İslam Düşmanlığı Toplu Katliam Boyutuna Ulaştı
Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde önce El Nur ve sonra Linwood camilerine 15 Mart 2019 günü Cuma namazı kılmak için bir araya gelen Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen gaddarca ve vahşice terör saldırısına anında çok sert tepki gösteren ve nefretle kınayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dünyada uzun süredir yükselişi seyredilen ve teşvik edilen İslam düşmanlığı, bu saldırı ile bireysel taciz çizgisini geçerek toplu katliam boyutuna ulaşmıştır” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Zelanda’da iki camiye yapılan ve en az 50 Müslüman’ın şehit edildiği silahlı terör saldırısını çok sert şekilde kınadığı ve lanetlediği açıklamasında “Dünyada uzunca bir süredir yükselişi seyredilen ve hatta teşvik edilen İslam düşmanlığı, bu saldırıyla bireysel taciz çizgisini geçerek toplu katliam boyutuna ulaşmıştır. Tüm dünyayı özellikle de Batı ülkelerini, insanlığın tamamını tehdit eden bu tehlikeli gidişe karşı süratle tedbir almaya davet ediyoruz’’ sözleriyle sürdürülen İslam düşmanlığına ve tırmandırılan ancak dünyanın duyarsız kaldığı büyük terör tehdidine karşı uyarılarını Prof. Dr. Beril Dedeoğlu için düzenlenen törendeki konuşmasında yineledi. Geçirdiği beyin kanaması nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu ile Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu için İstanbul’da Galatasaray Üniversitesi’nde tören düzenlendi. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Prof. Dr. Beril Dedeoğlu’na rahmet dileyerek, yakınlarına ve akademi dünyasına başsağlığı dileğinde bulundu. Kaybettikleri her ilim insanının dünyada yeri doldurulamaz bir boşluk bıraktığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son yıllarda Halil İnalcık, Fuat Sezgin, Kemal Karpat gibi her biri kendi alanında gerçekten çok çok önemli isimleri ardı ardına dar-ül bekaya uğurladık” şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beril Dedeoğlu’nun vefatı vesilesiyle bir arada olduklarını belirterek, Dedeoğlu’nun aynı zamanda bakan, rektör, YÖK üyesi, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi sıfatlarıyla uzun zamandır birlikte çalıştığı bir mesai arkadaşı olduğunu ifade etti. Dedeoğlu’nun görev yaptığı her yerde birikimi, üretkenliği, çalışkanlığı, nezaketi ve hanımefendiliği ile sevilen, saygı duyulan bir isim olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı, “Uluslararası ilişkiler alanında yerli ve milli bakış açısıyla yaptığı değerlendirmeler her zaman ufkumuzu açmış, önümüzü aydınlatmıştır. Hocamız hayatı boyunca kitap, makale, tebliğ, konferans ve röportaj olarak ortaya koyduğu ürünlerin yanı sıra yetiştirdiği öğrenciler ve üstlendiği görevlerle de daima ülkesine karşı mesuliyetini yerine getirmeye gayret etmiştir” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bağrından çıktığı topluma hizmet etme heyecanı ve çabasına bizzat şahit olduğu Beril Dedeoğlu’nu genç denebilecek bir yaşta kaybetmenin üzüntüsü içerisinde olduğunu dile getirerek, “Hâlbuki bizim Beril Hocamızla birlikte yapmayı planladığımız daha çok çalışma vardı. Gerçekten Türkiye, özellikle uluslararası ilişkilerle güvenlik politikaları ile ilgili hususlarda her türlü katkıya ihtiyacımız olan kritik bir dönemden geçiyor. Eminim kendisinin de zihninde planı hazır olan daha çok çalışması, projesi, eser taslağı bulunuyordu” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilim dünyasından kayan bir yıldız olarak gördüğü Dedeoğlu’nun bıraktığı yerden, öğrencileri ve mesai arkadaşlarının çalışmalarını devralarak nihayete erdireceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Prof. Dr. Beril Dedeoğlu için Galatasaray Üniversitesi’nde düzenlene törende yaptığı konuşmada Yeni Zelanda’da iki camiye yapılan terör saldırısını kınadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni Zelanda’da Cuma namazı kılmak için bir araya gelen Müslümanlara yönelik saldırıyı nefretle kınadığımı belirtmek istiyorum. Dünyada uzun süredir yükselişi seyredilen ve teşvik edilen İslam düşmanlığı, bu saldırı ile bireysel taciz çizgisini geçerek toplu katliam boyutuna ulaşmıştır. Saldırı uzun bir planlamanın sonucudur; dolayısıyla fevri bir davranış denilerek geçiştirilemeyeceği bellidir” sözleriyle terör saldırısının bireysel olarak değerlendirilemeyeceğini, aksine planlı ve örgütlü bir İslâm düşmanlığı hareketine dayalı olduğunun ve geçiştirilemeyeceğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçekleştirilen katliamın “fevri bir davranış olamayacağı, saldırının uzun bir planlamanın sonucu olduğu” değerlendirmesi tarihçi ve bilim insanları tarafından da paylaşılıyor. Nitekim tarihçi Murat Bardakçı 50 Müslümanı camide şehit eden terörist Brenton Tarrant’ın silâhlarının ve şarjörlerinin üzerine geçmişte Müslümanlar’a ve özellikle de Türkler’e karşı mücadele etmiş olan birçok tarihî şahsiyetin ve Avrupa’daki önde gelen neonazilerin adlarının bulunduğu liste dikkate alındığında onun “bu işi tek başına plânlamadığını, arkasında bilgi bakımından da donanımlı olan ırkçı, terörist, sapık, vesaire gibisinden bir şebekenin mevcut bulunduğunu” gösterdiğine vurgu yapıyor. Bardakçı, buna gerekçe olarak da silâhların ve şarjörlerin üzerindeki sözü edilen böyle bir listeyi Tarrant misali cani teröristin tek başına hazırlamasının imkânsız olduğunu belirtiyor.
Teröristin Hayal Ürünü Tehdit Manifestosu
Yeni Zelanda’daki Müslümanları ibadet ederken katleden terörist, Türkiye’ye yönelik tehditlerin de yer aldığı bir manifesto yayınladı. Katliamı gerçekleştiren teröristin saldırıdan önce, YouTube sayfasından 70 sayfalık bir manifesto yayınladığı tespit edildi. Terör saldırısını iki yıl önce planlayan terörist Brenton Tarrant’ın 70 sayfalık manifestosunda Türklerle ilgili tehdit içeren bir bölümün de yer aldığı belirtiliyor. Avustralya’da doğdu belirtilen Brenton Tarrant isimli teröristin İskoç bir aileden geldiği ve 28 yaşında olduğu tahmin edildiği açıklandı. Cani teröristin televizyonlara yansıyan görüntülerinde beş silahla birlikte yolculuk yaptığı ve müzik dinlediği görülüyor. Müslümanların katili, katliam eylemini bilgisayar oyunlarına benzer şekilde gerçekleştirdiği ve saldırı sırasında silahın şarjörünü birçok kez değiştirdiği görülüyor. Aracından inen teröristin camiye girer girmez ateş etmeye başladığı, görüntülerde net olarak izleniyor. Dikkat çeken ipucu niteliğindeki çok önemli bir nokta, teröristin taşıdığı yarı otomatik silahların üzerinde, daha önce dünyanın başka bölgelerinde Müslümanlara saldırı düzenleyenlerin isimlerinin yer alması. Terör saldırısının iki yıl önce planlandığı tespit edilen teröristin yayınladığı manifestoda Türklerle ilgili olan bölüm “Türklere” başlığı altında yer alıyor. Bu bölümde, “Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz’ın Doğu yakasında… Ama Boğaz’ın Batı yakasında bir yerde yaşamayı denerseniz, Avrupa’ya gelirseniz sizi öldüreceğiz. Konstantinopolis’e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak” şeklindeki hayal ürünü cüretkâr tehditler dikkat çeken altı çizilecek ifadeler. İki camide gerçekleştirilen katliamda 51 Müslüman’ın şehit edildiği terör saldırısı, Yeni Zelanda tarihinin en kanlı saldırıları oldu. Hatırlanacağı üzere Yeni Zelanda’da 1990 yılında Aramoana kentinde gerçekleştirilen terör saldırısında 13 kişi hayatını kaybetmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan katliamı gerçekleştiren teröristin bıraktığı notlara da dikkat çekerek “Ülkemizi, milletimizi ve şahsımı da hedef alan katilin temsil ettiği anlayışın, Batı toplumlarını bir kanser gibi hızla ele geçirmeye başladığı açıktır. Kaldı ki ülkemi dahi Anadolu ve Batı olarak ayırmak suretiyle orada da kendine has değerlendirmeleri yapan, ortada gerçekten bir terörist, bir katil var. Şayet derhal önlem alınmazsa felaket haberlerine yenilerinin eklenmesi kaçınılmazdır. Tüm dünyayı bu tehlikeli gidişe karşı süratle tedbir almaya davet ediyoruz. Hayatlarını kaybeden masum kardeşlerimize şahsım ve milletim adına Allah’tan rahmet diliyorum”
dedi.
Yeni Zelanda Hesap Sormazsa Biz Sormasını Biliriz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Zelanda’da Müslümanlara yönelik terör saldırısına karşı tepkisini, olaya karşı duyarlılığını ve konunun peşini bırakmayacağına ilişkin kesin tutumunu ortaya koyan yeni açıklamasında, “Bunun hesabını vereceksin. Yeni Zelanda sormazsa öyle veya böyle biz bunun da hesabını sormasını biliriz” dedi. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Zonguldak Ereğli’de düzenlenen mitingde halka hitap ettiği konuşmasında dikkat çeken önemli satır başları şöyle: “AK Parti 17 yıldır bu ülkeyi hep daha ileri taşımanın gayreti içinde oldu. Milletimizle birlikte nice badireleri atlatarak atılım mücadelemizi devam ettirdik. Ülkemizin önünü terör örgütlerinin tuzaklarıyla kesemeyeceklerini anlayanlar doğrudan halkımızın aşına saldırdı, bu oyunu da bozduk. Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için mücadele ettiğimiz 2023 hedeflerimize ulaşmamızı hiç kimse engelleyemeyecektir. Bu tür sarsıntılar bizi ne yıldırabilir ne de durdurabilir. Teröristin silahındaki her ifade ülkemizin üzerinde yapılan oyunu gösteriyor, ülkemiz üzerindeki planların ifadesi gibidir; Anadolu Yakası’nda duracakmışız, Avrupa Yakası’nda duramazmışız! Sen kimsin? 50 kardeşimizi alçakça öldürdün ama bunun hesabını vereceksin. Bunun hesabını eğer Yeni Zelanda sormazsa öyle veya böyle biz bunun da hesabını sormasını biliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Fransa’da, İngiltere’de, Hollanda’da terör durmuyor. Samimi olmuyorlar. Samimi olmadıkları için de bedel ödüyorlar. Daha çok bedel öderler. Biz diyoruz ki gelin teröre karşı beraber mücadele verelim. Bunca yıldan sonra hala bunlar kan kusuyorlar, kin kusuyorlar. Sınırlarımızın dibinde terör koridoru oluşturmaya çalışanların da amacı aynı. Müslüman kanı dökenlerin hedefi de aynı. Bu işleri hafife alanlar buyurun. Fransa’da bakın terör duruyor mu? İngiltere’de, Hollanda’da duruyor mu? Durmuyor. Samimi olun samimi… Olmadıkları için de bedel ödüyorlar. Biz teröre karşı beraber mücadele edelim diyoruz. İsrail’in Filistin’de döktüğü kanın hesabını hiç yaptılar mı? Nereden nereye işgal ede ede artık Filistinlileri ufacık bir yere sıkıştırdılar kendileri ise tamamına yakınını işgal ettiler.”
“Yeni Zelanda Teröristi ve DEAŞ’ın Kumaşı Aynıdır”
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Washington Post gazetesi için “Yeni Zelanda Teröristi ve DEAŞ’ın Kumaşı Aynıdır” başlıklı yazdığı makalede Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde yaşanan terör saldırılarında 50 masum insanın şehit olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cuma namazı için yerel camilerde toplanan düzinelerce Müslüman’ın saldırıdan yaralı olarak kurtulduğunu hatırlattı. Cinayet silahlarının üzerinde ve teröristin internet ortamında yayımladığı manifestoda çok sayıda tarihi referansa rastlandığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Teröristin Türkiye’ye ve şahsıma birçok kez atıfta bulunması hem manidar hem de üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, makalesine şöyle devam etti: “Yetkili makamlarımız, Yeni Zelanda saldırısı sonrasında saldırgan Brenton Harrison Tarrant’ın 2016 yılında Türkiye’ye iki kez gelerek ülkemizin muhtelif bölgelerinde zaman geçirdiğini ortaya çıkardı. Ayrıca Tarrant’ın Fas, İsrail ve Hırvatistan gibi bazı ülkelere seyahat ettiğini tespit ettik. Türk istihbarat ve emniyet birimleri, olayın aydınlatılması ve gelecekte yaşanabilecek saldırıların engellenmesi için Yeni Zelanda ve diğer ülkelerle iş birliği içerisinde çalışmalarını sürdürmektedir.” Christchurch katliamının sorumlusunun dünya tarihini ve Hristiyanlık inancını tahrif ederek sapkın görüşlerini meşrulaştırmaya çalıştığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnsanların arasına nefret tohumları serpmeye kalkışmıştır. Geçmişte defalarca terörün dini, dili veya ırkı olamayacağını ifade etmiş bir lider olarak geçtiğimiz hafta yaşanan terör saldırılarını Hristiyan öğretisine, ahlakına veya prensiplerine bağlamaya yönelik her türlü gayreti kategorik olarak reddediyorum. Yeni Zelanda’da yaşananlar ancak cehalet ve nefretin zehirli bir çıktısı olarak değerlendirilebilir. Milletimiz, tarihin teröristler tarafından tahrif edilmesiyle ilk kez bu olayda karşılaşmamıştır. Tarihi, radikal ideolojisinin perspektifinden yorumlayan ve çoğunluğu Müslüman binlerce sivilin katili olan DEAŞ terör örgütü, son yıllarda ‘İstanbul’un yeniden fethi’ için çağrıda bulunmuştur. Bu çağrı, Christchurch saldırganının manifestosunda yer alan ‘şehri bir kez daha Hristiyan yapma’ sözüyle benzerlik göstermektedir. DEAŞ, aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya yemin etmiştir ki Türk askerinin Suriye’de terör örgütüne bu kadar ağır bir darbe vurmasının sebeplerinden biri budur. Bu itibarla, Yeni Zelanda’da masum insanların canını alan katil ile Türkiye, Fransa, Endonezya ve başka yerlerde terör saldırıları düzenleyenler arasında kesinlikle hiçbir fark olmadığını tespit etmek durumundayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEAŞ saldırıları sonrasında kabul edilemez terörist eylemlerin suçunu İslam’a ve Müslümanlara atan Batılı siyasetçi ve yorumcuların sayısının hiç de az olmadığını değerlendirdiği makalesinde “Bu şahısların görüşleri, Avustralyalı senatör Fraser Anning’in görüşleriyle örtüşüyordu. O dönemde biz, inancımızın terörle özdeşleştirilmesine itiraz ederek teröristlerin dinimizi ele geçirme çabalarını engelleme sözü vermiştik. Maalesef Avrupa’da ve Batı dünyasının diğer kısımlarında İslâmofobi, yabancı düşmanlığı ve liberal değerlerle örtüşmeyen başka pratikler sessizlikle karşılandı. Bunun tekrar olmasına izin veremeyiz. Eğer dünya Yeni Zelanda’da yaşanan saldırının benzerlerinin gelecekte yaşanmasını engellemek istiyorsa, öncelikle bu olayın koordine bir karalama kampanyasının sonucu olduğunu teşhis etmelidir. Türk milletinin yüzyıllardır vatan eylediği topraklardan teröristler istiyor diye ayrılmayacağı aşikârdır. Aynı şekilde sapkın katiller, bizi herhangi bir dini cemaat, millet veya grubu hedef almaya ikna edemeyecektir. Yüzyıllar boyunca Avrupa milletler ailesinin bir parçası olan Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi olan Türkiye, 11 Eylül terör saldırılarının hemen ardından teröre karşı ittifaka katılmıştır. Altmış yılı aşkın süre önce NATO’ya katılan ülkemiz, Avrupa Birliği’ne tam üye olmayı stratejik bir hedef olarak görmektedir. Aynı şekilde dost ve müttefiklerimizle birlikte tüm terör örgütlerine karşı mücadele etmeyi sürdüreceğiz” sözleriyle teröre karşı kesin tutumunu ortaya koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan teröre karşı ayırım yapılmadan ortak hareket edilmesi hususunun önemine vurgu yaparak “Batılı liderler ülkelerinde yaşayan Müslümanları kucaklamalı” ifadesine makalesinde yer verdi. Christchurch katliamı sonrasında Batı’nın üzerine düşen bazı sorumluluklar bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batılı toplumların ve hükümetlerin, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslâmofobi gibi son yıllarda yükselen ideolojilerin normalleşmesine izin vermemesi çağrısında da bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu sapkın ideolojilerin, tıpkı anti-semitizm gibi insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunun kabul edilmesinin çok önemli olduğuna dikkati çekti ve “İlaveten yaşanan olayı tüm yönleriyle aydınlatmak ve hem bu teröristin nasıl radikalleştiğini hem de terör örgütleriyle bağlantılarını anlayarak gelecekte yaşanabilecek trajedileri engellemeliyiz. Son olarak tüm Batılı liderlerin, Yeni Zelanda Başbakanı Sayın Jacinda Ardern’in cesareti, liderliği ve samimiyetinden ders alarak kendi ülkelerinde yaşayan Müslümanları kucaklaması gerekir” ifadesini kullandı.
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern Cesur Çıkışıyla Takdir Topladı
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern Başbakan Ardern düzenlediği basın toplantısında, El Nur ve Linwood camilerini hedef alan saldırıları “terör saldırısı” olarak niteledi ve “Bu, Yeni Zelanda’nın en karanlık günlerinden biri olacak” dedi. Ardern, Baş zanlı teröristin ülkede yasal bir şekilde silah edindiğini söyledi ve “Silah yasaları değişecek” ifadesini kullandı. Yeni Zelanda’da iki camiye yapılan silahlı saldırılarda 50 kişinin ölmesine, 20’si ağır 48 kişinin de yaralanmasına ilişkin açıklama yapan Başbakan Ardern, dört kişinin gözaltında olduğunu, güvenlik tehdit seviyesinin yükseğe çıkarıldığını, güvenlik önlemlerinin artırıldığını ifade etti ve “En uygun şekilde tepki veriyoruz. Sınırlarımız içerisinde, Christchurch bölgesinde bütün uçuşlar durduruldu. Sağlık hizmetleri devam edecek. Christchurch’teki yetkililer ve cami imamıyla da görüştüm. Yeni Zelanda’nın en karanlık günlerinden biri olduğu açıktır. Bu olağanüstü ve benzeri görülmemiş bir şiddet eylemidir. Kurbanların çoğu göçmen veya mülteci; Yeni Zelanda’yı evleri yapmayı seçtiler; onlar gerçekte biziz. Benim ve tüm Yeni Zelandalıların ve ailelerinin düşüncesi budur’ dedi. Yeni Zelanda bir mesaj paylaşmamı bekliyor. Bu insanların yuvası Christchurch’tü. Birçokları için doğum yerleri değildi. Bu insanlar Yeni Zelanda’yı seçtiler. Birçokları güvenlik içinde yaşamak için geldikleri bir yerdi. Bu olayın nasıl olduğunu anlayamayanlar için şunu söylemek istiyorum; biz nefretin kucak açtığı bir yer değiliz. Bu saldırının burada yapılma nedeni; bizim ırkçılık ve nefretle ilgimizin olmaması. Biz her zaman çeşitlilik, dostluk, iyilik ve ortak değerlerimizi paylaşmamızla kucak açan bir ülkeyiz. Değerlerimiz bu saldırıyla kesinlikle sarsılmayacak. Bu saldırıyı gerçekleştirenlerin ideolojisinin en sert şekilde lanetleneceğinden emin olabilirsiniz. Şu anda gözaltında olan kişiler güvenlik-istihbaratın takip listesinde olan kişiler değil. Buradaki ırkçı saldırıyla ilgili olarak her türlü aşırı ideolojiye karşı tetikte olmalıyız. İstihbaratımızdan gelen açıklamalara bakarsak tehdittin nereden geldiğinin önemi yok. Tehditlere odaklanıyoruz, aşırıcılıkla mücadele devam edecektir. Tarihte benzeri görülmemiş bir saldırı ile karşı karşıyayız. Biz bu tarz aşırıcılıkları reddedeceğiz. Burası bu tarz ideolojilerin yeri değil. Yeni Zelanda’nın görünüşü (profili) bu olay sonrası değişmeyecek. Şu andaki bilgiye göre gözaltındaki saldırganlar Avustralya’da da her hangi bir takip listesinde değil ve dört kişi gözaltında. Saldırganlarla birlikte çalışan kişiler olabilir. Polis ekipleri son derece aktifler” dedi.
Yeni Zelanda Başbakanı Liderliğiyle Övgü Aldı
Yeni Zelanda’da 15 Mart tarihinde silahlı bir terörist 50 Müslümanı şehit etti. Saldırının ardından Başbakan Jasinda Ardern, kriz yönetimiyle tüm dünyada dikkatleri çekti. Kendisini Müslümanların yerine koyan Yeni Zelanda Başbakanı, teröre taviz vermemek için elinden geleni, haberin duyulmasından itibaren yapıyor. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, suç oranının çok düşük olduğu ve bu açıdan örnek ülkeler arasında gösterilen ülkesinde bir anda kendini 50 Müslümanın camide namaz kıldığı bir sırada öldürüldüğü terör katliamı karşısında buldu. Yeni Zelanda kamuoyu ve bütün dünya saldırıdan birkaç saat sonra kameraların önüne geçen Yeni Zelanda Başbakanı Jasinda Ardern’in ne söyleyeceğini merakla bekliyordu. Başbakan Ardern ilk andan itibaren verdiği mesajlarla, liderliğini öne çıkarttı. Terör eyleminin ardından yaptığı açıklamada dikkat çeken ilk önemli nokta kendisini Yeni Zelanda’da yaşayan Müslümanların yerine koyması oldu. İkinci dikkat çeken nokta ise Parlamento’da terör saldırısına dair yaptığı konuşmasını “Es Selamün Aleyküm” sözleriyle sonlandırması oldu. Terör saldırının gerçekleştiği Christchurch şehrindeki Müslümanlarla ve dini liderlerle bir araya geldi. Başörtüsü takarak İslam âleminin değerlerine ve inançlarına saygısını gösterdi. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in ülkesinin lideri olarak ortaya koyduğu duruş, bütün dünyadan övgüler alıyor. Dünyanın dört bir yanındaki gazeteciler Ardern’in saldırı sonrası krizi nasıl ele aldığını bir örnek olarak gösteriyorlar. Övgüler medya yanında devlet/ hükümet yetkililerinden ve siyaset insanları tarafından da yapılıyor. Örneğin Pakistan Dışişleri Bakanı Muhammed Faysal, “Ardern Pakistanlıların kalplerini kazandı” açıklamasını yaptı. Saldırıdan bir gün sonra “Size şu an şunu söyleyebilirim, silah yasamız değişecek” açıklamasını yapmıştı. Bunun sadece sözde olmadığını bir kez daha gösterdi. “O saldırıyla tarihimiz değişti, kanunlarımız da değişecek” dedi. Yeni Zelandalılar 16 Mart Cumartesi günü ise saldırıya uğrayan camilerin önünde kurbanlar için çiçekler ve taziye mesajları bıraktı. Fransız haber ajansı AFP, görüntülerde yüzü traşlı, beyaz bir adamın aracını camiye doğru sürerken, daha sonra da içeri girip ateş ederken görüldüğünü bildirdi. Yetkililer, ülkedeki bütün camilere güvenlik gerekçesiyle kapalı kalmaları, Yeni Zelandalılara da evlerinden mümkünse çıkmamaları çağrısı yaptı. Baş zanlı Tarrant, saldırıdan önce Müslümanların Batı kültürünün hâkim olduğu ülkelerde yaşamalarına karşı çıkan bir de manifesto yayımladı. 16 Mart Cumartesi günü mahkemeye çıkarılan Tarrant’ın yeniden yargıç karşısına çıkacağı 5 Nisan’a kadar gözaltında tutulmaya devam edilmesine karar verildi.
Bangladeş Kriket Takımı Kıl Payı Kurtuldu
Cuma Namazı için camiye giden Bangladeş Kriket Milli Takımı’nın da saldırı sırasında olay yerinde bulunduğu bildirildi. Takımın kondisyon antrenörü Mario Vallavarayen “Otobüstelerdi ve saldırı başladığında araç yanaşmaya çalışıyordu. Sarsılmış haldeler ama iyiler” dedi. 2013’te yapılan nüfus sayımına göre Müslümanlar Yeni Zelanda nüfusunun yüzde 1’inden biraz fazlasını oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da saldırıları Twitter’dan Türkçe ve İngilizce paylaştığı mesajlarla kınadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajlarında, “Yeni Zelanda’da Nur Camii’ne ve orada ibadet etmekte olan Müslümanlara yapılan terör saldırısını şiddetle kınıyor, faillerini lanetliyorum. Saldırıda hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum” dedi.
Yeni Zelanda’daki Saldırı İslâmofobik Bir Terör Saldırısı”
Birleşmiş Milletler (BM) Irkçılık Özel Raportörü Tendayi Achiume ve BM Afrika Kökenli İnsanlar Çalışma Grubu Başkanı Michal Balcerzak, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki iki camide 50 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısını, “beyaz ırkın üstünlüğüne inanan birinin İslâmofobik bir terör saldırısı” olarak nitelendirdi. Achiume ve Balcerzak, “21 Mart Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü” dolayısıyla ortak yazılı açıklama yaptı. “Irksal eşitliği sağlamak” ve “ayrımcılığı önlemek için milliyetçi popülist söylemleri kullanmaktan vazgeçmeleri” noktasında devletlere acilen harekete geçme çağrısında bulunulan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bir haftadan kısa bir süre önce, beyaz bir üstünlükçü (beyaz ırkın üstünlüğüne inanan) biri, Yeni Zelanda Christchurch’de iki camiye, 50 kişinin ölümüne ve birçok kişinin yaralanmasına yol açan İslâmofobik bir terörist saldırı düzenledi. Bu trajik olay bize ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve dini nefretin ölümcül olduğunu ve etno-milliyetçi popülizm ve üstünlükçü ideolojilerin sonucunun ırkçı şiddet, dışlanma ve ayrımcılık olduğunu hatırlatıyor.”
BM’nin Açıklamasına Rağmen ABD Basını Yeni Zelanda’daki Cami Saldırılarına ‘Terör’ Dememe Israrı
Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki iki camiye düzenlenen terör saldırısının yankıları dünyada devam ederken, ABD basını Müslümanlara karşı yapılan saldırılarla ilgili bilinen “genel tutumunu” sürdürdü ve haberlerinde “terör” ve “İslâmofobi” ifadelerini kullanmadı. ABD’nin en etkili yayın organlarından New York Times, Washington Post, Wall Street Journal ve CNN gibi kuruluşlar, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki iki camiye düzenlenen terör saldırısında namaz kılarken 50 kişinin şehit edilmesine ve aralarında 20 kişinin ağır olduğu 48 kişinin yaralanmasına neden olan terör saldırısına ilişkin “terör”, “terörist” ya da “terörizm” gibi ifadeleri kullanmama ısrarını ve yanlı tutumunu sürdürdü. New York Times, saldırıyı yapan terörist için “şüpheli”, “silahlı kişi” ifadelerini kullanırken, Washington Post da “silahlı saldırgan” demekle yetindi. CNN ve Wall Street Journal gazetesi de diğer kuruluşlarla benzer kelimeler kullanarak, “terörist” ifadesini kullanmamayı tercih etti. ABD basını saldırıyı, aralarında çocukların da bulunduğu onlarca kişinin yaşamını yitirdiği bir terör saldırısı olduğu haberini vermek yerine, ABD’de alışılmış olan ve günlük normal bir olay olarak yaşanan kanıksanmış “silahlı saldırılardan” birisiymiş gibi gösterdi. Yeni Zelanda’daki saldırı konusunda ABD’deki yazılı haberlerde dikkati çeken bir diğer husus da “İslâmofobi” konusuna neredeyse hiç değinilmemesi oldu. New York Times, Washington Post, CNN ve Wall Street Journal, “Yeni Zelanda’daki saldırıyı beyaz ırkçılığı besledi” değerlendirmelerine yer vermelerine rağmen katliamla ilgili verdiği haberlerde “İslâmofobi” kavramını kullanmaktan kaçındığı gözlemlendi. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in, saldırıların duyulması üzerine zaman kaybetmenden düzenlediği basın toplantısında, Christchurch kentinde iki camiye düzenlenen saldırıların “terör saldırısı” olarak tanımlamasına rağmen ABD basınının saldırıya terör diyememesi ABD’nin terörü dolaylı desteklemesi ve Suriye’de PKK/PYD terör örgütlerine silah, istihbarat ve lojistik destek dâhil her alanda sağladığı destek daha da dikkat çekiyor. Yeni Zelanda’daki terör eylemini gerçekleştiren saldırganın beyaz medyada yapılan birçok yorumda Trump’ın “beyaz ırkçılık” meselesini küçümsemesinin kabul edilemez olduğu da vurgulanıyor. Yeni Zelanda’da iki camiye yapılan terör saldırılarını, ABD basını ve yönetimi “terör eylemi” ve “İslamofobi” kavramlarını kullanmaktan ısrarla kaçınılmasına rağmen ancak katliam düzeyindeki terör eylemlerinin gerçekleştirildiği durumlarda alınan bazı önlemlerin alındığı görülüyor. Nitekim Yeni Zelanda’daki iki camiye yapılan katliam düzeyindeki “saldırıların” ardından ABD ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özel bir televizyon kanalında gündeme ilişkin gazetecilerin ve gençlerin ‘Bugün için Çanakkale ruhu ne anlama geliyor?’ sorusuna verdiği cevapta; “Bir terörist çıktı, bir serseri çıktı. Benim ülkemi kendine göre ikiye böldü. ‘Anadolu yakasında yaşarsanız ne ala ama Avrupa yakasına geçmeye kalkarsanız şöyle yaparız, böyle yaparız.’ Tabii bu, oradaki zihniyetin acaba bir ifadesi miydi? Çünkü bu olay, bireysel bir olay değildir. Bu olay, tamamen örgütlü bir olaydır. Zira burada 50 Müslüman şehit edilmiştir. Bunun ırkçı olduğunun hemen herkes tarafından kabul edilmesine rağmen Trump konuyu “önemsiz” gördüğünü belirtmiş ve “Çok ciddi sorunları olan küçük bir grup olduğunu düşünüyorum. Eğer Yeni Zelanda’da olanlara bakarsanız, muhtemelen durum budur” değerlendirmesine kamuoyu tepki gösteriyor. Bu arada ABD Başkanı Donald Trump’ın, “beyaz ırkçılığın” yükselişte olduğuna inanmadığı açıklaması nedeniyle Trump’a gösterilen sert tepkilerin devam etmesi dikkat çekiyor. Amerikan medyasında yer alan birçok haberde ve sosyal AB’deki bazı kentlerde camilerin önündeki güvenlik önlemleri artırıldı. Bu önlemin alınması ABD’de saldırının bir terör saldırısı olduğunun zımnen de olsa terör eylemi olduğunu onaylamak ya da itiraf etmek anlamına gelmektedir.
Müslümanlara Terör Saldırısına ABD ve Avrupa’nın Sesi Çıkmadı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Zelanda’daki terör saldırılarıyla ilgili değerlendirmesinde “Bu olayda Avrupa’nın sesi çıktı mı? Hayır. Batı medyası işi tamamen sinsice götürüyor” dedi. ların içinde yavrular var 3-4 yaşında. Acımasızca bunlar orada şehit edilmiştir” dedi. Aldığımız bilgilere göre, olayın zanlılarına 11 yıl gibi bir mahkûmiyet verilecek. Bu sabah yaptığım görüşmede oradaki Müslüman cemaatlerin liderleri de 15 yıl gibi bir şeyden bahsediyorlar. Yani 50 Müslüman orada şehit ediliyor, bunların cezası azami 15 yıl olacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu, kabul edilebilir mi? İdam bugün Amerika’nın bile belli eyaletlerinde hala devam ediyor, dünyanın değişik yerlerinde hala devam ediyor. Bu çocuk oyuncağı mı? 50 insan, ibadet esnasındayken şehit ediliyor. Kiliselerde, şurada, burada bunların hiçbirini kabul etmiyoruz. Böyle bir şeyin olmaması lazım. Bizim ülkemizde böyle şeylere asla müsaade etmedik, her türlü tedbiri aldık. Ama bunlar, bu tür şeylerde çok rahatlar. Böyle bir şeyi kabullenmek mümkün değil” ifadelerini kullandı.
Manifestonun Arkasında Çok Ciddi Bir Kurul Var
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Zelanda’daki terör saldırısında teröristin 74 sayfalık manifestosu olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bunun böyle bir manifesto yazması mümkün değil. Bu özel bir kurul tarafından hazırlanmış bir manifesto. Bunun arkasında çok ciddi bir kurul var. Çünkü Batı’nın niye sesi çıkmıyor? Batı’daki medyanın niye sesi çıkmıyor. Bunu bulmuşlar ve hazırlayıp eline de vermişler. Benim ülkemin adı geçiyor, şahsımın adı geçiyor, Ayasofya’nın da adı geçiyor. Ayasofya adeta sanki emanetmiş de onu geri alacaklar. Sıkıysa geri al. O ayrı mesele. Burada hala ülkemizde birileri bakıyorsunuz ‘Ayasofya açılsın.’ Kardeşim bir şeyi söylerken duygusallıkla, bu alçağın, teröristin sözlerine karşı böyle bir talepte bulunmanın bir anlamı yok.” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Zelanda’daki saldırıyı gerçekleştiren teröristin Ayasofya’ya minareyi yakıştıramadığını ifade ederek, “Senin dedelerin bu işi ne kadar kudretle yapabildiyseler, sen onların seviyesine bile çıkamazsın. Terbiyesiz, önce haddini bileceksin. Sen daha bu milleti tanımamışsın. Geldi bu adam burada üç gün tur attı. Çevreyi dolaştı” dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Yeni Zelanda’daki terör saldırısına ilişkin Twitter’dan İngilizce yaptığı paylaşımda/açıklamada “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anzaklar’a yönelik ifadeleri maalesef bağlamından çıkarılmıştır. Cumhurbaşkanı, Yeni Zelanda Christchurch kentinde 50 masum Müslüman’ı öldüren teröristin yayınladığı sözde manifestosuna karşılık veriyordu. Türkler, Anzak misafirlerine karşı daima cana yakın ve misafirperver davranmıştır. Teröristin manifestosu sadece Erdoğan’ın şahsını değil, aynı zamanda Türk devletini ve halkını da hedef almıştı. Cumhurbaşkanı, Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümünde konuşurken, Türkiye’ye karşı geçmiş ve hala devam eden saldırılara ilişkin tarihi bir bağlamdaki görüşlerinin çerçevesini çizdi “ dedi.
Başkanı Erdoğan İİT Acil İcra Komitesi Toplantısı’nda önemli Açıklamalar Yaptı
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Düzeyinde Açık Katılımlı Acil İcra Komitesi Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Amerika Başkanı’nın Golan tepeleriyle talihsiz açıklaması bölgeyi yeni bir krizin, yeni bir gerilimin eşiğine getirmiştir. Golan Tepeleri’nin işgalinin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz” dedi. Yeni Zelanda’daki terör saldırısına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu teröristi hak ettiği şekilde cezalandırarak, tüm bağlantılarını ortaya çıkartarak aynı hevesleri taşıyanlara çok güçlü mesaj vermeliyiz. Müslümanları ötekileştirerek, mültecileri düşmanlaştırarak kendilerine iktidar yolu açan politikacılar söylemlerine çeki düzen vermelidir” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Yeni Zelandalı kardeşlerimin acısını paylaştığımızı ifade etmek istiyorum. Yeni Zelanda’daki eylemde hayatını kaybedenler başta olmak üzere terörün vahşi yüzüne kurban verdiğimiz şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum. Saldırının hemen ardından Cumhurbaşkanı Yardımcımı ve Dışişleri Bakanımı Yeni Zelanda’ya gönderdim. Yeni Zelanda makamlarının burada olması son derece anlamlıdır. Yaptığımız davete çok kısa sürede icabet ettiğiniz için her birinize şükranlarımı sunuyorum.
“Yeni Zelanda Hükümetine Teşekkür Ediyorum”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına devamla “Yeni Zelanda makamlarına ve halkına teşekkürü bir borç biliyorum. Başbakan başta olmak üzere hükümete olay karşısında gösterdikleri kararlı duruş için şahsım, ülkem ve teşkilatım adına teşekkür etmek istiyorum. Tepki, sergilenen empati tüm dünya liderlerine örnek olmalıdır. Bu vahşi terör eyleminin unutulup gitmesine müsaade etmemeliyiz. Elbette terör saldırısını gerçekleştiren caninin adını anmamalıyız ama bu teröristin tüm bağlantılarını ortaya çıkararak aynı hevesleri taşıyanlara çok güçlü bir mesaj vermeliyiz.”
Çavuşoğlu’ndan Yeni Zelanda’ya Teşekkür Mesajı: Dayanışma İçindeyiz
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, Yeni Zelanda’da 15 Mart’ta camilere yönelik terör saldırısının ardından gösterdikleri hassasiyet dolayısıyla Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern ve Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters’a teşekkür etti. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, konuya ilişkin Twitter hesabından yaptığı paylaşımında, “Başta Başbakan Jacinda Ardern ve İslam İşbirliği Teşkilatı Toplantısı’na katılan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters’a Christchurch saldırılarını başından itibaren terör olarak nitelemeleri ve Müslüman topluluğuna yönelik hassasiyetleri nedeniyle teşekkür ediyoruz. Yeni Zelanda ile dayanışma içindeyiz” ifadelerini kullandı. Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Peters, İstanbul’da düzenlenen, “Yeni Zelanda’da İki Camiye Yönelik Terörist Saldırı ve Müslümanlara Karşı Nefret ve Tahammülsüzlükle Mücadele Konusunda İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Düzeyinde Açık Katılımlı Acil İcra Komitesi Toplantısı”na katıldı.
Kuveytli Düşünür Suveydan: Türkiye Onurlu Bir Duruş Sergiledi
Yeni Zelanda’daki saldırıyı teşvik eden dolaylı ve doğrudan etkenler hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Kuveytli düşünür Dr. Tarık es-Suveydan, saldırının Siyonist ve Batı medyası tarafından İslâmofobinin körüklenmesinin bir sonucu olduğunu belirterek “ABD Başkanı Donald Trump’ın, Müslümanlara ve azınlıklara karşı ırkçı politikaları bu eğilimin artmasına katkı sağladı” dedi. Suveydan, terörist eyleme dünya genelindeki siyaset cephesi ve kamuoyunda gösterilen tepkinin de olumlu bir işaret olduğunu ifade etti. İslam dünyası ile Arap kamuoyunda terör saldırısına güçlü tepkiler verildiğini ve bunun İslâmi birlik duygusunun delil niteliğinde olduğunu aktaran Suveydan, “Saldırıya karşı her devletin farklı bir tutumu oldu. Türkiye’nin sergilediği gibi ileri düzeyde tavırlar da vardı. Türkiye onurlu bir duruş sergiledi. Kuveyt’te de gıyabi cenaze namazı için camilere genelge gönderildi. Yeni Zelanda’nın duruşunun oluşan öfke dalgasını azalttığını, bu duruşun fanatiklerin her yerde bulunduğunu ve saldırının sistematik değil bireysel eylemler olduğunu ortaya koyduğuna işaret eden Suveydan, Yeni Zelanda’daki insanların Müslümanlara sempati mesajları göndermesinin güzel bir davranış olduğunu ifade etti. Mısır ilim, sanat ve eğitimin lideridir ama maalesef arka arkaya yaşadığı despotluk dönemlerinden dolayı bir gerileme yaşadı. Hâlâ gerileme devam ediyor” ifadelerini kullandı. Arap dünyasındaki halk hareketlerine de değinen Suveydan, “Devrimlerin aslında bir hedefi yok, istenilen şey değişiklik. Bizler şiddet istemiyoruz, ülkelerimizin gelişmesini istiyoruz. Siyasilerin halkın yüksek tutkuluları olduğunu anlamasını temenni ediyoruz. Despotluk başarının ve tutkunun önünde bir engeldir” dedi.