Mübarek Ramazan ayı ve sonrasında Ramazan
Bayramı’nı yaşayacağımız bugünlerde,
insanlar arasında güzelliklerin yaşanması,
hiç kuşkusuz hepimizin en büyük dileğidir.
Bugün yeryüzünde; ülkemiz dünya ülkeleri içinde
huzurun, barışın ve kardeşliğin en yüksek olduğu
ülkelerden biridir. Bir ay boyunca Anadolu’nun
her köşesinde birlik ve beraberlik içinde sofralar
kuruldu, birlikte iftarlar yapıldı ve insanlarımız
arasında medeniyetimizin zarafet ve nezaket
değerleri olan dayanışma, dertleşme ve paylaşma
gibi çok güzel paylaşımlar olacak.
İnsanlığın yeni bir yüzyıla girdiği şu zamanda
“barış, kardeşlik ve hoşgörüyü” ramazan ayıekseninde tartışmak ilginç olduğu
kadar düşündürücüdür. Zira
kin, nefret, düşmanlık ve hoşgörüsüzlüğün
sonucu olan savaşlar,
çatışma ve soykırımlar olmasaydı
zaten insanlığın özünde
var olan “barış, kardeşlik ve
hoşgörü” söz konusu olmazdı.
Yine kin, düşmanlık, nifak ve zulümler
olmasaydı “kardeşlik, dostluk,
muhabbet” gibi kavramları
yeniden tartışmamıza gerek kalmayacaktı.
Bu kavramlar eğer
hâlâ gündemimizi ve kafalarımızı
meşgul ediyorsa, barış ve kardeşliği
yeniden anlamak ve tesis
etmek zorundaysak, bunun anlamı
gerçekten büyük sorunlarla karşı
karşıya olduğumuzdur. Ancak
şunu hemen ifade edelim ki, bütün
bu olumsuzluklara sebep olanlar
tarih boyunca er ya da geç hep
kaybetmişlerdir.
Bugün bizi barış ve kardeşliği
aramaya iten temel nedenlerden
birisi, dünyamızın içinde bulunduğu
mevcut durumdur. 21. yüzyıla
daha yeni yeni hazırlanan dünyamız
âdeta demokrasi savaşları,
sosyal çalkantılar, etnik çatışmalar,
soykırımlar ve savaşlarla sarsılmaktadır.
Bütün bu beklentilerin tersine,
bir önceki yüzyıl insanoğlunun
gördüğü en kanlı ve nefret dolu
yüzyıl olmuştur. Bu yüzyılda çoğunlukla
kuruntuların egemen olduğu
politikalar inanılmaz boyutlarda
ölümlere yol açmıştır. Zalimlik
kurumsallaşmış, büyük ölçüde
yaygınlaşmıştır. İnsan öldürme
işlemleri kitlesel üretim seviyesinde
örgütlenmeye başlamıştır.
Daha önce tarihin hiçbir döneminde
insan öldürmek bu kadar yaygınlaşmamış,
hiçbir dönemde savaşlar
bu kadar insanın hayatına
mal olmamış, hiçbir dönemde
böyle mantıksız amaçlar uğruna
insanların hayatına son verebilmek
için bu kadar yoğun bir çaba
gösterilmemiştir.
Bu nedenle, gerçekten herkesin
barış, diyalog, hoşgörü, dostluk
ve kardeşlik için bir şeyler yapması
gerekmektedir. Her şeyin devletten
veya totaliter ve tekçi; halkı dışlayan
ve hatta “halka rağmen halk
için” karar veren yönetimlerden
bekleme dönemi geride kalmıştır
ve kalmalıdır.
Bu tür yönetimlerin sebep olduğu
acı ve ıstıraplardan ders alan
duyarlı insanlar gönüllü kuruluşlar
adı altında örgütlenmekte, reel politikalara
ve karar verme mekanizmalarına
katılmaya çalışmaktadır.
Daha iyi bir yönetim arayışı her ülkede
devam etmektedir.
Yine yanı başımızda komşu
Suriye’de son beş yıldır yaşanan
insanlık dramı içimizi kanatmaktadır.
Afrika’da Filistin’de
Myanmar’ın Arakan bölgesinde
insanlar zulüm altında, evlerini ve
vatanlarını terk etmekte, açlıkla ve
yoksullukla mücadele etmektedir.
Bizim Ramazan ayı ve Bayramımızın
anlamlı olmasının en güzel
yönü; yeryüzünde insanlığın
acı çekmediği, herkesin barış içinde,
kardeşlik içinde ve hoşgörü ile
birbirine sarıldığı gün olacaktır. Bu
bağlamda bizler umutlu olacağız,
insanlar arasında daha çok barış,
kardeşlik, sevgi ve hoşgörünün tesisi
için çalışmaya devam edeceğiz.
Bugün medeniyetler şehri
Diyarbakır’ın huzuru Şam’a,
Kudüs’e, Beyrut’a, Saraybosna’ya,
Bağdat’a, Kerkük’e bağladır.
Süleymaniye bayram yapınca
Hakkâri mutlu olur, Fırat ve Dicle
coşarak akar. Suriyeli kardeşlerimiz
gülünce Türkiye’de bayram
olur. İşte insanlık bugün bu tabloya
muhtaç, bu duygulara aç bırakılmıştır.
Bunu sağlamak için birey
olarak, toplum olarak, ülke
olarak bize düşeni fazlasıyla yapmalıyız,
yapmak zorundayız.
Dünyanın ve ülkemizin barış ve
kardeşliğe, dostluk ve sevgiye, hoşgörü
ve diyaloğa çok muhtaç olduğu
bir dönemdeyiz. Bu konuda elbette
her birimize düşen görevler
vardır. Belki de yapmamız gereken
şey; önce kendi benliğimizde, sonra
doğal ve toplumsal çevremizde
barışın, emniyetin ve kardeşliğin
hâkim olmasını temin etmektir. Bu,
kendisinden daha fazla kaçamayacağımız
kutsal bir görev olarak bu
mübarek ramazan günlerinde gün
gibi karşımızda durmaktadır.
Bu düşünce ve duygularla ülkemin
her karesinde yaşayan tüm
kardeşlerimin ve bütün İslam
âleminin Ramazan ayını ve bayramını
içtenlikle kutluyorum. Yüce
Mevla’mdan ülkemize, bölgemize
ve dünyamıza barış, kardeşlik
ve hoşgörü dolu güzel günler diliyorum…