate aldığım üç önemli ilke; doğru iş, doğru kişiler ve doğru zamandır.

Burada önemli olan şey, öncelikle kendiniz için siyaseti doğru bir iş ve uğraş alanı olarak görmenizdir.

İkincisi ise doğru kişilerle siyaset yapma tercihinizdir. Bakınız siyaseti güvendiğiniz ve birlikte her türlü riski alabileceğiniz kişilerle ancak yapabilirsiniz.

Bu iki ilkeyi tamamlayan bir diğer önemli nokta ise siyaset yapmak için kendinizi hazır hissedeceğiniz doğru bir zaman dilimidir.

Evet, bu kısa ve özet siyaset tanımımızdan sonra, siyaset üzerine birkaç kısa notu dile getirmekte yarar görüyorum.

Bildiğiniz gibi, siyasette ‘iyi’ demek, ‘başarılı’ demektir; ‘başarılı’ demek, ‘faydalı’ demektir; ‘faydalı’ ise, toplumun potansiyel seviyesini teslim aldığı noktadan daha yukarıya çıkarmak demektir.

Siyasetçi, bir “ahlâk filozofu” veya bir “ahlâk vaizi” değildir; O’nun bütün vazifesi ülkesi ve toplumu için faydalı olanı bulmaya ve yapmaya çalışmak olan bir hizmetkâr olmasıdır.

Siyaseti mutlak anlamda bir çıkar ve bir rant uğraşı olarak görmek doğru değildir. Ne olursa olsun siyasetin ahlakla zorunlu bir ilişkisi olmalıdır.

Ahlaktan yoksun her siyaset tarzı öyle ya da böyle bir yozlaşmayı ve kirliliği üretir. Siyasi yozlaşmayı önlemenin ilacı siyasetimizi ahlakla içli dışlı hale getirmektir. Yani siyasetin faaliyet alanında bir kural olarak ahlaki normların olması sizi yanlışa sevk etmekten alıkoyar. Bir siyasetçi tıpkı bir askeri komutan gibi olmalıdır. Dost veya düşman hattında nereye kadar gidebileceğini ve nerede durmak gerektiğini bilmek zorundadır.

Bunu bilemeyen siyasetçiler, bütün bir toplum tarafından on yıllarca dişleriyle ve tırnaklarıyla elde ettikleri kazanımları, özgürlükleri birkaç günde kaybettirebilir.

Dolaysıyla milletine hizmetkâr olmaya aday olmayan her siyasetçi ve siyaset anlayışı öyle veya böyle millete kaybettirmeye adaydır.

Düzgün ve sorumluluk bilincine sahip bir siyasetçi, daima ‘kahramanlık’tan ‘boşboğazlık’tan ve ‘kurusıkı’dan kaçınmalıdır.

Zira, siyasetçinin yersiz kahramanlık ve boşboğazlığının faturası neticede bütün bir toplum yani millet tarafından ödenir.

Bize göre her siyasetçi şunu bilmelidir ki, bir ülkede iktidara gelmek ve muktedir olmak için mümkün olan üç yol vardır: Alttan, üstten ve yandan. Alt Yol, ‘Halk’tan yani ‘Millet’ten, Üst Yol, “Kaba Kuvveti”nden, Yan Yol ise ‘Sefaretler’den (Aracılar/Elçiler) geçer.

Bunlar içinde en makbul ve meşru olanı elbette milletin yoludur. Milletin yolu da ancak ve ancak tam olarak ‘demokratik’ ülkelerde işler.

Bugün bizim ülkemizde son 15 yıla baktığımızda; Siyasetçinin, siyaset yoluna baktığımızda; her adımında milleti görürüz, halka hizmeti görürüz.

Bize göre kalıcı ve güçlü bir siyaset için, milletin yolu biz siyasetçiler için en doğru ve makul yoldur. Bu yoldan şaşan tüm siyasetçiler yolunu er ya da geç kaybeder.

Bu vesileyle benim de kurucuları arasında yer aldığım Kasım 2002’de iktidara gelen ve 15 yıldır başarılı bir siyasi performans sergileyen Ak Parti’mize ve kurucu liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a nice başarı dolu yıllar diliyorum…