ABD, kendi ifadelerine ve savundukları “hür dünya” görüşüne göre demokrasiyi, özgürlüğü, halkların kendi geleceklerini özgürce belirleme, dünya barışını ve istikrarı sağlama, terörü bitirme hedefleri doğrultusunda evrensel çağdaş değerleri koruma, geliştirme mücadelesi vermekte ve bu mücadelenin dünya liderliğini sürdürmektedir. Oysa ABD’nin gerçekte fiili uygulamaları, strateji ve politikaları iddialarının tam tersi saldırgan, terör eylemlerini, teröristleri destekleyen bir devlet niteliğini taşımaktadır. ABD’nin Afganistan ve Irak işgali, “Arap Baharı” desteği, Büyük Ortadoğu Projesi, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi, desteklediği vekâlet savaşları, PKK/PYD terör örgütüne silah yardımları, gerçek niteliğini ve kimliğini ortaya koymaktadır. ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in Başkenti olarak tanıması ve ABD İsrail Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı ABD’nin gerçek niteliğini, yüzünü bütün açıklığıyla sergilemektedir. Kudüs kararıyla ABD, her zaman olduğu gibi çıkarlarına hizmet ettiği ve savaş fabrikalarını çalıştırdığı için savaşı barışa tercih etmiştir.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs kararı başta Türkiye olmak üzere dünyanın büyük tepkisini çekti. ABD’nin kararının tanınmadığı, bu kararın geçersiz olduğu ülkelerin yetkililerince açıklandı. Trump’ın Kudüs kararı öncelikle kendisine ve özellikle koruyuculuğunu yaptığı İsrail’e olumsuz etkilerini daha ilk günden göstermeye başladı.
Kudüs’ü doğal olarak kendi başkenti olduğunu açıklayan Filistin, yıllardır İsrail’e ve emperyalizme karşı bunun mücadelesini çok uzun yıllardır büyük bedeller ödeyerek veriyor. Trump’ın kararına karşı da bu mücadeleyi herşeyi göze alarak daha şiddetli bir şekilde sürdüreceği kesindir. Çünkü Kudüs İslam dünyası için hayati öneme sahiptir; İslam dünyanın ve Filistinlilerin kesin vazgeçilmezidir. Donald Trump’ın akıl dışı Kudüs hamlesine karşı en sert tepkiyi gösteren Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ifade ettiği gibi “Kudüs, Müslümanların kırmızı çizgisidir” ve bu çizginin aşılmasına, aşındırılmasına asla izin verilmeyecektir.
Trump ve İsrailliler, Kudüs’ü tarihi, dini ve siyasi olarak hiçbir hakları olmadan İsrail devletinin başkenti olduğunu görebilirler ancak uluslararası toplum kesinlikle Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıyor. Birleşmiş Milletlerde bu yönde alınan eski ve yeni kararlar bunu yoruma imkân vermeyecek şekilde ortaya koymaktadır.
Kudüs doğal olarak Filistin’in başkentidir. Çünkü Kudüs Müslümanlar için vazgeçilemez önemli kutsal bir yerdir. Özellikle Kudüs, Sünni Müslümanlar için üçüncü en kutsal şehirdir. İslamiyet’te Kudüs, Milattan sonra 610 yılında ilk Kıble olmuştur ve Kur’an’a göre Hz. Muhammed, 10 yıl sonra Miraç’a bu şehirden çıkmıştır. Mescid-i Aksa’nın Müslümanlar için önemi vazgeçilmezdir.
Yüce Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de “Mescid-i Aksa”dan adıyla bahsetmekte ve bu Mescidin etrafının mübarek kılındığını bildirmektedir.
Bu gerçek böyle bilinmeli ve sonuçları ne olursa olsun Müslümanlar ve Filistinliler Kudüs’ü savunmaya devam edecek, ABD ile İsrail’in zorbalığı gerçekleri değiştirmeyecektir. Müslümanların Kudüs’e ilişkin tavrı, “imanı bir tavırdır. Zira Allah, Kudüs’ü göklere, Mekke ve Medine’ye bağlamıştır. Kudüs Müslümanlar için vazgeçilmezdir.” Bu gerçekler dikkate alındığında ABD-İsrail ikilisi tarafından akıldışı yaklaşımlar sürdürülür ve geri adım atılmazsa Kudüs merkezli kriz her geçen gün daha da tırmanacaktır. Mevcut tırmanmanın sürdürülmesi ve hatada ısrar edilmesi yaşanan sürecin şiddet ve savaş ağırlıklı yeni bir sürece evrileceği gerçeği gözden kaçırılmamalıdır. BM Genel Kurulu’nda ABD aleyhine büyük çoğunlukla alınan ve ABD’nin tarihi en ağır mağlubiyeti olan karar, olası bu yeni süreçte farklı ittifaklar ve yeni dengeler ortaya çıkarabilecektir.
Mescid-i Aksa, bir mescittir. Ancak yeryüzündeki herhangi bir mescit gibi değildir. Onun farklı konumunu, özelliğini ve önemini ayetler ve hadisler Müslümanlara anlatmaktadır. Bundan dolayıdır ki Mescid-i Aksa bütün Müslümanların kutsal mescididir. Bugün her Müslüman’a düşen görev Mescid-i Aksa’nın değerini bilmek, sevgi bağıyla ona bağlanmaktır. Onun dokunulmazlığını ve şerefini korumaktır. Ona destek olma uğruna maddi ve manevi bütün fedakârlığı yapmaktır.
Yüce Allah’ımız Müslümanların birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını daha da güçlendirsin.
Saygılarımla
G. Gül KILIÇASLAN